Her noktada açık konuşmalı. Merkez Bankası Başkanı’nın da eşinin başı türbanlı. Tayyip Erdoğan’ın da eşinin başı türbanlı.
Aynı görüşteler.
Aynı ideal peşindeler.
Aynı geminin içindeler.
İkisi belki yapışık değiller.
Ama arada yapıştırıcı olarak Ali Babacan (onun da eşinin başı türbanlı) gibi partinin önde gelen bir ismi var.  Ali Babacan, Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’yı Tayyip Erdoğan‘a anlatan, kabul ettiren, onaylatan bir karakter olarak duruyor. Tayyip Erdoğan, Ali Babacan ve Erdem Başçı; üçü de aynı bahçenin ürünü insanlar. Aynı görüş, aynı ideal, aynı hedef için yola çıktıklarında; “Laik Türkiye Cumhuriyeti’ne bir ılımlı İslam kaftanı giydirmenin Türkiye’yi daha iyiye götüreceğini ve hatta ekonomik büyüme açısından uçuracağını” düşünüyorlardı. Samimi olalım: Böyle düşünmeselerdi, bu üç isim nasıl bir araya gelebilirdi?
Peki nedir?
Niçin çatışma?
Neden görüş ayrılığı?

* * *

Merkez Bankası Başkanı, kişisel çıkarı için yalakalık, şaklabanlık, dalkavukluk yapacak birine benzemiyor.  Hakkı olduğu halde Merkez Bankası lojmanında bile oturmuyor. Kendi maaşından kiralık evi tercih ediyor.  Bu küçük ayrıntı bile onun Tayyip Erdoğan gibi iktidarı kullanıp “para-pul-servet-zenginleşme- sarayda oturma-saray uçağına binme- oğullarını gemi filosu sahibi-kızını geleceğin başbakanı yapma” peşinde biri olmadığını gösteriyor.
Peki neyin peşinde?
Bağımsızlık peşinde.
Bilenler biliyor: “Merkez Bankası Bağımsızlığı” demek Merkez Bankası Başkanı’nın bağımsızlığı demektir. Yasasında yazılmış: Hükümet, Merkez Bankası’nın Başkanı’nı atar fakat tayini yaptıktan sonra, görev süresi bitinceye kadar, başkanı görevden alamaz. Bu da Merkez Bankası’nı bağımsız yapar.

* * *

Görevden alamıyor.
Kaçırmaya çalışıyor.
Tayyip Erdoğan; “öyle bir laf edeyim ki, Erdem Başçı, başkanlığı bırakıp kaçsın” sinsi ve kirli taktiği izliyor.
Sen kime bağlısın!
Kimden emir alıyorsun?
Dünya sermayesinin, dünya para babalarının, paradan para kazanan ve faizlerin hep yüksek olmasını isteyenlerin adamısın demeye getiriyor.
Tam bel altı vuruş!
Haysiyet cellatlığı!
Allah kimseyi Erdem Başçı’nın düştüğü açmaza düşürmesin. İstifa etse; bel altı vuruşla atılan çamuru kabul etmiş olacak. İstifa etmezse her iki günde bir; “dünyayı sömüren sıcak para babalarının Türkiye’deki adamı” çamuruyla sıvanacak.

* * *

İkisinin de hanımı türbanlı.
İkisi de aynı yolun yolcusu.
İkisinin de ideolojisi aynı.
Aralarına görüş farkı girdi.
Biri (Tayyip Erdoğan) “Düşürelim faizleri Türkiye ekonomisi uçsun” tezine sarıldı, çıkış arıyor. Diğeri (Erdem Başçı) “sıkı tutalım faizleri Türkiye uçurumdan aşağı uçmasın” tezine yapışıyor.
İkisi de sıkıntıda.
İkisinin de altı çatırdıyor.
Dünya ekonomik şartları çok elverişli iken ve Türkiye’ye bol döviz akarken ülkeyi sadece duble yol, köprü, kanal, AVM, gökdelen “inşaat yaparak” büyütme modelini seçtiler.
Ormanı kes inşaat yap.
Toprağı kaz inşaat yap.
Dereyi kurut inşaat yap.
Denizi doldur, inşaat yap.
Şehri yık inşaat yap.
İmarı değiştir inşaat yap.
Hava alanını yık inşaat yap.
Tarihi silüeti kirlet inşaat yap.
Yap-Yık... Betonla.
Yık-Yap... Betonla.
Bütün kafa betonlamaya çalıştı; büyüme modeli  “inşaat sektörünü canlı tutmak” üzerine kitlendi.
Buraya kadar.
Satamıyorlar.

* * *

Bilal’in TÜRGEV ‘ine bağış yağdıran, kutuları dolar dolduran inşaatçılar zordalar. Bütün konutları “taksitle” satıyorlardı.
Taksit demek.
Vade farkı demek.
Vade farkı, faiz demek.
Faizler inerse.
Vade farkı azalır.
Vade farkı azalınca.
Konut satışları artar.
İnşaatlar canlanır.
Alo Merkez sıkıntıdayım!
Biri hastanelik oldu!
Diğeri haysiyet celladı!