6’lı Masa’nın yaşadığı kriz sonrası yazılanlara, söylenenlere inanamadım.
-Çok az kişi dışında çoğu kimse; ortamı yatıştırmaya, çatışmayı çözmeye, tarafları uzlaştırmaya yanaşmadı!
-Çok az kişi dışında çoğu kimse; olumsuz tutumlar yerine yapıcı, ilkeli, işbirlikçi davranışlar geliştirmedi!
Çünkü:
Bizim siyasi hayatımıza kaos ve çatışma hakimdir. Bu sebeple uzlaşma, hoşgörü ve itibariyle demokrasi kültürümüz hep eksiktir...
Yirmi yıldır çatışmacı siyaset anlayışını sürdürdüğü için AKP iktidarını eleştirenler bile bir gecede Erdoğan’ı fersah fersah geçti...
Hani sizdiniz demokrat? Bu kişilerin demokrasi kültürünü benimsemiş, çeşitliliğe anlam ve değer veren çoğulculuğa inanan kişiler olması şaşırtıcı değil mi?
Uzlaşma/ konsensüs; bireyciliği, tekçiliği, otoriterliği vs kavramları dışlar...
Akşener ve partisine yönelik kırıcı düşmanca sözler-davranışlar, onların kendilerini anlaşılmama hissine kaptırmalarına sebep olur ki, bu da uzlaşma-diyalog-iletişim sürecini baltalar. Ne gerek vardı bu kibirli tavırlara?
Maalesef, siyasal-toplumsal gerçeğimiz şudur:
-Siyasi hayatımızda anlaşmazlık ve çatışmaların çoğu, farklı düşüncelerden değil, farklı görüşlerin aykırı üslûpla ortaya konulmasından kaynaklanıyor.
Evet, üslûp aykırılıkları, fikir ayrılığından daha keskin siyasi hayatımızda! Zıtlaşmayı marifet sanıyoruz.
Yaşıyoruz: Bu çatışmacı yaşam, -6’lı Masa ayrılığında olduğu gibi- sürekli istenmeyen sorunlar ortaya çıkarıyor...
★★★
Ülkemizde cereyan eden tüm gelişmelere, sorunlara parlamento ve siyasi partilerimizle, iç-dış sorunlarımızla, siyasal-toplumsal bakış açımızla, bir bütün olarak uzlaşma kültüründen epey uzak olduğumuz gerçeği aşikar...
Oysa: Siyasi sorunlar karşılıklı saygı, hoşgörü ve güvenin geliştirilmesi ile çözülür...
Diyalog, örgütlü toplumların eseridir.
Bizim gibi kurumsallaşmamış, siyasallaşmış, (oy verme dışında) katılımcı olmamış toplumlarda diyalog kurmak hep zor olmuştur. Uzlaşma kültürüne dair deneyimi yoktur ya da çok azdır çünkü...
Keza:
Yaşanan bu anlaşmazlık ve çatışmaları/sosyal diyalogsuzluğu, tek sebebe bağlamak doğru değil. Sorunun çok derinlerinde ekonomik, sosyal ve siyasi sebepleri var kuşkusuz...
Sosyolojik açıdan siyasal kültürün en temel sorunlardan birinin, duygusal kişiliğimizden kaynaklandığını düşünüyorum. Politik yaşamın özünü akıl/ rasyonalite değil, duygu oluşturuyor...
Siyasette duygusal boyutu aşamıyoruz, akıl-duygu dengesini koruyamıyoruz. Bu da “ortak akıl” eksikliğine neden oluyor ve itibariyle “ortak faydayı” bulmakta güçlük çekiyoruz. Bir türlü birleşemiyoruz...
★★★
Evet:
Uzlaşma kültürünü bir kavram haline getiren, onu ete ve kemiğe büründüren siyasal ve toplumsal gelişmişliktir. Bu konuda fakiriz, kültürel seviyemiz düşük...
Uzlaşma kültürü olmayanın uzlaşma anlayışı da olamaz. Bu kültür ise, tarihten süzülüp gelen toplumsal ve siyasal ilişkilerle beslenerek mümkün olur. Batı demokrasisi ile farkımız işte budur.
Uzattım. Yazdıklarımı toparlarsam:
6’lı Masa krizine bakışımız bize ayna tuttu aslında...
6’lı Masa, parlamenter sistem dâhil demokrasiyi inşa etmeye dair sayfalarca çözüm önerileri sunsa da, bu konuda ne derece yoksul olduğumuzu medyada yaşanan tavırlardan öğrenmiş olduk! Ki liderlerin farkı da yok birbirlerinden maalesef!
Herkes, kendine demokrat...
Herkes, uzlaşıyı kendi dediğinin onaylanması olarak görüyor...
Uzlaşma, karşılıklı memnun olmak demek değildir...
Uzlaşma, isteklerin karşılıklı dengelenmesidir...
Bu son olayla da bir kez daha gördük; liderleriyle, partileriyle, medyasıyla, aydınıyla demokrasi kültürümüzü yine erozyona uğrattık. Sözde “iletişim devrimi” yaşıyoruz!
Bu yazıyı dün öğle saatlerinde nokta koydum, umarım diyalog kurulur ve 6’lı Masa’da uzlaşma sağlanır. Ki böyle olacağını sanıyorum...