İnsanlar arasında en yaygın korku, karanlık korkusuymuş. Ortak korkumuzun nedeni bilinmezlikmiş!
Etrafta ne olup bittiğini göremeyince geriliyor, gerilince de o muydu, bu muydu, şuradan tıkırtı geldi, buradan bir nefes deyip tırsmaya başlıyoruz.
İlk insanlardaki karanlık korkusunun altında gerçekler yatıyormuş, yırtıcı ve avcı hayvanlar gibi. Günümüz korkularının altında ise başka şeyler var.
National Geographic, Avrupalılar’ın korkularını ortaya çıkarmak için 16 ülkede anket yaptırmış. Türk halkının korkuları şöyle çıkmış: Doğal afet, sağlık sorunları, ekonomik kriz, terör saldırısı, savaş, siyasi istikrarsızlık, işsizlik!
16 ülke arasında ‘yeni nesillerin geleceğinden en fazla endişe duyan’ ülkeler sıralamasında ise Türkiye en başta.
Türk insanı, bir köşede bekleyip aniden karşısına çıkıp pöh denmesinden, cinden periden değil ilk insanlar gibi gerçek olaylardan, somut şeylerden korkuyor yani!
İnsanlarda 10 temel korku varmış aslında...
Agorafobi: Tuzağa düşmüşlük hissi.
Trypophobia: Delik korkusu.
Zenofobi: Yabancılardan korkma.
Araknofobi: Örümcek korkusu.
Koulrofobi: Palyaçolardan korkma.
Akrofobi: Yükseklik korkusu.
Emetofobi: Kusma korkusu. Sınava girecek öğrenciler arasında yaygınmış.
Klostrofobi: Kapalı ortamda kalma korkusu. Misal tweet attın haydi Silivri zindanına!
Hidrofobi: Sudan korkma.
Niktofobi: Karanlıktan korkma.
İnsan korkuları üzerine yurt içi ve dışında araştırmalara imza atan Prof. Dr. Vedat Şar’la yapılan bir söyleşi ‘99 Sayfada Fobiler’ adlı kitapta toplandı.
Türklerde en yaygın korku, performans korkusuymuş! Şöyle diyor Hoca:
“Türk insanı yapı olarak bazen gereğinden fazla atılımcı bazen de gereğinden fazla tutuk olabiliyor. Futbol takımlarımız gibi! Her ülkenin ulusal karakteri biraz da spor sahalarına yansır. Tipik olarak Türkiye’de büyük başarılar kazanılır, hiç yapılmayacak şeyler yapılır. Arkasından olmayacak bir takıma yenilinir. İşte burada performans fobisi oluşuyor. Seyirci ne diyecek, rezil olacağız düşünceleri zihni kemiriyor. Bizim toplumda ‘rezil olmak’ çok önemli.”
***
Korkular yüzyıllardır insanların başına bela. Ciltler dolusu kitap yazılmış, sayısız araştırma yapılmış. Korku filmleri, anlayamasam da en çok izlenen tür. Korkanı görünce ona gülsek bile çoğumuz kendi gölgesinden bile korkar.
İşin profesörleri, klinik araştırmacıları kadar anlamasam da bu işlerden benim de bir gözlemim var!
Son yıllarda ortaya çıkan, üzerinde henüz araştırma yapılmamış, Türk tipi korku yayılıyor hızla.
Üstelik diğer korkular gibi kadın erkek, genç yaşlı, çoluk çocuk, işli işsiz, varlıklı varlıksız, güçlü güçsüz fark etmiyor. Saptayabildiğim şimdilik 3 çeşit!
Faturafobi...
Etiketfobi...
Hesapfobi...
Televizyonda izledim. Evde eşiyle yaşayan emekli bir beye muhabir, “Doğalgaz faturanız ne kadar geldi” diye soruyor. Adamın verdiği yanıt: “Valla henüz gelmedi yenisi, korkarak bekliyorum faturayı. Geçen ay üç gün kombi yaktık 800 lira gelmişti!”
Memlekette yaşayan biri olarak sorun kendinize. Markete gittiğinizde etiketfobiniz tutup, ya kredi kartının limiti yetmez kasada rezil olursam diye korkmuyor musunuz?
Arkadaşınıza, hadi gel şurada iki çay içip bir şeyler atıştıralım, iki lafın da belini kırarız diye girdiğiniz pastanede gelen 169 liralık hesapla, cin çarpmışa döndüğünüz olmadı mı hiç?
İlkokula giden çocuklarda bile var etiketfobi! Kantinde alt tarafı su, 3 lira olmuş.
Bir ilkokulumuzda 10 Kasım nedeniyle çocuklardan Atatürk’e mektup yazmaları istendi. O çocuklardan biri şöyle yazdı Atatürk’e:
“Sevgili Atatürk, ben seni çok merak ediyorum. Türkiye’de ekonomik durum çok kötü. Bizi kurtardığın için çok teşekkür ederiz, sayende okuldayız ama kantin çok pahalı satıyor. Bazıları alıyor, bazıları alamıyor. Neyse, benden bu kadar. Seni çok seviyorum...”
Minicik çocukların bile içine işleyen bu korku, etiketfobisi değildir de nedir mesela?
Merak ettim, sizin korkunuz hangisi acaba!