Futbol, bazen bir oyundan çok daha fazlasıdır. Bazen bir saha değil, bir yaşam sahnesidir. Bazen de bir teknik direktörün elinde, acıyı zaferle yoğurduğu bir fırına dönüşür. Luis Enrique’nin Paris Saint-Germain (PSG) ile Şampiyonlar Ligi’ne uzanan yolculuğu, işte tam da böyle bir hikaye:

Kaybettikten sonra kazanmanın, acıdan sonra umudun, yıkımdan sonra inşa etmenin destansı öyküsü.

Luis Enrique, futbolculuk kariyerinde de karakteriyle öne çıkan bir isimdi. Barcelona ve Real Madrid gibi devlerde forma giydi, İspanya millî takımının vazgeçilmezlerindendi. Saha içindeki direnci, liderliği ve bitmek bilmeyen mücadeleci ruhu, onu diğer futbolculardan ayırıyordu. Ancak kimse bilmiyordu ki, bu savaşçı karakter, ileride hayatın ona vuracağı en ağır darbeye karşı bir antrenman olacaktı.

2015 yılında Barcelona'nın kazandığı Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunun mimarı olan Luis Enrique kupa zaferini kızı Xana ile kutlamıştı. 2019’da, henüz 9 yaşındaki kızı Xana, kemik kanseri nedeniyle hayata veda ettiğinde, Luis Enrique’nin dünyası bir anda yıkıldı. O güne kadar kariyerinde kazandığı tüm kupalar, attığı goller, yönettiği takımlar bir hiçmiş gibi geldi. Bir baba için en büyük acıydı bu: Evladını toprağa vermek.

Bir süre futbola ara verdi. İspanya millî takımının başındaki görevini bıraktı. Ama sonra, belki de kızının ona öğrettiği bir dersle geri döndü: 

"Hayat devam ediyor, baba. Sen de etmelisin."

2023’te PSG’nin başına geçtiğinde, takımın taraftarları ve yönetimi ona şüpheyle baktı. "Bu adam, büyük bir acı yaşadı, hâlâ futbola odaklanabilir mi?" diye soranlar oldu. Ama Luis Enrique, kendine has dik duruşu ve taktik dehasıyla bu şüpheleri bir bir yıktı.

Ve sonunda, o an geldi. PSG, Şampiyonlar Ligi’ni kaldırdığında, Luis Enrique’nin gözlerindeki ifade her şeyi anlatıyordu: 

"Bu zafer senin için, Xana."

Aslında Luis Enrique için bu şampiyonluk, sadece bir kupa değildi. Acısını dönüştürdüğü bir terapi, kızına adadığı bir vefa örneğiydi. Sahada her taktik değişikliği, her motivasyon konuşması, aslında bir babanın evladına olan özlemini futbola yansıtışıydı.

Luis Enrique’nin hikâyesi, bize şunu hatırlatıyor: 

Futbolcular ve teknik direktörler sadece sahadaki performanslarıyla değil, yaşadıklarıyla da "büyük" olurlar.

Bugün PSG’nin Şampiyonlar Ligi zaferini konuşuyoruz ama asıl konuşmamız gereken, bir babanın acısını nasıl bir zafer aracına dönüştürdüğü.

Çünkü gerçek zafer, kaybettikten sonra yeniden ayağa kalkabilmektir.