Başkan:
“Sayın üye, sayın üye... Efendim yemin olarak tekbir getirmenizi anlıyoruz... Ama yemin metninde “Bir beyaz kuş geldi, dedi ki ey Resul” gibi bir ibare yok...”
“E kuş gelmedi mi?..”
“Efendim geldiyse mevlid-i şeriftir o... Biz burada milli irade olarak ant içiyoruz...”

*

Başkan:
“Sayın üye Kürtçe yemin edildi, Arapça yemin edildi, engelli dili ile yemin edildi, Lazca yemin edildi, bir sayın üye Yasin okuyarak yemin etti... Siz Türkçe yemin edeceğim diyorsunuz, doğru mudur efendim?..”
“Doğrudur sayın başkan...”
“İyi ama güzel Türkçemizde hengomenlik, ingilgıldap, gaygıtsız, goruyucağıma, hilke, bağılı, timel gibi kelimeler yok efendim... Ayrıca ‘milletin bilinmez bütünlüğü’ bölünmez bütünlüğü şekliyle olacağı gibi, arkadaşlarımız metin içinde “lemonata” diye bir benzer kelime de bulamadılar...”

*

Başkan:
“Sayın üye, mikrofona söyleyin efendim, mikrofon nerede siz nerede... Sesinizin güzelce duyulması bakımından, yukarı çıkın efendim rica ederim...”
“Sayın başkan mikrofon yukarıda...”
“Hayır efendim mikrofon yerinde, sizi yemin ederken iki ayağınızı birden kaldırınca haliyle mikrofon yukarıda kaldı...”

*

Başkan:
“Sayın üye, sayın üye... O sonu ‘ant içerim’ şeklinde olacaktı... “R’ant içerim” nereden çıktı efendim... Anladık çevre bakanı olmak istiyorsunuz, ama yukarıdaki zat duysun diye bunu apaçık ‘rant içerim’ şeklinde söylemeniz gerekmez...”
“Ama rant diyince içinde ant da var zaten...”
“Olmaz efendim, başındaki r harfini şeyinize sokunuz, zihninize... Tamam duyduysa zaten rant içeni bakan yapar... Şimdi adam gibi yeniden yemininizi ediniz, rica ederim...”

*

Sonuçta ant içildi...
Şimdi millet olarak “Namus ve şeref“ üzerine edilen yeminlerin nasıl tutulmayacağını izleyeceğiz...