16 bakanlık, 9 kurul, 4 ofis, 8 başkanlık ve 1 cumhurbaşkanı yardımcısı hepsi bütün gücü tek elinde toplamış başkana bağlı, ondan emir ve talimat alarak; “tek vücut çalışacaklar” aralarında hiçbir “yalpalanma- çatışma- kırılma” olmayacak ve 2023 yılına gildiğimizde Türkiye dünyanın en büyük 5 ekonomisi içine girecekti.
Her alanda.
Her anlamda.
Uçacaktık.
★★★
Bu sözleri Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildiği gün” vermişti. Ve ona destek, moral, cesaret versin diye KATAR Şeyhi, “VİP uçak hediye göndermiş” ve yakışıksız uçak hediye alınıp kabul edilmişti.
Yıl: 2018’di.
2023 geride kaldı.
2024 de bitiyor.
“Türkiye dünyanın en büyük 5 ekonomisi içine girmek bir yana parası pul, vatandaşı dünyaya kul; emeğin en ucuz olduğu ülke haline geldi.
★★★
Son verilere göre Türkiye’de 17 milyon vatandaş hayatını ancak sosyal yardımlarla sürdürebilir durumundan çıkamadı. 1 tek nar 31 TL. Bir tek kavun 150 TL. Sanayi üretimi dibe vurdu; ülkede az üretip satarak aşırı kazanç elde edilen bir iç sömürü yapısı kök saldı.
Yüksek enflasyon.
Yüksek devalüasyon.
Yüksek işsizlik.
Yüksek faiz.
Birbirini besler oldu.
Türkiye 101 yıllık Cumhuriyet tarihinde dış para babalarına en yüksek gelir transferini bu 6 yıl içinde yaptı.
★★★
Başbakanlık sistemi kaldırıldı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildi. Bakanlar cumhurbaşkanına bağlandı. Bakanlıkların yanına başkanlıklar eklendi. Bakanlık ile başkanlıkların toplamı 40’a çıktı. Çok pahalı, şatafatlı, kibirli, büyüklenen devlet yönetimi hortlatıldı. Hızlı karar alıp Türkiye’yi uçuracağız sözleri ile “kararnameli yönetime” geçildi.
★★★
İlk 18 ayda 24 adet Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarıldı fakat çıkarılan bu 24 kararnamede değişiklik yapmak için de 31 adet Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yayınlandı.
Çıkar kararname.
Düzelt kararname.
24 Haziran 2018’de bütün yetkileri Cumhurbaşkanı’nda toplayan sistem devreye girdiğinde dolar 5.71 TL idi; bugün 34 TL’yi geçti.
★★★
2017’de referandumda bu sisteme evet diyenlerin oranı yüzde 51.4’dü bugün sistemin devamını isteyenlerin oranı yüzde 30’un altına indi. Bu öğütücü ve çürütücü sistemden vazgeçilip, parlamenter sisteme geri dönülsün diyenlerin oranı ise anketlerde yüzde 60’ın üzerine çıktı.
★★★
Kriz patladı.
Kriz derinleşti ve yapışkan hale geldi. Türkiye her anlamda geriye gidiyor. Adaletin, fırsat eşitliğinin, ahlakın, dürüstlüğün olmadığı lekeli yapı, ”gösteriş, riyakarlık, yalakalık, yandaşlık, verimsizlik, savurganlık ” doğurdu; bunlar da yüksek yapışkan ekonomik krizi ve enflasyonu yarattı. Son seçimlerde halk, Türkiye’nin öğütülüp çürütülerek yönetildiğini cumhurbaşkanı kadrosunun yüzüne bir şamar olarak vurmuş oldu. Halk seçim sandığında iktidar partisini ikinciliğe indirdi.
★★★
Krize çözüm aradılar.
Mehmet Şimşek imzalı reçeteli çözüm ile önce ekonomide biraz düzeltme yaratıp ardından muazzam bir iyileşme ortamına geçilecekti. Karanlık işler, karanlık adamlar, karanlık beklentiler, karanlık tahminler, TÜİK verileriyle oynamalar ortaya çıktı. Ekonomide düzelme belirtisi ve muazzam bir iyileşmenin geleceği umudu da henüz doğmadı.
★★★
Son araştırmalara göre her 100 kişiden 55’i “ekonomik gidişin” daha kötü olacağını düşünüyor. İyiyi gideceğiz umudunda olanlar ise eylül ayında yüzde 5’e kadar indi. Toplumun yüzde 66’ı “döviz kurunun artacağına” inanıyor. İşimi kaybedeceğim, evin kirasını ve taksitlerimi ödeyemeyeceğim korkusuna düşenlerin sayısında büyük artış var. Açlık sınırı 20 bin lirayı, yoksulluk sınırı 66 bin lirayı geçti.
★★★
6 yılını tamamlayan bu sistemde Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi’ne bile kendi partisinden isimleri atadı. Merkez Bankası’na, tüm kamu kurumlarına partililerini getirdi. Kamu yönetiminde liyakat geriledi, 3 koltuklu, 4 koltuklu 5 koltuklu partili yüksek bürokratların yönetiminde her alanda verimlilik düşüşe geçti.
★★★
Hazine garantili projelerde Türkiye’yi soyduran boşluklar büyüdü. Verilen garantiler döviz sömürüsüne dönüştü. Çok pahalıya ve garanti verilerek yaptırılan havaalanları, yollar, hastaneler, köprülerin neredeyse tamamı halkın vergilerini yutan “kara deliğe” dönüştü. Tüm Bakanlıklar ve Cumhurbaşkanlığına bağlı kurumlarda ödenekler, harcamalar, bütçeler, makam aracı sayıları, dış geziler, iç yemlenmeler, dış yedirmeler, bol kepçe verilen fakat verimi artırmayan ve döviz bağımlılığını çoğaltan teşvikler hepsi tavan yaptı. Danıştay ile Sayıştay “gerçek denetim” yapamaz duruma düşürüldü.
★★★
Vatandaş çoğunluğunu oluşturan ve maaşlı çalışanların, ücretlinin, emeklinin, çiftçilerin alev olmuş sorunlarını; vergi yükünün ağırlığını, her alanda mafyalaşma, her boyutta çeteleşme, halktan toplanan vergileri belli bir zümreye dağıtarak, “sadakat ve itibar satın alma düzeni kurma” yoluyla “devleti tek kişiye teslim edilmiş parti devleti haline getirmenin” sebep olduğu derin çürüme ülkeyi esir aldı.
★★★
Önceki gün gazetelerin birinci sayfalarında şu 2 haber vardı:
Birinci Haber;
İktidar partisi AKP Diyarbakır Milletvekili Suna Kepolu Ataman, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yanına giderek Proyol İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Biroğlu’nu tanıştırdı ve işadamının bir projesi için Cumhurbaşkanı’ndan yardım istedi.
İkinci Haber:
Hazine ve Maliye Bakanlığı, 5 milyon TL’yi aşan vergi ve ceza borcu bulunan “yüzsüzlerin” isimlerini açıkladı. Listedeki 36.806 kişi veya şirketin devletin 1 trilyon lirasının üstüne yattığı ortaya çıktı.
★★★
Yani; Devlet, 1 trilyon vergi alacağını toplayamıyor ve işadamları yanlarına partili milletvekilini alarak partili Cumhurbaşkanı’ndan kayırma, kollama, avanta iş istiyorlar
Memur sayısı:
5 milyonu geçti.
Makamlar.
Kadrolar.
Döviz yutan ithal makam araçları. Pistler, uçak, helikopter. Bu pahalı devlet yönetiminin karşılığında ülkemiz, daha iyiye ve çok daha ileriye gidecekti. Doğru çıkmadı.
★★★
Toplumun ruh hali bozuldu; öfke bireysel patlamalara, bireysel patlamalar şiddete yöneldi. Adalete, hakime, savcıya, polise güven sarsıldığı için evler, haneler, sokaklar, semtler, cinayet üreten, suç örgütü peydahlayan merkezlere dönüştü. Türkiye “dünya suç kartellerinin cirit attığı sahipsiz bir ülke” durumuna geldi.
6 yıl Türkiye’yi çürüttü!