Baş­ta CHP li­de­ri Kı­lıç­da­roğ­lu ol­mak üze­re çok ki­şi, Baş­baka­n’­ı dik­ta­tör­lük­le suç­lu­yor. O ise “Dik­ta­tör ol­sam her­kes be­ni böy­le eleş­ti­re­bi­lir mi? Dik­ta­tör­ler, in­sa­nı sal­lan­dı­rır!” di­ye­rek dik­ta­tör ol­ma­dı­ğı­nı söy­lü­yor.
Ül­ke­mi­zin, De­mi­re­l’­den son­ra en de­ne­yim­li dev­let ada­mı olan Hü­sa­met­tin Cin­do­ruk ne di­yor bu işe?
Bir sü­re ön­ce onun­la uzun uzun soh­bet et­miş­tim...
Ak­lım­da kal­dı­ğı ka­da­rıy­la şun­la­rı söy­le­miş­ti:
“Tay­yip Bey, gü­cü yet­se dik­ta­tör ola­cak. Dik­ta­tör de­ğil, oto­ri­ter! Otok­rat! De­mok­ra­si­nin ta­ham­mül ede­me­ye­ce­ği bir oto­ri­te­si var. Ta­ham­mül sı­nır­la­rı­nı aş­ma­ya baş­la­dı!
Böy­le otok­rat ik­ti­dar­la­rın baş­kan­la­rı, bir sü­re son­ra so­rum­lu­lu­ğu teş­ki­la­tı­na, hü­kü­me­ti­ne yük­le­me­ye baş­lar. On­la­rı be­ce­rik­siz­lik­le suç­lar ve ken­di­si ara­dan sıy­rıl­ma­ya ça­lı­şır. Böy­le­ce kav­ga ken­di iç­le­rin­de pat­lak ve­rir!”

* * * *

“Bu­gün ül­ke­de kim­se­nin gü­ven­ce­si yok. Sı­kın­tı­lar art­tık­ça on­lar için ya­pı­la­cak tek şey, bü­tün otok­rat­la­rın yap­tı­ğı gi­bi, öz­gür­lük­le­ri kı­sıt­la­mak, öz­gür­lük­le­ri sa­vu­nan­la­rı et­ki­siz ha­le ge­tir­mek­tir.
Baş­ba­kan, her ko­nuş­ma­sın­da bir alev to­pu! Ağ­zın­dan alev de­ğil, lâv­lar çı­kı­yor! Deh­şe­ten­giz ko­nuş­ma­lar ya­pı­yor.
Mu­ha­le­fet par­ti­le­ri için ağ­zı­na ge­le­ni söy­lü­yor. On­lar da ce­vap ve­rin­ce, da­ha ta­ham­mül­süz bir ha­le ge­li­yor!
Onun bu ka­dar hır­çın­laş­ma­sı­nın bir se­be­bi de, eko­no­mik ve­ri­le­rin iyi ol­ma­ma­sı!
Ulus­larara­sı kre­di de­re­ce­len­dir­me ku­ru­luş­la­rı Tür­ki­ye­’nin no­tu­nu se­bep­siz ye­re dü­şür­mü­yor!
Gös­ter­ge­ler iyi de­ğil çün­kü...
Kı­sa­ca­sı, ül­ke­ye ya­zık olu­yor!”

Çapulcu musun?

Yüzlerce kitaba imza atan Muzaffer İzgü... Günümüz Türkiye’sinin en önemli gülmece yazarı... Son kitabı:
“Çapulcu musun vay vay!”
Hikâyenin kahramanı, otomobil olarak, polisin halkı ezdiği TOMA’lardan birini satın almak isteyen karısını anlatıyor:
“Gezi Parkı’na üç kez gitmiştik. Ortada, çadırların yanında gençlerle oturmuştuk. Eşimin yaptığı poğaçaları götürmüştük. Üç kez de Taksim’de olmuştuk. Gençlerle birlikte ellerimizi havaya kaldırmıştık:
“TOMA ha, TOMA ha...”
İçimden durmadan bu sözcükleri yineliyordum. İyi de biz TOMA’yı ne yapacağız?
Sordum eşime:
“Biz TOMA’yı ne yapacağız?”
Hemen yanıtladı:
“Ayol, TOMA ne yapılır, içine binilir, gezilir!”
Gülsem mi, kızsam mı? Yo yo, ben yaşam boyunca eşime hiç kızmadım. Onun için gülmeye başladım. Eşim ekleyiverdi:
“Canım TOMA dedin miydi, suyu var, gazı var, kocaman gövdesi var... Ayol her şeyden önce ben TOMA’yım diyor, yani atomum diyor ATOM!”
“Biz bunun içine binip dolaşacağız, hı?”
“Ay niye olmasın, şimdiki arabamın içine binip dolaşmıyor muyuz? Eğer yolda bize yol vermezlerse, basarız ilaçlı suyu... Yine mi yol vermiyorlar, basarız biber gazının tetiğine... Onlar düşünsün!”

* * * *

“Çapulcu musun vay vay, Eylemci misin vay vay?”
Ülkemizde kitapları en çok okunan yazar olan ve gülmeceyi her zaman canlı tutan Muzaffer İzgü’nün son kitabı insana hem günümüzün sorunlarını düşündürüyor, hem de sıkıntılarından uzaklaştırıyor. (Bilgi Yayınevi)

Te­bes­süm

Talihsiz bir adam!
Adam, barın tezgahına oturmuş, kara kara düşünüyor!
Önünde, dolu bir bira bardağı var!
“İçeyim mi, içmeyeyim mi?” der gibi elini bir uzatıyor, bir çekiyor!
O sırada içeriye, kabadayı tavırla bir adam giriyor “Çok susadım yahu, şu birayı içeyim!” diyerek adamın birasını bir dikişte bitiriyor.
Adamı daha da düşünceli bir hal alıyor. Kabadayı tavırlı adam soruyor:
“Ulan sen neden bu kadar düşüncelisin? Ne oldu? Derdin ne senin?”
Dertli adam anlatıyor:
“Ben çok bahtsızım... Sabah karımla kavga ettim, beni terk etti. İşe geç kaldım diye patron beni kovdu. İşten çıktım, yolda arabama başka bir araba çarptı. Gidip karımla barışayım dedim, karımı başka bir erkekle yakaladım. Kendimi öldüreyim, dedim, tabanca patlamadı. Asmaya karar verdim, ip koptu. Doğal gazla öleyim, dedim. Faturayı ödememişim, gaz kesilmiş! Fare zehiri alıp buraya geldim, bira bardağıma koydum... Tam içecektim ki, onu da sen kapıp içtin! Of, off... Ne talihsiz adamım ben!”

Gü­nün Sö­zü

Dünün hatalarını bugünün derslerine dönüştürün!