Prof. Erol Özvar, yükseköğretimde yapılan ve yapılacak yeni düzenlemeleri SÖZCÜ Medya Grubu Ankara Temsilcisi ve yazarımız Saygı Öztürk’e anlattı.

YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar’dan ilk haber: Milyonlarca öğrencinin beklediği Üniversite sınav sonuçları Salı günü açıklanacak. Aynı gün başkanın TBMM Milli Eğitim Komisyonu üyelerine ikinci öğretimi kaldırmaları ve öğretmenlikle ilgili yeni düzenlemeler hakkında bilgi vereceğini de belirtelim.

İkinci öğretimin kaldırılmasıyla üniversitelerde kapasite düşecek mi, öğretmenlikle ilgili yeni düzenlemelerin neler olacağına ilişkin YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, SÖZCÜ’nün sorularını şöyle cevaplandırdı: 

KOLAY İŞ BULMALARI İÇİN

Türkiye’de bugün 208 üniversite ile birlikte yüksek öğretimde erişim talebine cevap verebilecek bir kapasiteye ulaşmış vaziyetteyiz. Bu çok önemli. Aldığımız bu karara gerekçe oluşturacak bir husus varsa onlardan bir tanesi bu. Bizim kapasitemiz yani ikinci öğretime kontenjan vermesek de rahatlıkla şu an itibariyle talebi karşılayacak düzeydedir. Çünkü yeni pek çok program açıyoruz. Bu programlarda da artık gençlerin istihdam piyasasına girmesini zorlaştıracak programlar yerine daha kolay iş bulmalarını sağlayacak programlar tasarlıyoruz.

Gençler biliyor ki, Yüksek Öğretim mezunu olmak reel ücretler bakımından ortaöğretim mezunlarından daha fazla kendilerine imkan sağlıyor. O yüzden insanlar üniversiteyi tercih ediyor. İyi bir vatandaş olmak amacının dışında sosyal saygınlık, öğrencilerin tabiriyle söylüyorum daha nitelikli iş bulmak, daha yüksek maaşa kavuşma arzusu da çok fazla. Gençleri etkiliyor. Biz programları dönüştürürken bu hususa fevkalade dikkat ediyoruz. Gençler daha fazla istihdam piyasasında imkan bulabilmeli.

İKİNCİ ÖĞRETİM KALDIRILDI

İkinci öğretimle ilgili, üniversitelerden aldığımız bilgiler eğitim öğretim kalitesinin biraz aşağı doğru indiği şeklinde. Hocalar fazla ders vermek bakımdan da biraz şikayetçi. Üzerlerine düşen ders yükü, ikinci öğretimin programlarının olduğu üniversitelerde ilgili programlarla daha yüksek.

Bize gelen, bizim yaptığımız çalışmalarda da hocalardan şikayet de söz konusu. Bir de bazı üniversitelerde normalde 17.00 den 18.00 den sonra başlaması gereken programlar daha erken saatlere çekiliyor. ‘İşim var, üniversiteye de gidecektim’ gibi şikayetlerin aslında hepsine hak vermek mümkün değil. İkinci öğretimde olmayan programlara çalışan arkadaşlarımız daha büyük bir imkanla Açık Öğretim programlarına da yazılabilirler. Dolayısıyla Açıköğretim programları ikinci öğretim programları için de bir çıkış yolu. Toplum, çok insan buna olumlu yaklaşıyor, ikinci öğretim konusunda kararımızı da benimsiyor. Kararımıza üniversiteler de, öğrenciler de sıcak bakıyor.

HUKUK VE İLAHİYAT ÖNDE

Bazı programlar düşünün; örneğin Hukuk. Barolar Birliği, Adalet Bakanlığı hukuk fakültelerinde ikinci öğretim programlarının kalkmasını geçen yıllarda çok istediler. İkinci öğretim programları mesleki yönelime veya meslek sahiplerinin becerilerinin arttırılmasına yönelik sadece açılmış olsa, öyle değil.  En fazla ilahiyat, Hukuk başta olmak üzere ana programlarda ikinci öğretim söz konusu. Bu işi bilen arkadaşlardan da bize gelen eleştirilerden birisi, ‘Efendim Vakıf Üniversitelerini YÖK Başkanı koruyor’ şeklinde. Türkiye’de bu konuda belki de en son söylenebilecek kişiyim. Biz, kararımızın vakıf üniversitelerinde de geçerli olduğunu açıkladık.

VAKIF MESELESİ

Vakıf üniversitelerini bir sonraki öğretim yılında başlatmamızın nedeni şu: Nakit gelir gider dengesini biraz daha önceden hesap ediyorlar. Yıllık bilanço çıkarırken mevcut kontenjanları, kaç öğrenci gelir, buradan ne kazanırız, kime ne kadar harcama yaparız falan bunların hesaplamalarını önceden yapıyor. Onlarda da bu sene öğrenci alımını kesseydik, vakıf üniversitelerine bir mağduriyet yaşatabilirdik. Sadece öğrenci değil, vakıf, devlet, hoca yani bütün paydaşları dikkate almak durumundayız. Vakıf Üniversitelerindeki uygulamayı önümüzdeki sene başlatmak üzere ben resmi tebliğde bulundum. Program kapatma yanlış anlaşılıyor. Onu şöyle anlamak lazım: Kapatma kararını Üniversitelerarası Kurul alamaz. Böyle bir yetkisi yok. İkinci öğretim programlarını kapatma kararı üniversitelerin Senato ve Yönetim Kurullarınca alınır, YÖK’e bildirilir. YÖK de bunu onaylar veya onaylamaz. Üniversitelerden gelen talepler doğrultusunda bunlar hep organize edilir.

Kontenjanı şişen programlarda ciddi düzenlemeler gerçekleşti

Program kapatma konusunu aslında üç yıldır konuşuyoruz. Bu yıl, bir tesadüf ki biz kararımızı ilan ettikten bir gün sonra Eczacılar Odası Eczacılarla birlikte YÖK’ün önünde ‘kontenjanlar kısılsın’ diye eylem yaptı. İkinci öğretimin yanı sıra başta Eczacılık, Psikoloji, Beslenme ve Diyetetik olmak üzere Türkiye’de kontenjanı aşırı şişen programlarda ciddi bir düzenleme yaptık. Bunu yaparken toplam kontenjanlarla da oynamıyoruz. Türkiye de toplam kontenjan 1 milyon civarında. Bazen bir milyonun biraz üzerinde, bazen altına düşüyor. Şu anda bir milyonu koruyoruz. Bunu belirlerken şunları dikkate alıyoruz: Her yıl ortaöğretimden mezun olan öğrenci sayısı, mezun olup da o yıl girememiş öğrenci sayılarını da dikkate alıyoruz. Bir programa kaydolup herhangi bir sebeple o programı bırakmak isteyip de başka bir programa geçmek isteyen öğrencileri de dikkate alıyoruz. Buna göre kontenjanları
belirliyoruz.

Öğretmenlik için bazı programları gözden geçiriyoruz 

İkinci öğretim dışında  bazı programlarda ciddi bir yeniden düzenleme yapıyoruz. Öğretmenliğe kaynaklık teşkil eden programları da yeniden gözden geçiriyoruz. YÖK olarak ‘Atanamayan öğretmen sendromu’ diye basında da bazen telaffuz edilen şeyler oluyor. Bizim Açıköğretim’deki bazı programlarımız öğretmenliğe kaynak oluşturuyordu. Bunlara giriş için 35 yaş sınırı getirdik. Sınır getirmemizin sebebi şu:

Mevcut mevzuata göre gençler eğer herhangi bir dört yıllık programa kaydolma hakkı elde etmiş, okumuşlarsa Açıköğretim’deki herhangi bir programa sınavsız girebiliyorlardı. Bir genç sıralaması düşük bir yere giriyor, oradan hızlıca mezun oluyor. Sonra o alanda iş bulamıyor. Açıköğretim’in öğretmenlik elde edebileceği bir programına kayıt yaptırıyor. Oradan mezun oluyor ve ‘ben öğretmen adayıyım’ diye çıkıyor.

Yıllardır bu böyleydi ve ben buna el attım. Bu programlara 35 yaş sınırı getirdik. Diğer bölümleri okuyabilir hiçbir mahsuru yok.  Öğretmenlikte ihtiyaç fazlası var. Bir de söz gelişi aynı zamanda öğretmen olmak için fizik bölümünü tercih ediyorsunuz, canınız çıkıyor İstanbul Üniversitesi Fizik bölümünden mezun olmak için. Şimdi 4 sene bu kadar mücadele verip öğretmen olmaya çalışıyorsunuz haklı olarak. Oysa başka bir arkadaş da daha zayıf bir yerden mezun olup sonra Açık öğretimin bu programına sınavsız kaydoluyor. Sonra KPSS sınavına giriyor.

Öğretmen adayları ilk 300 bin içinde

Eğitim Fakültesine girebilmeniz için 300 bin bandı var. Eğitim Fakültelerine giren gençlerin kalitesi daha girişte belli. Ortalama 3-3,5 milyon insan sınava başvurduğuna göre bunun içinde 300 bine giriyorsunuz. Öğretmenlik programına dahil olmak için yüzde 10’a girmeye çalışan var, bir de sınavsız o programı Açık Öğretimde bitirip öğretmenliğe müracaat eden var. Bunun önünü kapatmış oluyoruz. Açık öğretim programlarını kapatmıyoruz. Öğretmenliğe kaynaklık oluşturan o sınırı, sayısı belli bu programlara diyoruz ki burası açık ama bunu hayat boyu öğrenim çerçevesinde değerlendirin diyoruz. Kaliteyi önceleme, bu konuda emin olup yeni bazı standartlar getirdik. Akreditasyondan programa geçmeyen üniversitelere lisans üstü program açma yetkisi vermiyoruz. Şans yok yani.

Gelecek yıl yapay zeka dahil başka programlar olacak 

İkinci öğretime kayıtlı 80 bin öğrenciden 10 bini vakıf üniversitelerinde. Devlet-Vakıf üniversitesi ayrımı yapmıyoruz. Bu konudaki eleştiriler bel altı. Bu değişim, dönüşüm programları YÖK’ün önemli adımlarıdır. Gençlerimizi istihdama duyarlı, çağın gerektirdiği bilgi, beceri ve yetkinlik kazanabileceği programlara artık sokabilmemiz lazım. Ya gençlerimizi geleceğe hazırlamak veya geleceği gençlerimize hazır hale getirmek zorundayız. Başka türlü yapamayız. Çok şükür bunun da sonuçlarını alıyoruz. Daha da iyi olacak. İki yıllık programların hepsi mesleki değil. Türkiye’de eksik anlaşılan konulardan biri de bu.  Bunların içinde ön muhasebe, pazarlama gibi 4 yıllık olan programlar da var. Ancak görüşümüz şu: 2 yıllık programlar büyük akademik başarı isteyen programlar değil, örgün eğitim gibi asıl mesele büyük akademik performans gösteremeyen gençlere bir meslek kazandırmak. Yapmaya çalıştığımız bu. Akademik olmaktan mümkün olduğu kadar uzakta tartışmayı yeğliyorum ve bunu anlatmaya çalışıyorum.” Gelecek yıl yapay zeka başta olmak üzere üniversitelerde yeni bölümlere de öğrenci alınacağını da ekleyelim.