Jet Fadıl tutuklandı.
Bence bu değerli işadamımıza çok büyük haksızlık yapıldı.

*

Niye derseniz...

*

Kendisini ilk tanıdığımda, Türkiye’nin ilk otomobilini icat etmişti. Siirt, Diyarbakır, Batman, Mardin ve Şanlıurfa’da beş fabrika kuracağını, 1 milyon 250 bin adet otomobil üreteceğini, 264 bin kişiye istihdam sağlayacağını, her sene 12 milyar dolarlık ihracat yapacağını, şimdilik 300 ülkeye distribütörlük verdiğini açıklamıştı.

*

Fazla detaya girmeden “durdurun bu dolandırıcıyı” diye manşet attım. Çünkü, bütün söylediklerini kabul etsek bile, en azından, dünyada 300 ülke olmadığını biliyorduk. Koç Grubu’nda bile 85 bin kişi çalışırken, bu arkadaş tek kalemde 264 bin kişi çalıştıracaktı.

*

Şırrak, tazminat davası açtı. Ticari itibarına iftira attığımızı öne sürdü. Kazandı. Evet, davayı kazandı. Bi kaç ay sonra yurtdışına kaçtı ama, kaçmadan önce bizim gazeteden tazminatı aldı.

*

Sonra gene çıktı ortaya, toplu konut yapacağını söyledi. Jetkent-2, Jetkent-3, Jetkent-4... Şakır şakır temel atıyor, şakır şakır para topluyordu. “En büyük reklamveren” haline gelmişti. Sayın basınımız sayfa sayfa “Jetkent” reklamları yayınlıyordu.

*

Hiç unutmam... Çalıştığım gazetenin reklam müdürü, ciroyu düşürdüğüm için, beni patrona şikayet etmişti. “Fadıl bey’in dolandırıcı olduğu yolunda asılsız haberler yaptığım” için, Fadıl bey üzülüyordu, üzüntüsünden bizim gazeteye az reklam veriyordu. Sayın basın olarak, milletin dolandırılmasına ne kadar katkı sağlarsak, ciromuz o kadar artıyordu. Bu nedenle, kendimi affettirmek için, ilk icra kurulu toplantısında “magazin ilavesini filan boşverelim, bul karayı al parayı ilavesi verelim” dedim. “30 kupona Galata kulesini verelim, şahane tiraj yaparız” önerisinde bulundum. Bu makul önerilerim maalesef kabul görmedi.

*

Kaderin cilvesi... Kısa süre sonra, o reklam müdürünün ekonomi servisindeki bazı tiplerle birlikte gazeteyi dolandırdığı ortaya çıktı. Dükkan içinde dükkan açmışlardı. Reklam parasını kendi ceplerine cukkalayıp, reklam yayınlamak yerine, yıkama yağlama haberler yayınlıyorlardı, hem açıktan ödeme yapıldığı için daha ucuza geliyordu, hem de reklamdan daha etkili oluyordu. Bu sefer, icra kurulu toplantısında “bence bu reklam müdürünü işten atmayın, genel yayın yönetmeni yapın, köşe yazarı yapın, piyasada dolandırıcı gazeteci çok var ama, böylesi az bulunur” önerisinde bulundum. Maalesef bu makul önerim de kabul görmedi.

*

Bu arada, itibarlı Fadıl bey tutuklanmıştı. Binlerce kişiye satılan konutlar davul tozu minare gölgesiydi. Kimisi kaba inşaat seviyesindeydi, kimisinin tapusu yoktu, kimisi henüz tarlaydı. Üstelik, yurtdışındaki mütedeyyin vatandaşlarımızı tokatlamış, kâr payı dağıtacağım diyerek 230 milyon euro toplamıştı.

*

Haram diye faiz almayan mütedeyyin vatandaşlarımız, faize giydirilen kâr payı gömleğini pek sevmişti. Faiz haram, kâr payı helaldi. Bavul bavul kayıtdışı parayı, itibarlı Fadıl bey’e vermişlerdi. Fadıl bey de kayıtdışı helal paraları helalinden yemişti.

*

“Ben kimseyi dolandırmadım, onlar ortak oldu” diyordu. Haklıydı.

*

1.235 sene hapis cezası isteniyordu. Bir senede yırttı. “Pardon yanlışlık yapılmış, tahliye edilmemesi gerekiyor” filan denirken, çoktaaan yurtdışına kaçmıştı.

*

İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranırken, Siirt’ten bağımsız milletvekili adayı oldu. Yüksek seçim kurulundan herhangi biri çıkıp, “kardeşim, herif dolandırıcılıktan aranıyor, nasıl milletvekili adayı olabilir?” demedi. Sayın Siirt ahalisi alkışlayarak oy verdi. Demokrasi dediğin böyle olurdu. İtibarlı Fadıl bey milletvekili seçildi, itibarına itibar kattı. Dokunulmazlık kazandı. New York uçağıyla İstanbul’a geldi, polise milletvekili mazbatasını gösterdi, kendisini karşılayanlar kafasına güller döktü, 200 araçlık konvoyla İstanbul turu attı.

*

Gel gör ki... Asrın liderimizi meclise sokmak gerekiyordu. O güne kadar gıkını çıkarmayan Yüksek Seçim Kurulu, Siirt seçimini zart diye iptal etti. Dokunulmazlığı kaldırılan Fadıl bey, zurt diye tutuklandı.

*

Güya beş sene hapis cezası almıştı ama, belli ki gerekli bağlamalar yapılmıştı, bir sene bile yatmadan çıktı.

*

Yedi hilalli İslami otel inşaatına başladı. Devremülk yöntemiyle oda satıyordu. Otelin tavanı Kubbet-üs Sahra şeklinde yapılacak, 24 saat aralıksız Kuran’ı Kerim okunacaktı. Hizmet kalitesini göstermek için yıldız yerine hilal kullanıyordu. Malezya Uluslararası İslami Otelcilik Standartları Konferansı’nda yedi hilal sertifikası almıştı.

*

“Nedir bu Malezya Uluslararası İslami Otelcilik Standartları Konferansı?” diye muhabir görevlendirdim, araştırdık. O güne kadar böyle bir konferans monferans olmadığı ortaya çıktı. İlk’ti. Son’du. Sadece itibarlı Fadıl bey’e sertifika vermişti, sonra bir daha böyle bir konferans toplanmamıştı. O zamanlar televizyonda ana haber bülteni hazırlıyordum, bunu haber yaptım. Hiç unutmam... Reklam müdürümüz beni patrona şikayet etti. Fadıl bey bol keseden reklam veriyordu, itibarını zedeleyici haberlerim yüzünden Fadıl bey üzülüyordu, az reklam veriyordu, ciromuz düşüyordu. Kendimi affettirmek için “ramazanda iftar programımızı bu otelden yayınlayalım, şahane reyting yaparız” dedim. Maalesef bu makul önerim kabul görmedi. “Bari bu otelde İslami izdivaç programı yapalım, çok tutar” dedim. Maalesef bu makul önerim de kabul görmedi.

*

İtibarlı Fadıl bey, İslami otelin yanısıra, Maldiv adalarından da devremülk satıyordu. Gümbür gümbür televizyon reklamlarıyla tanıtılan “Caprise Gold Maldives Ebu Eyyub El Ensari House projesi”nin küçük bi pürüzü vardı... Ortada ada yoktu!

*

Değil villa inşa etmek, tabure koymak bile mümkün değildi.

*

“Aslında buna şükretmek lazım, burdakilere Maldiv’i sattı, Maldiv ahalisine de Kınalı adayı satabilirdi” diye yazdım. Reklam müdürümüz patrona koştu.

*

Neticede, itibarlı Fadıl bey gene tutuklandı. Kendisini mahkemede savunurken, “8 bin 400 kişiye sattım, bunların arasında milletvekilleri, bankacılar, işadamları gibi münevver insanlar var, bu kadar münevver insanların hepsini kandırmış olabilir miyim” dedi.

*

İşte tam bu sebeple... İtibarlı Fadıl bey’i tutuklayarak, kendisine büyük haksızlık yapıldığını düşünüyorum. İddiaya girerim, bugün dışarı salsalar, cezaevinin kapısında para toplamaya başlar. Sayın ahalimiz de yeni projesine para ödemek için kuyruğa girer.

*

Dolayısıyla... Bana sorarsanız, böyle başa böyle taraktır, memlekete ekonomi bakanı olacak kadar mübarek bi adamdır. Tutuklanması hukuk skandalıdır, zulümdür. Dokunmayın Fadılıma.