TRT görevlisi olarak gittiğimiz İngiltere”de, BBC”deki “Televizyonda Yapım Yönetim” kursunda dersini verdiler.
Uzun uzun “Q faktörü”nü anlattılar. (Değerli dostum Prof. Dr. Haluk Şahin’den de dinledim.)
Bunun ne olduğunu hemen söyleyeyim:
★★★
İnsanın aklından geçenleri okuyacak bir cihaz, belki çok ileri bir tarihte üretilecek, belki de hiçbir zaman!..
Ama televizyon ekranı, buna en yakın buluş olma özelliğini insanlar yaşadıkça koruyacak!..
Bilimsel veriler böyle söylüyor.
Televizyonda konuşan bir kişinin bakışları, mimikleri ve ses tonu birleşerek, biz profesyonellerin “Q faktörü” dediğimiz özelliği oluşturuyor.
“Q faktörü” somut bir şey olmadığı için görülmüyor ama hissediliyor.
★★★
Seyirciler ekran aracılığıyla bulundukları ortama konuk olan kişilerin gözlerinin içine bakarak, ses tonuna ve konuşma biçimine dikkat kesilerek, onun hakkında kanaat notuna ulaşıyorlar.
Bir süre izledikten sonra “Bu kişi dürüst, içten, yapmacıksız, mert, zeki, bilgili vs.” diyorlar ya da tam tersi bir kanıya sahip olarak; “Çok yapmacık, hiç de samimi değil, beni kandırmaya çalışıyor, içten pazarlıklı, mertlikten uzak, üstelik bomboş vs.” gibi yakıştırmalarda bulunuyorlar.
İşte “Q faktörü” tam da budur!..
İnsanın içinin dışa vurumu, ekrana yansımasıdır!..
★★★
“Q faktörü” zayıf olan bir kişi ağzıyla kuş tutsa seyirciden geçer not alamaz!..
“Q faktörü” yüksek olan ise -bariz bir yanlış yapmadığı sürece- asla sınıfta kalmaz!..
★★★
Televizyon ekranında danışıklı dövüşler de gizlenemez. Diyelim ki bir tartışma öncesi taraflara sorular önceden verildi.
Ekran kısa sürede seyirciye yutturulmak istenilen bu mizanseni ifşa eder!
Çünkü kararlaştırılmış sorunun cevabı, seyircide müsamere seyrediyormuş gibi bir etki yaratır.
Bunu hissedince de hem torpil yapana, hem de kolayca cevaplayana “kırmızı kart” gösterir.
Enayi yerine koyulmayı asla affetmez!..
Kendisini avlamaya gideni o avlar!..
★★★
Tartışmalarda soru yöneltenler, taraf olmaya başlayıp “Q faktörü” yüksek bir kişiyi sürekli köşeye sıkıştırmaya çalıştıklarında, seyirci psikolojisi hemen saldırılanın, yani mağdurun yanında yer alır.
Bu nedenle ekran tartışmalarını “kızılarak seyredilen” saldıranlar değil, bilgi ve belgeyi sinirlenmeden, basit cümlelerle ve dürüstçe paylaşarak güven verenler kazanır.
Hele bu paylaşımlar, alaya dönüşmeyen, zeka ürünü ince mizah örnekleriyle de desteklenirse, işte o tartışma, hafızalara mıh gibi yerleşip kalır.
Aradan yıllar geçse bile “Lafı gediğine nasıl koymuştu ama denilerek” hatırlanır.
★★★
Televizyonlarda yeni yayın dönemi çok yakında başlıyor.
Bundan böyle TV tartışmalarına ya da siyasetçilerin konuşmalarına bu gözle baktığınızda, kimin “Q faktörü” nün yüksek olduğunu, kiminse sizde “Çok yapmacık, hiç de samimi değil, beni kandırmaya çalışıyor, içten pazarlıklı, mertlikten uzak, üstelik bomboş vs.” gibi izlenimler bıraktığını kolayca fark edeceksiniz.