“Dünyanın hiçbir ülkesinde demokrasi kurucusu bir siyasi partinin anayasayı ihlal iddiasıyla yargılandığı görülmemiştir. Çünkü bu, demokrasinin felsefesine aykırıdır. Ama bugün, bütün hukuk kurallarını hiçe sayan keyfilikle huzurunuzda bulunmaya mecbur kaldık. Böyle bir istibdat altında ne adalet aranabilir, ne de heyetiniz adil ve vicdani bir karar alabilir. Huzurunuzda savunma yapmaya zorlanmayı millete karşı işlenmiş haysiyetsiz bir suça iştirak gibi görüyorum. Bu sebeple, savcıların iddianamesine ve mahkemenizin kararlarına karşı hiçbir itibarım yoktur. Bu inançla, sizlere karşı savunma yapmayı reddediyor, asıl adaleti millet vicdanından ve ilahi takdirden bekliyorum.”

*

Nedir bu?
Üçüncü cumhurbaşkanımız Celal Bayar’ın 27 Mayıs darbesinden sonra Yassıada’daki savunması... Daha doğrusu savunmaması.

*

Peki şu nedir?

*

“Dünyanın hiçbir ülkesinde hem ülkenin silahlı kuvvetlerinin komutanı, hem de silahlı terör örgütünün yöneticisi olan genelkurmay başkanı görülmemiştir. Hayatımı terörle mücadeleyle geçirdim. Bana terör örgütü yöneticisi diyenlere şaşarım. Hayatımda hukuksuz davranmadım. Demokrasiye olan bağlılığım da, kamuoyu tarafından çok iyi bilinmektedir. Bu iddialar ve suçlamalar yersizdir. Böyle bir iddianameyle bir kişinin suçlanmaya çalışılması, yetersizliğin komedisidir. Bu sebeple, iddianameye hiçbir itibarım yoktur. Huzurunuzda savunma yapmaya zorlanmayı, işgal etmiş olduğum makama ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı ağır haksızlık olarak görüyorum. Bu inançla, bugün burada savunma yapmayacağım ve hiçbir soruya cevap vermeyeceğim. Takdir, yüce Türk Milletine aittir.”

*

26’ncı genelkurmay başkanımız İlker Başbuğ’un Ergenekon iftirasından sonra Silivri’deki savunması... Daha doğru savunmaması.

*

İlker Başbuğ’un affına sığınarak, sayın yalaka basınımızın farkında bile olmadığı bu detayı tarihe not düşmek için yazıyorum.

*

Siyah bölümleri tekrar okuyun lütfen...
Darbeyle Yassıada’ya tıkılan cumhurbaşkanıyla, darbeci iftirasıyla Silivri’ye tıkılan genelkurmay başkanının cümleleri birebir aynı.

*

Çünkü, kumpas mahkemesini reddedip takdiri milletin vicdanına bırakan İlker Başbuğ’un özenle seçilmiş sözleri, darbe mahkemesini reddedip takdiri milletin vicdanına bırakan Celal Bayar’dan alıntıydı.

*

Bir çıplak gerçeğin, fotokopi gibi örtüşmesiydi.

*

50 sene önce hükümete...
50 sene sonra silahlı kuvvetlere darbe yapıldı.

*

Amerika Birleşik Devletleri, ikinci dünya savaşında Avrupa’dan Afrika’ya Atlantik’ten Pasifik’e kadar yerkürenin her yerinde savaştı, 45 general ve amiral kaybetti. Türkiye Cumhuriyeti, mermi sıkmadan, 58 general ve amiral kaybetti. Kumpas davalarından beri irticaya bulaştığı için bir kişi bile ordudan atılmazken, 122 Atatürkçü albayın, general-amiral olma hakkı ellerinden alındı, 237 Atatürkçü subay, darbeci-casus filan diye tasfiye edildi. Kumpas davalarına dahil edilmeyen, ancak, malum medya tarafından isim isim hedefe oturtulan, sosyal medyada iftiralarla linç edilen, eşleri ve çocukları internet üzerinden açıkça tehdit edilen 500’den fazla subay, ordudan ayrıldı. Bir savaş gemisi üç senede inşa ediliyor, buna kumanda edecek subay 15 senede yetişiyor, kurmay albay seviyesindeki fırkateyn komutanlarımızın tamamı, önce hapse atıldı, sonra ordudan atıldı. Milgem’i Milgem yapan mühendis subaylar, tersane komutanları imha edildi. Bir pilot anca 11 senede harbi pilot olabiliyor, senede en fazla 25 savaş pilotu yetişebiliyor, son beş senede 300’den fazla pilot, hava kuvvetlerinden istifa etti.

*

Bunlar Tanzanya’da olmadı.
Hepsi gözümüzün önünde, gözümüzün içine baka baka oldu.

*

Yassıada neyse...
Silivri oydu.

*

Ve sayın ahalimiz hâlâ merak ediyor, acaba darbe olur mu?