Türkiye’nin Batı için önemli bir müttefik ve soğuk savaş zamanı Sovyetler Birliği’ne karşı NATO’nun siperi olduğu vurgusu yapılan yazıda, Türkiye'nin baskıcı, şiddet dolu bir kaosun yaşandığı Arap dünyasında gelişen İslam demokrasisi için bir model olduğu anlatılıyor. "Daha yakın bir zaman önce de, hayranlık uyandıracak bir şekilde, Suriye sınırındaki savaştan kaçan 2 milyon mülteciye kapılarını açtı.” ifadesinin yer alığı yazıda "Ama bugün Türkiye’nin itibarı zedelenmiş durumda. 1 Kasım’daki seçimler, PKK’ya karşı savaşın yeniden başladığı, içeride intihar eylemlerinin düzenlendiği, özgür medaya saldırıların yapıldığı, bağımsız savcı ve yargıçların açığa alındığı ve bazen Türkiye’nin üzücü bir şekilde IŞİD’li cihatçılara hoşgörülü olduğu duygusunun hakim olduğu bir dönemde yapılıyor.” deniliyor.

TÜRKLER ERDOĞAN'IN RAKİPLERİNE OY VEREREK ONA KARŞI ÇIKMALI


“Bunun sorumlusu büyük ölçüde ülkenin müstebit Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Beş ay içinde yaptırdığı bu ikinci seçimin amacı iktidarını sağlamlaştırmak." yorumunu yapan Economist, Türkler rakiplerine oy vererek ona karşı çıkmalı ve Erdoğan’ı tekrar bir yıl önce geldiği makamının törensel çerçevesine oturtması gerektiğini belirtiyor. Yazıda, bir çok Türkün güçlü fakat giderek otoriter ve hoşgörüsüz hale gelen cumhurbaşkanlarının tuhaf davranışlarından usanmış göründüğü de aktarılıyor.

Economist'teki baş yazıda, “Haziran’da tarafsız olması gereken Erdoğan, müdahalesiyle koalisyon kurmaya yönelik tüm çabaları baltaladı. Amacı AKP’nin yeniden çoğunluğu elde etmekle kalmayıp anayasal değişiklik gerekli olan beşte üçlük orana ulaşabileceği – böylece bir başkanlık sistemi yaratıp ilave yetkilere sahip olacaktı- umuduyla ikinci bir seçim yaptırmaktı.” yorumu yer alıyor.

ERDOĞAN BARIŞ SÜRECİNİ BOZDU


Erdoğan'ın AKP’nin şansını azamiye çıkarmak için HDP’nin oylarını aşağı çekeceği umuduyla Kürtlerle barış sürecini bozduğu aktarılırken, "Bu özellikle üzücü, çünkü Erdoğan başbakanken barış sürecinin cesur bir savunucusuydu. Şimdi ordu PKK’yla yeniden savaşta.” deniliyor. Yazıda “Türk savaş uçakları, Esad ve IŞİD’in karşısındaki en etkili güç olmalarına rağmen Suriye ve Irak’taki Kürt mevzilerini vurdu. Ankara’da 10 Ekim’de IŞİD’e atfedilen 102 kişinin öldüğü korkunç intihar eylemi dahil bir dizi saldırı, HDP’nin Türkiye genelinde miting düzenlemesini engelledi. Muhalefet partilerinin önünü kesmek için medya üzerinden yıldırma politikası uygulanırken HDP üyeleri seslerini duyuramadı.” deniliyor.


CUMHURBAŞKANI HÜKÜMET KURMA GÖREVİNİ SABOTE ETMEMELİ


Economist, bazı kamuoyu yoklamalarını aktardığı yazısında seçmenlerin büyük bölümünün, Erdoğan’ın küçümseyici manevralarından etkilenmemiş göründüğünü ve HDP'nin yüzde 10’u geçeceğine işaret ettiğini bildiriyor. "Bu da parlamentoda hiçbir partinin hükümet kuracak çoğunluğu elde edemesi demek.Bu kez cumhurbaşkanı hükümet kurma görevini sabote etmemeli.” diye devam eden yazıda, “Türkiye’nin içeride ve dışarıda büyük güçlüklerle karşı karşıya olduğu bir dönemde, istikrarlı ve güvenilir bir hükümet özellikle yaşamsal önemde. Ekonomi yavaşladı. Enflasyon ve işsizlik arttı. Ülkenin emek – ve ürün- piyasası esnekliğini artırması ve rekabetçiliği geliştirmesi için kararlı bir liberalizasyona ihtiyacı var. Barış sürecinin bozulması sadece güneydoğuda da değil tüm Türkiye genelinde turizm sektörünü vurdu.” görüşleri aktarılıyor.


ERDOĞAN HAVA SALDIRILARINI IŞİD'TEN ÇOK KÜRTLERE YÖNELTTİ


Bölgede özellikle Suriye'de sorunların olduğu vurgulanırken, Erdoğan'ın dört yıl önce herkesten farklı bir çizgi benimseyerek Esad’ın gitmesini talep ettiğine işaret eden yazı, "Erdoğan gecikerek, Amerikalılara IŞİD hedeflerini vurması için İncirlik’i kullanma izni verdi. Kendi hava güçleri saldırılarını ağırlıklı olarak Kürtlere yöneltti. Türkiye, tüm ülkelerden daha fazla Suriyeli mülteci kabul etti fakat aynı zamanda göçmenlerin Avrupa yolundaki ana güzergahı oldu. Yeni hükümet Suriye’ye ve mültecilere yaklaşımı yeniden değerlendirmek zorunda kalacak. Ancak bu, Avrupa ve NATO’daki müttefikleriyle işbirliği halinde yapılmalı onlara karşı değil.” deniliyor.

BATI'NIN TAVRI DAHA SERT OLMALI


Economist dergisindeki başyazı “Türkiye’nin müttefikleri Erdoğan’a eleştirilerini yumuşatmamalı. Erdoğan’ı mülteci akınını durdurmaya yardımcı olmaya ikna etmeye çalışan bazı Avrupalı liderlerden bu konuda kaygı verici işaretler geldi. Bu yıl hükümetin anti-demokratik alışkanlıklarını sert şekilde eleştirmesi beklenen bu yılki Avrupa Komisyonu yıllık değerlendirmesi sessizce ertelendi. Seçimlerden sonra yeni hükümet, Türkiye’nin duran üyelik müzakerelerini canlandırmaya ve vatandaşları için Avrupa’ya vizesiz seyahat hakkı elde etmeye çalışacak. AB, bu konularda ilerleme sağlanmasının Türkiye’de demokratik özgürlüklerin yeniden tesisine bağlı olduğunu vurgulamalı. Erdoğan ve AKP hükümeti, 2000’li yıllarda Türkiye’yi yeniden yapılandırmak ve ekonomiyi geliştirmek için çok şey yaptı. İktidardaki 10 yılı aşkın süreden sonra Erdoğan artık ülkesi için artık iyi değil.” ifadeleriyle son buluyor.