Kavga etmek için de asgari bir zaman ister...
Otobüste şuradan binip şurada inen insanların, o kadar zamana kavga sığdırmaları enteresan bir durum...
Önce kızacaksın, sonra ters ters bakacaksın, arkasından homurdanacaksın, nihayet biraz ileri-geri konuşacaksın, sen söyleyeceksin, o söyleyecek...
Yani biraz zaman lazım...

*

Demek ki bunlar otobüse binmeden, birbirlerini tanımadan ve görmeden; söyleniyorlar, kızıyorlar, hiddetleniyorlar...
Geriye bir tek vurmak kalıyor...

*

Niçin?..
Çünkü insani duygularımız alındı elimizden...
Nefret, kin, hiddet, dehşet kaldı geriye...

*

Anıtkabir’de çocuklar için yapılmış kaydırakların minik minik koltuklarının yerlerde sürüklenerek atılmasını gösteren fotoğraflara baktığımda bunları düşündüm...
Çocuk parkı sökülüyor, bizler seviniyorduk...
Çünkü onu oraya koyan; çocukların yüreğindeki bir başka yüce sevgiyi öldürmek isterken, hepimizin içindeki bir başka hoşgörü ve sevgiyi öldürmüşlerdi...

*

Ceberut budur...
Kin budur...
Nefret budur...
Zehir yılanın başındadır ama kuyruğu da korkutur...
“Ben yılanın başını değil de kuyruğunu severim” demezler...

*

Ortak duygularımız uçup gitti...
Şu bizim her şeye meraklı kuzen, minareye çıkıp vakitsiz ezan okusun; en az iki kişiden birisi bıçağı-sopayı alıp asker ya da muhalif kesmeye koşmazsa namerdim...
Ezanın anlamı bu mudur?..

*

Camiler hepimizin ibadethanesidir...
Ama camileri kendi siyasetlerinin bahçesi yapa yapa... Gerici siyasetlerinin simgesi göstere göstere... Cami gördüğümüzde aklımıza nefret dolu bir adam gelir...
Gidip taşlarına oturmaktan çekinirsin...

*

İmamlar; sevgi, barış, hoşgörü adamları değil midir?..
Yıllardır bana “Ölünce musalla taşına uzandığında... Nasılsa bir imamın eline düşeceksin...” diye notlar atıla atıla...
İmam gördüğümde içimden kaçasım gelir...

*

Toparlan Türkiye...
Toparlan...
Irak olmaya ramak var...