Son yıllarda kanılarımızda ve yargılarımızda, olumsuzluklara tanık olmaktan kaynaklanan burukluklar yaşamamızı etkilemekte, görüş ve düşüncelerimize yansıyarak erincimizi (huzurumuzu) gölgelemektedir. Çoğu tanıdığımız ve kendilerini ünleri, sanları, mevki-makam ve sıfatlarına yaraşır sandığımız kimilerinin düş kırıklığı yaratan tutum ve davranışlarındaki tutarsızlıklarla ortaya çıkan kişisel bozukluklarıdır. Özellikle siyasal yaşamda güvenilmez, inanılmaz, ilişki kurulup birlikte bulunmak ve görünmekten kaçınılacak kimseler giderek artmaktadır.
Anımsamak bile üzüntü veren nice durumlar yaşanıp niceleri duyuluyor yazılıyor. Kimler geldi, geçti, halkımız yakından tanımadığı için getirildikleri katlara bakarak çoğunu bir şey sandı. Niteliklerine ilişkin açıklama yapmak yakışıksız olduğundan ayrıntılara inmekten kaçınılıyor. Karıştırıcı, kıskanç, kışkırtıcı, çıkarcı, bencil, korkak, ikiyüzlü, kibirli, paracı, gösterişçi, yalancı, nankör, saygısız, baskıcı (müstebit), karaçalan (müfteri), kişiliksiz kimileri nerelerde oturdu, nelere kondu, nasıl karşılandı?
Değerlendirmeler, sığ düşünceler ve günlük görüşlerle yapıldığından yanılgılar ağır basıyor. Toplumsal yaşam olumsuzluklarla kararıyor. Güvenilecek ve koşulup görüşülecek kişilerin giderek azaldığı yakınması yukarda özetle değinilen durumlara bağlanabilir. Dürüstlüğe aykırı tutumlar, toplumsal barışı da, dayanışmayı da sarsmaktadır. Verdiği sözü tutmak, üzerine düşeni zamanında ve doyurucu biçimde yerine getirmek doğal bir durum olmasına karşın alkışlanmaktadır. Toplumsal yapı bunlarla çöküyor.
İnsanları mevki-makam, rütbe, ün-unvan, san, sıfat değerli kılmaz. Varlıklar, kişiliğe bir şey katmaz. Nitelikten yoksunsa ne giyse, nereye otursa, ne taksa ya da takılsa hiçbir değeri olmaz. Hele toplumun önem verdiği durumlara, olaylara ilişkin yaklaşımı beğeni almamışsa kendisine ödül de verilmiş olsa, biçimsel ve sözde kalır. Nice boşlukları olanları tanıdık, izledik. Siyasal etiketlerle ya da kimi edinmelerle kendilerini bir şey sananlarla yardakçılarının öyle gösterdiği “kof”lar bulunuyor.
Böylelerine konumları nedeniyle gösterilen ilgi, verilen övgü ve teşekkür belgeleri (değişik levhalar, plaketler, ödül yazıları), kimi gereçler, rozet ve madalyalar görüntüden başka değer taşımaz. Kaldı ki hak edenlerin bunları saygın kişilerden alması şans, sevilmeyenlerden alması şanssızlıktır. Hak edilmemiş ödül, alanı da
küçültür.
ÖZET
Toplumun soyut yapısı bireylerin niteliklerine dayanır, ruhsal özellikleri bile kapsar, bağlarını içerir. Somut yapısı, kurdukları, çatısı altında birleştirdikleri, birlikte yaşama geçirdikleri kurumlardır. Eğitim, bilgi, ahlâk, kültür, karakter ve erdemle dokunan nitelikli kişilikler soyut yapıyı oluşturduğundan güven ve saygı ile tümlenen nitelikli düzey oluşur. Görüş ve düşüncelerle yansıyan yapının değeri böyle belirlenir.
İçinde bulunduğumuz ortam, lâik Atatürk cumhuriyeti karşıtlarının, devlet düşmanı sapkınların, ulusal varlığımıza saldıran aymaz ve bağnazların toplumsal barışa ve ulusal dayanışmaya yönelik yıkım ve kıyımlarla birliğimizi parçalamak, ülkeyi bölmek ve devleti yıkmak istedikleri bir yangın yerine dönüşmüştür. Gelenek ve göreneklerimizle, soy ve inanç bağlarımızla, yazgı ortaklığımızla, tüm değerlerimiz ve ilkelerimizle yok etme çabaları sürmektedir. Bunlara olanak tanımak yok olmak demektir.
Koalisyon, azınlık hükûmeti ve geçici hükûmet olasılıkları üçgeni içinde dalgalanan siyasetin, terör ortamında neler getirip götüreceğini önümüzdeki günler gösterecektir. AKP’liler 7 Haziran seçim sonuçlarına saygı göstermeyerek ulusun istencine karşı duruyorlar. Tehlikeli bir seçim ortamına giriliyor. Getireceği ekonomik yükler de ayrı. BAY RTE ile adamlarının istediği AKP azınlık hükûmetiyle seçime gitmektir. Bir partinin neden olduğu ve özellikle amaçladığı seçime onun azınlık hükûmetiyle gitmek “bile bile lâdes”tir. Kazanmak için neler yapılmaz, neler olmaz ki.