Yönetmenliğini Jodie Foster’ın yaptığı film, heyecanlı ve anlamlı bir rehin alma hikayesi anlatıyor... Haksızlığa uğrayan ve kapitalist sistemin hırpaladığı bireyin bir noktada patlaması ve hesap sorma çırpınışını konu alan filmler Hollywood’un muhalif damarını harekete geçiren filmler oldular hep. Özellikle 1970’lerde “Şebeke” (Network), “Köpeklerin Günü” (Dog Day Afternoon) gibi ‘kahverengi’ filmlerle kendini gösteren bu gergin hikayeler basit bir prensibe dayanır: Ezilen bir koyun, bir gün kurtlara başkaldırır ama sonucu değiştiremeyecektir. Çünkü bankalar, dev kapitalist şirketler ve bunlarla iç içe olan devletlerden oluşan sistem kendini sıkı sıkıya koruma altına almış durumdadır.

Kyle adlı genç bir Amerikalı saatte 14 dolar kazanırken hamile karısına zor bakabilmektedir. Annesinden miras kalan 60 bin dolarını da televizyonda şovla karışık bir ekonomi programı yapan Lee Gates adlı bir sunucuya güvenerek borsada batırır! Nitekim bu krizin patladığı gün, menkul kıymetler borsasında pek çok yatırımcının para kaybetmesine sebep olan şirketin patronu Gates’in programına konuk olacakken, Kyle stüdyoyu onlar için hazırladığı canlı bomba yeleği ve bir silahla basar. Şaibeli patron gelmemiştir ama Lee’yi ve programın tüm teknik ekibini rehin almayı başarır Kyle. Bundan sonrası heyecanlı saatlere gebedir...

para_tuzagi_sli

Jodie Foster, yönettiği filmin üçte ikilik kısmında özellikle stüdyonun içini neredeyse sorunsuz bir şekilde yürütüyor. Kyle’ın programı ele geçirişi, Lee’yi (George Clooney) ve yönetmeni Patty’i (Julia Roberts) gazetecilik yapmaya zorlaması, şımarık ve benmerkezci Lee’nin insanlığa doğru yavaş yavaş dümen kırması, polisin istediği gibi olaya dahil olamaması, Kyle’ın herkesi ters köşeye yatıran hamile karısı gibi detaylar etkili ve akıcı sahnelerle ilerliyor. Ama kanalın sanki sadece bu programdan ve programın çalışanlarından ibaretmiş gibi gösterilmesi bir zaaf. Kanalın yönetimi olaya hiç karışmıyor, bütün mesele Patty’nin inisiyatifinde yürüyor.

Kyle ve Lee’nin stüdyonun dışına çıkmalarından itibaren de filmin kara mizahı bir parça daha yükselse de olay inandırıcılığını yitirmeye, daha idealize bir durum olmaya başlıyor. Hele şirket patronunun madara edilme planı gerçekliğin ötesine, komediye taşıyor filmi. O komedinin içinde Kyle’ın yitip gidişi de planlanan etkiyi bırakmıyor.

Ancak yine de Jodie Foster izleyicisini bir an bile sıkmayan akıcı bir filme imza atmış. George Clooney ve Julia Roberts gibi iki megastarın örnek uyumu, filmi ciddiyetsiz görünme tehlikesinden de kurtarıyor diğer yandan. Elbette benzer temadaki Amerikan klasikleri kadar vurucu olamıyor son tahlilde ama bu zamanda buna da şükür dedirtiyor...

3,5 yıldız

Para Tuzağı

Yönetmen: Jodie Foster

Oyuncular: George Clooney, Julia Roberts, Jack O’Connell

98 dakika

 

Hitler’e sürpriz!

1936 Berlin Olimpiyatları, Nazi Almanya’sının dünyaya normal gözükme kaygısını taşıdığı ilk ve tek organizasyondur. Olimpiyat oyunları Hitler’in propaganda bakanı Joseph Goebbels tarafından bir PR çalışması olarak ele alınmış ve ülkenin o zamanki en yetenekli sinemacısı Leni Riefenstahl da sınırsız yetki ve imkanla oyunları filmleştirmesi için görevlendirilmişti. Tabi ki ‘üstün ırk’ (!) Alman sporcuların birçok altın madalyayı kazanacağı düşünülerek...

Oysa nereden bilsinler ki, siyahi bir Amerikalı koşucunun kendi ülkesinde ırkçılıkla mücadele etmesi yetmediği gibi koca bir dünyaya ırkçılığın ne kadar rezil ve mantıkdışı olduğunu kanıtlamaya geldiğini...

ruzgarin_oglu_1

Film, ünlü atlet Jesse Owens’ın üniversiteye başladığı sene olan 1933’den başlatıyor hikayesini. Düşük gelirli ailesinin gururu olan Jesse, Ohio üniversitesinde başarıya aç bir antrenör olan Larry Snyder tarafından keşfedilir. Film hem Owens’ın bu sürecini, karısıyla olan engebeli aşk ilişkisini, hem Amerikan olimpiyat komitesi temsilcisi Avery Brundage’nin Goebbels ile siyasi pazarlığını, hem antrenör Snyder’ın dışlanma hikayesini, hem de Leni Riefenstahl’ın “Olympia” filminin çekim hikayesini bir arada anlatmaya soyunuyor. Hepsi de ayrı ayrı anlatıldıkları filmlerde daha derinleşebilecek konular. Özellikle de Owens’ın devasa Berlin stadyumuna ilk kez girdiği tek plan sahne CGI destekli de olsa etkileyici. Oyuncuların neredeyse tamamı iyi de Snyder’i canlandıran ve aslen komedyen olan Jason Sudeikis karakterine bir türlü ağırlık katamıyor.
Kendi adıma, bu filmde sadece olimpiyatlar sırasında yaşananları izlemeyi tercih edebilirdim. “Rüzgarın Oğlu” hepsini anlatmaya soyunmuş. Bu haliyle tam bir tatmin veremiyor olsa da sporun ve başarının özünde her türlü ayrımcılığa karşı duruş olduğunu ve Hitler’e 2. Dünya Savaşı’ndan önceki ilk yenilgisini Jesse Owens’ın yaşattığını zevkle izliyoruz...

3 yıldız

Rüzgarın Oğlu

Yönetmen: Stephen Hopkins

Oyuncular: Stephen James, Jason Sudeikis, Jeremy Irons

134 dakika

 

Macera sürüyor...

1800'lü yıllarda yazılmış olmalarına rağmen hem “Alis Harikalar Diyarında” hem de devam romanı “Aynadan İçeri” son derece farklı bir kız çocuğu karakteri olan Alis’e evsahipliği yapar. Hayal gücü inanılmaz boyutlardaki asi kız Alice'in bu iki kitaplık macerasını okumak bugünün büyüklerini bile zaman zaman zorlar. Oysa onun maceralarında yaşadıkları, tıpkı Viktorya dönemi İngiltere'sinde olduğu gibi, bugünün dünyasındaki tezatlara bile karşılık gelir. Zenginlik-yoksulluk, din-bilim, baskı-özgürlük gibi tezatları birbiriyle çarpıştıran Carroll'un romanları büyükler için kara mizah, küçükler için de masal mahiyetindedir. O yüzden özellikle ikinci kitap "Aynadan İçeri" çok daha anlamlı bir hal alır. İlk kitap daha 'edebiyat'ken ikinci kitap mantıksal açıdan daha komplikedir. Özünde hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anlatır...

alis

Tim Burton’ın bir kez daha uyarladığı 2010 yapımı “Alis Harikalar Diyarında” ünlü yönetmenin kariyerindeki düşüşü devam ettiren bir film olmuştu. Romana oldukça bağlı kalmasına rağmen görsel efektlerin çokluğu ve kaotik atmosferiyle bir ‘izle ve çık’ filmiydi. Devam filmi “Aynanın İçinden”i ise “Muppets” filmlerinin yönetmeni James Bobin çekmiş. Ancak "Aynanın İçinden" kitaptaki öykülerin hiçbirini merkezine almayıp aynı karakterler üzerinden yeni bir hikayeyi içermekte. İlk filmde de iyice kendini gösteren feminist damar bu filmde de korunmuş olsa da Alis’in arkadaşı Şapkacı’nın ailesini Iracebeth’ten kurtarmaya çalışması pek de yaratıcı bir hikayeye kapı açmıyor. İlk filmdeki görsel efekt bombardımanı ise bu filmde de sürmüş maalesef. Hikayesinin ihtiyacı olandan çok fazla fazla renk, efekt ve gürültü var.

Johnny Depp’in artık hiçbir filminde çekici bir özellik olamaması üzücü. Ağır makyaj altında artık ezbere bildiğimiz mimiklerini hiç saklayamayan aynı adamı izliyoruz. Ama Zaman’ı oynayan Sacha Baron Cohen göründüğü sahnelerde filmi bir parça olsun yukarı taşımayı başarıyor.

 

2,5 yıldız

Alis Harikalar Diyarında: Aynanın İçinden

Yönetmen: James Bobin

Oyuncular: Johnny Depp, Mia Wasikowska, Helena Bonham Carter

113 dakika

 

Disney tekrar evlerde...

İki senedir Disney, Marvel ve Pixar filmlerinin DVD ve Blu-ray’leri ülkemizde satışa çıkamıyordu. Çünkü bu şirketin filmlerinin dağıtım hakları, ona yıllarca sahiplik yapan Fida Film’in iflasından beri boştaydı. Dolayısıyla iki senedir sevilen pek çok süper kahraman filminin, animasyonun, dev bütçeli gişe filminin ev sinemasında yeri boş kalmıştı. Neyse ki sonunda Warner Bros ve Paramount’u da ülkemizde ev sinemasında temsil eden Yeni Film, Disney’in Türkiye’deki DVD ve BD ürünlerinin satış ve dağıtım hakkını aldı.

Disney

Nihayet geçtiğimiz hafta “Kaptan Amerika: Kış Askeri”, “Galaksinin Koruyucuları”, “Yenilmezler: Ultron Çağı”, “Ant-man”, “Malefiz”, “6 Süper Kahraman”, “İyi Bir Dinozor” ve “Ters Yüz” gibi eksikliği çok hissedilen filmlerin yanısıra “Altıncı His”, “Karayip Korsanları”, “Aslan Kral”, “Maskeli Süvari”, “Küçük Denizkızı”, “Ölü Ozanlar Derneği”, “Vol.İ” gibi artık raflarda bulunamayan filmlerin de DVD’leri arşivciler ve ev sineması tutkunları için satışa çıkarıldı. Önümüzdeki günlerde de “Star Wars: Güç Uyanıyor” DVD’leri raflarda yerini alacak... Tekrar izlemek için merakla bekliyoruz.