Türkiye belki de tarihinin en ilginç yerel seçimlerini yaşayacak.

Geçmişte partilerin genel başarısı, adaylar için sinerji yaratır, seçim sonuçları adayın popülaritesi ve partinin başarısına bağlı olarak şekillenirdi.

31 Mart 2024 yerel seçimlerinde bu dengenin olmayacağı şimdiden belli oluyor.

İktidar partisinin genel durumunun kötü olduğunu 14 Mayıs’taki genel seçimlerde görmüştük. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yüzde 52 oy alsa da partisi AK Parti yüzde 35’te kalmıştı.

Bu oranın yerel seçimlerde daha da aşağı gitmesi muhtemel.

Zira 2002’den bu yana yapılan yerel ve genel seçimlere bakarsanız, AK Parti’nin genel seçim performansının her zaman yerel seçim performansından daha iyi olacağını göreceksiniz.

Erdoğan’ın 31 Mart 2024 seçimlerinde tek başına bu tabloyu değiştirmesi de zor görünüyor.

★★★

İktidar açısından Konya, Erzurum, Yozgat, Kayseri gibi Cumhur İttifakı’nın kalesi olan kentlerde tablo değişmeyebilir. Ancak Denizli, Manisa, Balıkesir gibi illerde kayıplar olabilir.

Peki iktidar partileri muhalefetten büyükşehir alabilir mi?

O da zor görünüyor. İzmir, Muğla, Tekirdağ, Eskişehir bütün olumsuzluklara karşın AK Parti ve Tayyip Erdoğan karşıtlığıyla muhalefetteki güçlü adayları tercih edecektir. Ankara ve İstanbul’da mevcut belediye başkanları bütün aleyhte çabalara rağmen hâlâ en popüler isimler.

Bazı istisnalar olabileceği konusunda şu notu da düşmem gerekiyor:

Mersin, Adana ve Hatay gibi büyükşehirlerde dağınık muhalefete karşı AK Parti ve MHP popüler ortak adaylarla yarışa girerse, Yeşil Sol Parti de muhalefet adayını desteklemezse o kentler iktidara geçebilir.

Bu arada iktidarın turizm kenti Antalya’yı geri alabilmek için diğer kentlerde düşünülenden daha büyük bir kampanya hazırlığında olduğu konuşuluyor.

★★★

Şimdi gelin tabloya muhalefet penceresinden bakalım:

İYİ Parti’nin ittifak yapmaması, 81 ilde bağımsız adaylarla yarışa katılması normal şartlarda muhalefeti çok zorlayabilirdi. Ancak konjonktür, İYİ Parti tabanının kendi adaylarından çok “kazanma ihtimali olan” adayları desteklemeleri kaçınılmaz görünüyor.

İYİ Parti’deki yaprak dökümü ve Genel Başkan Meral Akşener ile eski yardımcısı Ümit Dikbayır arasındaki polemik de İYİ Parti seçmenini CHP adaylarını desteklemeye yönlendirebilir.

Ortaya saçılan iddialar yanlış dahi olsa Akşener ve Genel Merkez ekibinin krizi yönetemediği ve partinin bu tartışmalar nedeniyle sürekli kan kaybettiği ortada.

★★★

CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu’yla devam edilseydi, muhalefet adayları açısından durum kötüye gidebilirdi. Hele de Kılıçdaroğlu ile Ümit Özdağ arasında imzalanan o ucube protokolden sonra (özellikle “ucube” diyorum çünkü Cumhuriyeti kuran partinin Cumhuriyet’in ilkelerini koruyacağına ve terörle mücadele edeceğine güvence vermesinden daha absürt bir durum göremiyorum) CHP tabanı tarihinin en büyük sandık boykotunu yapabilirdi.

CHP Kurultayı’ndaki değişim tabanı hareketlendirdi. Yeni Genel Başkan Özgür Özel ve ekibi doğru adayları bulabilirse, özellikle taşrada belediye meclis üyeliklerine tabanı olan insanları aday gösterebilirse CHP’nin 1989 yerel seçimlerindeki gibi bir başarıyı yakalaması işten dahi olmayabilir. Ülkedeki olumsuz ekonomik durumun, emekliler, çalışanlar ve yoksulların enflasyon canavarı karşısındaki çaresizliğinin de seçimlerde CHP’nin işine yarayacağı kesin.

Diğer taraftan CHP’nin kontenjanından TBMM’ye giren Saadet, DEVA, Gelecek ve Demokrat Parti gibi partilerin (bazı küçük yerleşim yerlerinde başkanlık kazanma ihtimali dışında) bir başarı göstermesini beklemiyorum. Temel motivasyonu iktidar karşıtlığı olan bu partilerin tabanı ya muhalefet adaylarını destekleyecektir ya da sandığa gitmeyecektir.

★★★

Netice itibariyle, 31 Mart 2024 yerel seçimleri partilerden çok adayların yarışacağı bir seçim olabilir.

Büyükşehirlerdeki adaylar, karşılarında son dönemde yaşananlardan dolayı partilerine kızmış milyonlarca seçmen bulacaklar.

Doğru bir kampanyayla o seçmenleri motive edip sandığa taşıyabilirlerse seçimlerden zaferle çıkabilirler.

Ez cümle, bu seçimin bütün yükü belediye başkan adaylarında olacak.