Yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe. Bir sözünle Öcalan’ı Meclis’e çağır, öbür sözünle Belediye Başkanı’nın evinin kapısına saat 5.45’de dayan...
Tezgah var...
Durmadan baş vurulan eski tezgahın özlü tarihçesini büyük ve ölümsüz yazar Aziz Nesin, bir Karadeniz türküsü ile anlatmıştı.
Gidiyorum Tonya’ya
Tonya’ya oturmaya
Tonya’dan kız aldım
Heybemi doldurmaya
★★★
Türküyü Kemal Tahir, hep aynı tezgah kurulup, iktidarı elinde tutanlar uydurma kanıtlarla, karalama ve bel altı vuruşlarla dönemin yazarları, çizerleri, muhalefet yapanları sabah şafak vakti evlerinin kapıları kırılarak alınıp polis arabasına bindirilince söylermiş. Kemal Tahir hücreye atıldıklarında da, “Gidiyorum Tonya’ya...” sözünü virit edermiş.
Virit etmek:
Diline dolamak.
★★★
Diline dolarmış çünkü tezgahların kurulmasının tarihi Türkiye’de II. Abdülhamit’in yastığının altına koyup da ülkeyi yönettiği Machiavelli ‘nin “Prens” adlı kitabında yazdıklarının yeniden ve yeniden tekrar edilip sürmesiymiş:
Her yol meşrudur.
Halkı aldat.
Her yalanı söyle.
Böl ve yönet.
Asla iktidardan gitme.
★★★
Aziz Nesin, yaşarken tanıştığı, görüştüğü, birlikte çalıştığı, yolunun kesişip beraber olduğu yerli ve yabancı yazar, ressam, sanatçı, düşünür, politikacılar için “Birlikte Yaşadıklarım” başlığı altında tuttuğu notları oğlu Ali Nesin, babasının ölümünden sonra; “Birlikte yaşadıklarım birlikte öldüklerim” başlığıyla bir kitapta topladı. Bulursanız okuyun. Bu kitapta Türkiye’nin 100 yıllık “tezgah tarihinden” ibret verici, bugünü de aydınlatıcı birinci kaynak bilgiler var.
★★★
Tezgahın temel taşı:
Her yol meşrudur.
Her yalanı söyle.
Belediye seçimleri sırasında büyük kentlerde Kürt kökenli vatandaşlar Türk kökenli vatandaşlarla birlik olup tabanda birleştiler. PKK’nın “bölme- bölünme arzusunun” hayatın olağan akışına uymadığını tabanda halk birleşerek gösterdi. İktidar partisi, belediyeleri muhalefet partisine kaptırdı.
★★★
Bütün Anadolu, “Hukukun üstünlüğü, fırsat eşitliği, yüksek demokrasi ölçülerinin” yol göstericiliğinde ve Türkçenin şemsiyesi altında bölünmeden birlikte yaşamaya karar verdi. Bu ortamda iktidar partisi lideri ve ona destek sunan ittifak partisi sözcülerinin “çözüm... çözüm...” dedikleri neyse onu yapacak taban desteği ve tüm şartlar hazırdı.
Yapmadılar.
Tezgaha baş vuruldu.
Kayyum İstanbul’a getirildi.
★★★
101 yıl önceydi.
Düşünür Ziya Gökalp: “Türkçülüğün Esaslarını“ yazdı. 1923 yılında yayımlandı: “Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir. Türkleri Sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir” demişti.
★★★
93 yıl önceydi.
Mustafa Kemal Atatürk, Malatya’da halka seslenirken; “İstanbul’da ne medeniyet varsa, Ankara’ya ne medeniyet getirme çalışıyorsak, İzmir’i nasıl mamur kılıyorsak, yurdumuzun her tarafını aynı medeniyete kavuşturalım istiyorum” demişti.
1931 yılıydı.
★★★
11 yıl önceydi.
Kürtleri Türklerden koparmak için ayrı bir devlet kurma hedefiyle silahlı başkaldırı örgütü PKK’yı kuran Abdullah Öcalan, yakalanıp Türkiye’ye teslim edildikten sonra; “pişmanın... devlet beni kullansın...” demiş sonra 2013 yılında Diyarbakır Meydanı’nda Türkçe ve Kürtçe okunan mektubunda; “Kürtler için Dicle ile Fırat, Sakarya ve Meriç’in kardeşidir. Ağrı ve Cudi Dağı, Kaçkar ve Erciyes dağlarının dostudur. Halay ve delilo, horan ve zeybekle hısım akrabadır” demişti.
★★★
101 yıl sonra.
MHP lideri Devlet Bahçeli, Ziya Gökalp’in cümlesi; “Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir. Türkleri Sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir” sözünü tekrarladı. Tekrarladı çünkü tabanda birleşme gerçekleşmiş, belediye yönetimleri iktidarın elinden gitmiş ve halk “iktidarı indirmek için” sandığı beklemeye başlamıştı.
★★★
101 yıl sonra.
Cumhurbaşkanı ve iktidar partisi başkanı Tayyip Erdoğan; “Bu Cumhuriyet, Türkün de Cumhuriyetidir; Türk’ün olduğu kadar elbette Kürt’ün de Cumhuriyetidir” diyor. Diyor çünkü tabanda birleşme olmuş, bu birleşme muhalefeti iktidara taşımaya ve iktidarı indirmeye karar vermiş görünüyor.
Ve tezgah geldi...
Gidiyorum Tonya’ya!

Barış Kurtul!
Ülkemiz Anadolu’nun çok dilli ve çok ırklı bir yapısı var ama kendisi tektir. Tek yapı içinde diller ve ırkalar et ve tırnak olup birlikte yaşadılar, yaşıyorlar. Birlikteliği bozup bölmek için “arkamda ABD’li Jony abim var....” diyenler; “ver kurtula” zorladılar. “Ver Kurtul” diyenler; “ülkenin doğusu bizim, batısı da hepimizin” cümlesini bile kurup, uyduruk bir formül anlatmışlardı. Ver kurtul olamazdı, olmadı. “Vur kurtul” da olmadı. Ret, inkar, asimilasyon var diyorlardı, o da kalktı; “Barış Kurtul” a gelindi. Ancak “arkamda ABD’li Jony abim var...” diyenler “Barış Kurtul” a el vermek istemediler. İktidar da 22 yıl boyunca iki de bir; “çözmeye çalıştık... sırtımızdan vurulduk...” garibanizmi yaptı, yapmaya devam ediyor. Halk, tabanda tek yapı içinde “Barış Kurtula” karar verdiğini son seçimlerde gösterdi. Türkçenin şemsiyesi altında ve hak, hukuk, adalet önünde eşit vatandaşlık çözümü hayat buldu, halk ta hayatın bulduğu çözüme sarıldı. Çare, çözüm; “Barış Kurtul”