Sevgili okurlarım, biz bu ülkeyi tavşanı şapkadan çıkarıp kurmadık...
Hem savaştık, hem de masa başında zaferler elde ettik.
Her iki sürecin bütün aşamalarında tarihimizi büyük başarılarla taçlandırdık.
Başımızı biraz gerilere çevirip baktığımızda bir tek yenilgi, bir tek hezimet göremeyiz.
Türkiye’de yıllardan beri sürdürülen önemli yalanlar var.
Sağ kesim bu yalanlara sarılmış, meydanları boş bulduğunda konuşuyor, sürekli ahkâm kesiyor.
Yalanların bini bir paraya gidiyor!
★★★
-Atatürk ve İnönü Lozan’da memleketi sattılar!
-Ege Adalarını Yunan’a verdiler!
-Musul bizim olacakken kaybettik!
Bunların tamamı yalandır, palavradır,
Lozan’da hiç kimseye, hiçbir ülkeye bir karış toprak bile vermedik.
Görüşmelerin tutanakları ortada. Bunlar defalarca kitap yapıldı ama bilmezler, bilmedikleri gibi okumaya da zahmet etmezler.
★★★
İşin asıl üzücü yönü nedir bilir misiniz...
Günümüz iktidarının inancı da bu doğrultudadır!
Ama bu yalanı açıkça ve uluorta söylemeleri mümkün olmaz. Zira söyledikleri takdirde zorda kalacaklarını bilirler.
Sadece milleti tahrik etmekle yetinirler...
“İki sarhoş!”
Sarhoşlardan ilki Mustafa Kemal Atatürk, ikincisi İsmet İnönü!
★★★
24 Temmuz 1923...
Lozan’ın 101. yılı.
Türkiye’nin bağımsızlık senedi.
Bir anlamda tapusu.
Nice savaşlardan çıkmış bir ülke zayıf düşmüş.
Ordusu yıpranmış, ekonomisi çökmüş, insan gücü yetersiz bir Türkiye...
Ve siz böyle bir ortamda Lozan’da dünya devlerinin karşısında masaya oturup bağımsızlıktan, ulusal egemenlikten söz ediyorsunuz.
O devletler arasında İngiltere, ABD, Fransa, İtalya ve hatta Japonya bile var.
Başta İngiliz heyeti olmak üzere önce size gülüyorlar, hatta alay etmeye, aşağılamaya kalkışıyorlar.
Sonra görüyorlar ki masada karşılarında oturan Türk heyeti ciddidir, ısrarcı ve haklıdır...
Ve anlaşma çetin müzakereler sonrasında 24 Temmuz 1923 günü imzalanıyor.
İki sarhoş’un marifeti!
★★★
Sevgili okurlarım, Türkiye Lozan’da hiçbir ülkeye bir karış bile toprak vermedi.
Aksini iddia edenler biliniz ki yalancıdır, sahtekardır.
Karşınıza geldikleri takdirde onlara sorunuz:
Madem öyledir nereleri verdik?
★★★
Verdiğimiz herhangi bir yer yok ama doğrusunu söylemek gerekirse Lozan’da alamadığımız bir yer var.
Sınırlarımıza bitişik olan petrol diyarı Musul.
Türk heyeti çok bastırdı ama petrolün değerini bilen İngiltere direndi, vermedi.
Sonuçta tercih hakkı o zaman Birleşmiş Milletler ile eşdeğer olan Milletler Cemiyetine bırakıldı ve karar Türkiye açısından ne yazık ki olumsuz çıktı.
Savaştan çıkan ordumuz zayıftı.
İngiltere ile baş edecek, yeni bir savaşa girecek güce sahip değildik ve Musul elimizden kaydı gitti.
★★★
Ege Adaları zaten bizim değildi...
Çoğunu 1912 yılında İtalya ve Yunanistan’a kaptırmıştık.
Onları alamadık ama Lozan’da Gökçeada ile Bozcaada’yı aldık.
★★★
Lozan anlaşmasında elde ettiğimiz en büyük zaferin adı bellidir:
Kapitülasyonların kaldırılması...
Taa Osmanlı döneminden bu yana kapitülasyonlar bizi iliğimize kadar sömürmüş, her alanda başımızın en büyük belalarından biri olmuştu.
Bu belayı Lozan’da yok ettik.
★★★
24 Temmuz 1923’te Lozan Anlaşması imzalandı. Tapu senedimizi artık cebimize koymuştuk.
Yaklaşık üç ay sonra 29 Ekim 1923 günü Cumhuriyet ilan edildi.
Sonrasında birbiri ardına devrimler yapıldı.
Cumhuriyet’in temel taşları artık yerine oturuyordu.
Önce saltanat ve sonra halifelik kaldırıldı.
Hangisini saymalı...
Harf devrimi yapıldı, Diyanet kuruldu, Medeni Kanun çıkarıldı...
Binanın temeli Lozan’da atılmıştı...
Ve bu günlere işte böyle geldik.