WIndsor Kalesi’nin salonunda 139 mum ışığı yanıp sönerken, 45 metrelik masada kristal kadehler titriyordu.

O kadehlerde kabaran Wiston Estate Cuvée 2016 şarabı, yeşil elma ve narenciye kokusunu briyoşun hafif bademsi notalarıyla buluşturuyordu.

Trump, su teresi panna cottasından ve parmesan kurabiye üzerindeki bıldırcın yumurtalı salatasından bir lokma aldı. Ardından köpüklü şarabını dudaklarına götürdü. 

“Bu, hayatımın en büyük onurlarından biri” dedi. Çiğnemesi biterken salondaki 160 seçkin konuk arasında bir homurdanış yankılandı. Gülümseyerek devam etti: “Dostlarımızla birlikte Gazze’yi Orta Doğu’nun Riviera’sına dönüştüreceğiz.”

Dışarıda o sıra 250 bin Filistinli İsrail’in ölüm ateşinden kaçıyordu.  

İçeride, köpüren kadehler birbirine çarptı. 

★★★

Kral Charles söz aldı. Sıradaki kelimelerini Corton-Charlemagne 2018’in kayısılı, fındıksı gövdesiyle ıslattı. Çatalı kabakla sarılı organik Norfolk tavuğa batırılmış haldeydi. “Avrupa’yı yeniden tiranlık tehdit ediyor. Ukrayna’nın arkasındayız” dedi.

Salondaki iş insanları, siyasetçiler ve medya patronları kibarca başlarını salladı. Microsoft’un CEO’su, 22 milyar dolarlık yatırımı anımsatırcasına kadehini kaldırdı.

Dünyanın en büyük mikroçip üreticisi Nvidia’nın patronu Jensen Huang, 25 yıllık Monte Bello şarabının siyah frenküzümü ve sedir kokularını içine çekiyordu. “Gelecek burada şekilleniyor” diye fısıldadı yanındakine... “Tiranlık” kelimesi kristallerin şıngırtısında boğuldu. Ukrayna’nın bombalanan şehirleri, masadaki hiçbir çatalı titretmedi. 

★★★

Tatlı geldi... Kent ahududu şerbetli “Cardinal” usulü vanilya dondurmalı bomba (Bombe Glacée Cardinal). Gümüş kaşıklar porselen tabaklara çarparken Trump dudaklarının arasından bir şaka kaçırdı; “Bu tatlı, özel ilişkimizin sembolü gibi... İçi sürprizlerle dolu!” dedi Kral’a... 

Masadakiler kahkaha attı.  

O sırada Güney Lübnan’a bomba yağıyor; Afganistan’da zorla evlendirilen kız çocukları, koca gövdeli entarili kocalarınca falakaya yatırılıyordu. 

★★★

Finalde 1945 yılına ait porto şarabı kadehlere doldu. Bir garson alçak sesle açıkladı... “Sayın 45’inci ABD Başkanı’na ithafen...” (Trump ABD’nin 45. Başkanı’ydı) Ardından 1912 Hennessy konyağı servis edildi, Trump’ın annesinin doğum yılına gönderme olarak... Tarih şişelere hapsedilmiş, acılar kristallerdeki dudak izlerinde unutulmuştu.

Dışarıda protestocular bağırıyordu... “Savaş suçlularına ziyafet yok!” İçeride şatafat sürüyordu. Mum ışığında iş dünyasının milyarları, lordların nişanları, prenseslerin tiaraları birbirine karışıyordu.  

En son 45 yıllık Bowmore viskisi ile Transatlantic Whisky Sour kokteyli masalara geldi. 

O an anladım.

Dünyanın açlığı, yoksulluğu, savaşı.... Windsor duvarlarının dışında kalmıştı. 

Hayat kısa, masalar uzun...