Montella, futbolculuk döneminde Roma’nın formasını tam 10 yıl üstünde taşıdı. Sayısız büyük maç oynadı. Kritik anlarda büyük takımla neler yapabileceğini ezberledi. Teknik direktörü iken Sevilla’yı tarihinde ilk kez Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale yükseltti. Milan ve Fiorentina’nın başında yine büyük maçları yaşadı. Bu turnuva sırasında şunu gösterdi takımına: Biz kimseden korkmuyoruz, hata yapabiliriz ama biz iyi takımız!

Oyunculara böyle duyguları aşılamak ve onları başaracaklarına inandırmak gerçekten zor iştir. Futbolda dün yok. Hollanda 3 kez Dünya Kupası finali oynamış, bir kez Avrupa Şampiyonu olmuş. “Eyvah, böyle bir ekolle karşılaşacağız” düşüncesi bilinç altımıza yerleşseydi, Arda O mükemmel gol pasını veremez, Samet o kafayı vurup golümüzü atamazdı. Heyecandan ayaklar gitmez rakibi dev aynasında görürsen. Ekollerin de zor anlar yaşayabileceğini gördü bizim çocuklar Montella sayesinde.

Weghorst ile oyun sistemini hücumda hava toplarına bağlayan Hollanda karşısında çabuk atak girişimleri veya duran toplarla şans arayacaktık. Bir serbest vuruş anı var. Arda topa resmen Messi gibi falso verdi. Tam bir kader anıydı sanki bizim için ama direk izin vermedi ikinci golümüze... Top da istemedi.

İşin aslı çok geriye yaslanırsan golü maalesef yersin. Atmıştı Hollanda. De Vrij çok boş kaldı. Savunma hatası yapmıştık. Yazıya Montella’yı överek başlamıştım ama Kenan ısrarını, onu oyunda uzun süre tutmasını anlayamadım. Sonra neden dağıldık onu hala düşünüyorum... Böyle kolay geriye düşmemeliyiz.

Semih oyuna girdi ama acı gerçek ortadaydı. Erken kapanmanın bedelini ödüyorduk. Kaçırdığımız pozisyonlar fazlaydı.

Ben bu takımla gurur duyuyorum. Artık Dünya Kupası elemelerine odaklanacağız.