Mina’da yine facia: 755 ölü. 887 yaralı. Daha 15 gün önce de Kabe’deki inşaatın vinçlerinden biri yine hacıların üzerine düşmüş 107 Müslüman da vinç altında can vermişti. Ölümler kadere bağlandı. Müslümanlar neden aynı yanlışı sürekli tekrarlıyorlar? Konuyu arkadaşımla konuşuyorduk; “Çözüm Kabe sayısını artırmaktır” önerisini getirdi.
Öneriden irkildim.
“Dinden çıkma” dedim.
Dinde ibadet sorgulanamaz, ayrıca bu öneri inanan insanların duygularını incitir diyecek oldum. Arkadaşım, mantıklı cevap verdi; “Dünya’nın her yerinde cami var. Dünyanın her yerinde neden Kabe olmasın? Müslümanlar; “kainatı yaratan Yüce Allah, bize şah damarımızdan daha yakın. Allah her yerde hazır ve nazır” diye inandıkları için nüfus arttıkça cami sayısını artırıp Cuma namazını ayrı ayrı camilerde kılıp ibadet ediyorlar” dedi.

* * *

Kabe genişletiliyor.
İnşaat bitmiyor.
Her yıl katlanıyor.
Üç katlı yürüme yolları.
Yürüyen merdivenler.
Kilometrelerce tüneller.
7 yıldızlı oteller.
VIP daireler.
Soğuk hava püskürtücü sistemler konuluyor. Bütün bu inşaat tırmanışı hac ibadeti için Kabe’ye gidecek Müslüman sayısını artırmak üzerine yapılıyor.
Yine de yeterli değil.
Bütün dünyada Müslümanların sayısı 1 milyar 200 milyona çıktı. Her yıl hacca giden Müslüman sayısı 2.5 milyona ulaştı. Kabe tek kaldı. Hac kotaları konuluyor. Kraldan davetli olanlar kotaya takılmadan hacca gidebiliyorlar. Bütün bu inşaatlar, bu kotalar, kraldan davetliler, 7 yıldızlı VİP oteller, soğuk hava püskürtmeler; “Kabe’nin kutsal tarihi mekan olarak” kalabilmesini de zaten ortadan kaldırdı, kaldırıyor.

* * *

Kabe sayısı artırılsa!
Türkiye’de Konya’ya.
İran’da Kum kentine.
Mısır’da başkentine.
Libya’da, Kenya’da.
Müslüman nüfusun yüksek olduğu Endonezya’da birer Kabe inşa edilse; “izdihamların Mina’da kitlesel hacı ölümlerine dönüşmesi” önlenir. Kuşkusuz bu öneriyi ben ve arkadaşım gibi sıradan insanların değil de Müslüman dünyasının sözü dinlenir “dini otoritelerinin” dile getirip, “Hac ibadetinin sorgulanması“ yolunu açabilirler.
Korkmazlar, açabilirler mi?

* * *

İslam sorgulama yapmıyor.
Sure ezberlemek.
Hafız yetiştirmek.
Müslümanlığı öğretmek.
İslam bu üçlüye takıldı, kaldı. İslam ülkeleri “din alanından sorgulama alanına geçmekte” zorlandılar: “karantina yapmak, çiçek aşısı vurdurmak, arzın yuvarlaklığı caiz midir, değil midir?” tartışmasıyla bile yıllarını harcadılar. Kendi içinden 3 önemli İslam reformcusu: İran’dan Seyyid Cemaleddin El-Afagani (1838-1897) Mısır’dan Muhammed Abduh (1849-1905) ve Lübnan’da doğmuş Muhammed Reşit Rıza’yı (1865-1935) çıkardı ama onları hiç dinlemedi. Dünya’da 10 Kabe olsa; 755 hacı, şeytan taşlarken ölmezdi.

Kimin egzozu temiz?

Almanya en iyi mühendis yetiştirir, en iyi otomobili yapar, Alman yalan söylemez diye bilinirdi. Efsane çöktü. Alman VW firmasının hileci ve yalancı olduğu ortaya çıktı. Alman Volkswagen’in ürettiği dizel arabaların çevreyi kabul edilebilir ölçülerin üzerinde kirlettiği anlaşıldı. Acaba Japon, Kore, ABD, Kanada, İngiliz, Fransız, İtalyan, Çin’in ürettiği dizel arabaların egzozları ne kadar temiz? Türk üniversitelerine “tarihi fırsat” olabilir. Dünya’da üretilen dizel araçların “egzoz emisyonu tahlilini” yapan bir araştırma başlatabilirler. Bir “egzoz emisyon listesi” ortaya koyabilirler. Dünyaya referans olur. Yok mu bir babayiğit Türk üniversitesi?