Böyle zamanlarda kulaklarıma kulak veririm...
Çınladı mı?..
Kulaklarım çınladıysa bir sevinç bende...
“Bak yine beni andı işte” derim...

*

Özlemek böyle bir şey...
Kulaklarım çınlamazsa gözüm gözümdedir...
Seğirirse gözüm...
“Beni andı bak...” diye müjdedir bana...
Bilsen nasıl bayram ederim gülüm...

*

Olmadı; diyelim ki genzim yansa, avucum kaşınsa, sancım tutsa... Sırtım ağrısa, burnumu çeksem, hapşırsam, gözlerim yansa, tansiyonum düşse ya da çıksa, ayaklarım dolansa, bileğim burkulsa...
Hatta gülüm düşsem...
“Şu an anıyor işte...” derim...

*

Dün yine seğirdi gözüm...
Bir de kafamı dolaba çarpsam...
Bana düğün bayram...
Ne yapacaksın, insan özleyince olmadık şeylerden haber bekler, olmadık şeyleri hayra yorarmış... Şairler yoluna giden turnaların kanadından anlam çıkarır da, ben mana çıkarsam kendi kulağımın çınlamasından?..
Çok mu?..

*

Bu günler zaten turnaların geçiş zamanı değil...
Gökyüzünde bir tek göçmen kuş yok...
Bir tek hani evimizin arka bahçesinde tembel saksağan, tünemiş kalkmaz...
Senden haber getirecek kuş yoksa...
Ben de “kendimden kendime“ senin haberlerini beklerim...

*

Çınlasa kulaklarım, seğirse gözüm, başım dönse...

*

Dün gece uzun uzun düşünüp “Şu an beni anıyor kesinlikle...“ diye karar verdim...
Nereden bildim?..
Kulaklarım çınlamadıysa da...
Islandı gözüm...
İki damla yaş...
İki haberci benden bana...
Senden haber getirdiler...
Sağol gülüm...