Yıl 1982... Gü­neş Ga­ze­te­si için ha­zır­la­dı­ğım “Dün­ya­yı Sa­ran San­cı­lı Ku­şak” ad­lı di­zi rö­por­taj için Or­ta Ame­ri­ka ül­ke­le­rin­den El Sal­va­do­r’­da­yım.
Yok­sul ül­ke, iç sa­vaş ne­de­niy­le ade­ta kan gö­lü­ne dön­müş du­rum­da.
Fa­şist ik­ti­da­rın em­rin­de­ki güç­ler, is­yan­cı grup­lar­la ça­tı­şı­yor. Peş­pe­şe kat­li­am­lar ya­şa­nı­yor. Her­kes bir­bi­ri­ne kin ve nef­ret­le ba­kı­yor.
Be­nim gi­di­şim­den kı­sa sü­re ön­ce 4 Hol­lan­da­lı ga­ze­te­ci öl­dü­rül­dü­ğün­den, ya­ban­cı ba­sın men­sup­la­rı kim vur­du­ya git­me kor­ku­su için­de gö­rev ya­pı­yor...

* * *

O gün­le­rin bi­rin­de, ha­ber ça­lış­ma­sın­dan baş­kent San Sal­va­do­r’­a dö­ner­ken, is­yan­cı­la­rın ha­kim ol­du­ğu çok teh­li­ke­li bir böl­ge­de, ki­ra­lık ara­cı­mı­zın las­ti­ği pat­lı­yor.
Sal­va­dor­lu sü­rü­cü ace­ley­le ye­dek las­ti­ği ta­kı­yor ve ye­ni­den yo­la ko­yu­lu­yo­ruz.
Ak­si­lik bu ya, çok geç­me­den o da güm­lü­yor.
Gü­ne­şin San Sal­va­do­r’­u ku­şa­tan te­pe­le­re alev­li kı­zıl­lık­lar sa­ça­rak bat­mak üze­re ol­du­ğu­nu gö­ren sü­rü­cü te­laş­la­nı­yor.
“Ben gi­dip las­ti­ği ta­mir et­tir­me­ye ça­lı­şa­ca­ğım. Ama ge­le­ne ka­dar yol­da ya­pa­yal­nız dur­ma­nı­zı is­te­mem. Otos­top ya­pıp ka­ran­lık çök­me­den şeh­re dön­me­ni­zi tav­si­ye ede­rim. Dik­kat çek­me­me­ye ça­lı­şın ve ba­şı­nı­zın ça­re­si­ne ba­kın!” di­yor.
Mec­bu­ren ini­yo­rum. Ne ka­dar şans­lı­yım ki, da­ha yo­la adı­mı­mı atar at­maz bir kam­yo­net önüm­de “zınk” di­ye du­ru­yor.
Ka­pı­yı açıp, şo­fö­rün ya­nın­da­ki kol­tu­ğa at­lı­yo­rum.
Ama o da ne?
Sü­rü­cü­nün ku­ca­ğın­da bir Ka­laş­ni­kof si­lah, otur­du­ğum ye­rin ön ta­ra­fın­da da te­pe­le­me mer­mi do­lu bir çu­val dur­mu­yor mu?..
Ken­di­mi aşa­ğı­ya at­ma­ya ha­zır­la­nır­ken, di­rek­si­yon­da­ki adam ko­lum­dan tu­tu­yor ve İn­gi­liz­ce “Kork­ma­yın, te­rö­rist de­ğil, su­ba­yım!” di­yor.
Son­ra da ti­şör­tü­nü yu­ka­rı­ya doğ­ru çe­kip, ame­li­yat iz­le­riy­le ade­ta ha­ri­ta­ya dön­müş göğ­sü­nü gös­te­ri­yor.
İs­yan­cı­lar as­ker­le­riy­le bir­lik­te pu­su­ya dü­şü­rüp oto­ma­tik si­lah­lar­la ta­ra­mış­lar. Onu da öl­dü sa­nıp bı­rak­mış­lar. Baş­kent­te bir ye­re mer­mi gö­tü­rü­yor­muş. Ga­ze­te­ci ol­du­ğu­mu, iç sa­va­şı ko­nu alan bir rö­por­taj için gel­di­ği­mi öğ­re­nin­ce da­ha da il­gi­len­me­ye baş­lı­yor.
“Si­zi ote­li­ni­ze bı­ra­ka­yım” de­dik­ten son­ra söy­le­dik­le­ri ise ha­fı­za­ma ade­ta mıh gi­bi yer­le­şi­yor:
“Bu­gün gün­ler­den cu­mar­te­si, ta­til ve eğ­len­ce gü­nü... Bi­zim ül­ke­miz es­ki­den çok eğ­len­ce­liy­di. Eğer bu sa­vaş ol­ma­say­dı bu ak­şam si­zi, ai­lem ve ar­ka­daş­la­rım­la bir­lik­te ağır­la­mak­tan bü­yük mut­lu­luk du­yar­dım. Ama ney­ler­si­niz ki iç sa­vaş bi­ze her şe­yi unut­tur­du. Dost­lu­ğu, ar­ka­daş­lı­ğı, eğ­len­me­yi, hat­ta sev­me­yi bi­le...”

* * *

Sev­gi­li okur­la­rım,
Bun­dan 33 yıl ön­ce, ok­ya­nus öte­sin­de­ki bir ül­ke­de ya­şa­yıp gör­dük­le­ri­mi bu­gün an­lat­ma­mın önem­li bir ne­de­ni var.
Çün­kü gü­zel ül­ke­mi­zi yıl­lar­dır yö­ne­ten ge­ri­ci zih­ni­yet, bi­ze dost­lu­ğu, ar­ka­daş­lı­ğı, hat­ta sev­gi­yi bi­le unut­tur­ma­ya ça­lış­tı.
Sev­gi­siz bir top­lum ya­rat­ma­ya uğ­raş­tı.
İk­ti­da­rı­nı ko­ru­ya­bil­mek uğ­ru­na, fark­lı si­ya­si gö­rüş­ler­de ol­ma­la­rı­na kar­şın, ay­nı ma­hal­le­de, so­kak­ta, apart­man­da ba­rış ve hu­zur için­de ya­şa­ma­yı ba­şa­ran in­san­la­rı­mı­zı kamp­la­ra ayı­rıp ku­tuplaş­tır­dı. On­la­rı bir­bi­ri­ne düş­man edip ça­tış­tı­ra­bil­mek için her fır­sat­ta acı­ma­sız­ca kin ve nef­ret to­hum­la­rı ek­ti.

* * *

Bil­mem Mil­li Fut­bol Ta­kı­mı­’mı­zın İz­lan­da­’yı yen­di­ği maç ön­ce­si ya­pı­lan, da­ha doğ­ru­su ya­pı­la­ma­yan say­gı du­ru­şu­nu iz­le­di­niz mi?
An­ka­ra kat­li­amın­da ha­yat­la­rı­nı kay­be­den yurt­taş­la­rı­mız için dü­şü­nü­len say­gı du­ru­şu­nu ıs­lık­la­yıp pro­tes­to eden­le­ri sey­re­der­ken in­san­lı­ğım­dan utan­dım. Maç son­ra­sı sos­yal med­ya­da­ki yo­rum­la­rı oku­duk­ça, bi­zi bir ara­da tu­tan tüm or­tak de­ğer­le­ri yi­tir­di­ği­mi­zi ve bir­bi­ri­ni sev­me­yen, hat­ta düş­man bel­le­yen­ler­den olu­şan bir nef­ret top­lu­lu­ğu ha­li­ne ge­ti­ril­di­ği­mi­zi bir kez da­ha an­la­dım.

* * *

An­ka­ra kat­li­amı son­ra­sın­da bir ca­mi önün­den ge­çer­ken te­rör sal­dı­rı­sı­nı la­net­le­mek için top­la­nan­la­rı gö­ren 71 ya­şın­da­ki emek­li diş he­ki­mi Na­di­ye Su­rel­”in söy­le­dik­le­ri­ne ba­kar mı­sı­nız?
“Ta­ri­hi­mi­zin en ür­kü­tü­cü ve kan­lı tüm dö­nem­le­ri­ni gör­düm ve ya­şa­dım. Ama sı­ra­dan va­tan­daş­lar ara­sın­da böy­le­si­ne bir nef­re­ti hiç­bir va­kit gör­me­dim...”

* * *

Ey AKP!..
Coğ­raf­ya­sı­nın en güç­lü ve ör­nek la­ik, de­mok­ra­tik hu­kuk dev­le­ti­ni, yurt­taş­la­rı­nın bir­bi­ri­ni bo­ğaz­la­dı­ğı, bir za­man­la­rın”­fa­şist yö­ne­tim al­tın­da in­le­yen” El Sal­va­do­r’­una dönüştürdün!
Ese­rin­le gu­rur du­ya­bi­lir­sin!..

UĞUR DÜN­DA­R’­IN NO­TU:
Ya­zı­mın bir bö­lü­mü­nü Bil­gi Ya­yı­ne­vi­’n­den ye­ni çı­kan “PA­ZAR­LIK YOK” ad­lı ye­ni ki­ta­bı­mın ön­sö­zün­den alın­tı­la­dım.