Trabzon’un Esiroğlu beldesinde Milli Eğitim Bakanı’nın aracı durdurulur.
“Bölge Müftüsü” adıyla şöhret bulmuş kişidir aracı durduran.
Bakan Bey’e heyecanla ve ısrarla talebini anlatmaya çalışmaktadır.
Yaşanmış bu hikâyeyi, yaşı seksenlere ulaşmış Uygur Akyüz beyefendiden dinleyelim:
“Müftü bey, bölgemizde ortaokula gidemeyen çocuklarımızın okul ihtiyacını gidermek için Esiroğlu nahiyesine ortaokul açma çalışmalarını sürdürürken, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan olumlu cevabı alamıyordu. Bir gün Bakan Bey’in, uçakla, Trabzon’a geleceğini, oradan da Gümüşhane iline karayoluyla gidip, lise açılışına katılacağını öğrenmiş.
İmamlarını ve halkı organize eden Müftü Bey, Trabzon Gümüşhane yolunu Bakan Bey’in geçişi esnasında, Esiroğlu’nda keser. Konvoyda bulunan Trabzon Valisi Müftü Bey’i tanıyor ve yolu açmasını istiyor; fakat Müftü Bey kabul etmeyince Bakan Bey aracından inip, onların yanına geliyor. Yol kesenin bir devlet memuru ve de bir müftü olduğunu öğrenince, durumun rengi değişiyor. Bakan Bey, Müftü Bey’e amacını soruyor. Müftü Bey de oraya bir ortaokul yapılmasını istediklerini söyleyince Bakan Bey; bugün ülkemizin değil nahiyelerinde, bazı ilçelerinde bile ortaokul olmadığını, bunun mümkün olamayacağını belirtiyor. Bunun üzerine Müftü Bey:
- Ölmekte olan bir insanın, başka bir insandan tek beklentisi, bir damla sudur! O su da sizin iki dudağınızın arasındadır Sayın Bakanım! Bu millet ölüyor ve kendisini canlandıracak eğitim damlalarına ihtiyacı var!
Bu cümlelerin üzerine Bakan Bey:
- Ben din adamlarının, cami, Kur’an kursu istediklerini bilirdim; sen, bu şekilde okul isteyerek din adamı anlayışımı değiştirdin, istediğini yerine getireceğim!” der.
ÖNCE İYİ İNSAN OLACAKSIN
Geçtiğimiz hafta, İstanbul Aydın Üniversitesi Toplumsal Araştırmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi (TARMER) tarafından düzenlenen “Boşanma Çalıştayı”na katıldım.
Hocam Prof. Dr. M. Saim Yeprem’in başında bulunduğu Merkez, önemli toplumsal sorunları masaya yatırıyor. Açış konuşmaları içinde yukarıdaki anekdotta bakanın yolunu kesen müftümüzün hayatını dinledim.
Halit Hoca’yı yazmalıyım dedim.
O’nu Türkiye hatırlamalı; bilmeyenler ise tanımalı.
Her gün sözde kanaat önderleri tarafından ortaya atılan abuk sabuk fetvaları düşünün; bir de Anadolu’nun bu güzel mimarlarını!
Kuvva-i Milliye gönüllüsü Hafız İsmail Efendi’nin oğlu Trabzonlu eski Müftü Halit Hoca, yaptığı çalışmalardan dolayı “Aydın” soyadını alır.
“Önce eğitim” der... Her imam üniversiteli olmalıdır O’na göre...
Kur’an öğrenmeye gelen bütün öğrencilerini, liseye ve üniversiteye yönlendirir.
Yol mu yapılacak, ön safta; okul mu yapılacak yine en önde...
Öğrenciye burs mu...
Aileler arasında bir husumet mi...
Bir anlaşmazlık mı söz konusu, müftümüz her yerde...
“İyi bir Müslüman, iyi bir Hristiyan, iyi bir Musevi olmadan önce, iyi bir insan olmalı!” diyen Halit Aydın Hoca’nın yedi çocuğu da bilim ve hizmet insanıdır.
Oğlu Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın Hoca, TÜBİTAK ödülünü kazanınca, haberi babasına vermek istemiş. Telefonda müftümüzün oğluna verdiği cevap: “Almayacaksın da ne yapacaktın. Tabii alacaksın!”
Ezcümle müftümüz Halit Aydın’ın, her 10 Kasım’da, Trabzon’un merkezinde 9’u 5 geçe sergilediği örnek duruşuyla, devlete ve devlet adamına saygı duymanın edep ve adabını ruhlara kazımış, feraset ehli bir kimlik olduğu da dikkatlerimize sunuldu toplantıda...
ÖLÜMSÜZ KILAN HİZMET
İslam’ı zamanın ruhuyla bütünleştirmiş bu hizmet mimarının bakın ismi nasıl ölümsüzleşiyor: İstanbul Aydın Üniversitesi ülkemizin büyük vakıf üniversitelerinden. Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Mustafa Aydın ise Halit Hoca’nın oğlu.
Müftümüzün soyadıyla anılan üniversite, binlerce öğrenciye hizmet veriyor. Hz. Peygam-ber’in “sadaka-ı cariye” olarak kavramsallaştırdığı insanın kendini ebedileştirmesi ve en sevimli iyiliklerle anılması tam da bu olsa gerek.
Halit Aydın gibi müftülere büyük ihtiyaç olduğu çok açık.
Yukarıdaki anekdot üzerine bir kez daha düşünelim! Binlerce Kur’an kursu, binlerce cami yapa yapa bitiremedik. Neye ihtiyacımızın olduğunu müftümüz 55 yıl önce bakanın yolunu keserek özetliyor: “Eğitim, eğitim, eğitim.”
Eğitim beşeri sermayedir.
Eğitim üretimdir.
Eğitim hukukun üstünlüğüdür.
Eğitim güzel ahlaktır.
Eğitim doğru din anlayışı içinde adam gibi yaşamaktır.
Nur içinde yat Halit Aydın Hoca...
Dünyayı aydınlatmaya devam ediyorsun; eserlerinle, evlatlarınla, öğrencilerinle...
İnanıyorum ki ebedi istirahatgâhın da soyadın kadar aydınlıktır.