Suriye’de işler Türkiye açısından iyi gitmiyor...
Ankara’nın terörist ilan ettiği PYD-YPG’nin çoğunluğunu oluşturduğu güçler, “kırmızı çizgileri” geçti, Fırat’ın batısına geçti.
Türkiye’nin “Fırat’ın batısını” kırmızı çizgi olarak ilan etmesinin ardında Türkiye-Suriye sınırında PYD-YPG tarafından kontrol edilmeyen tek bölge, Fırat’ın batısında bulunan Menbiç cebinin korunmasıydı. Ancak IŞİD’e karşı ABD öncülüğündeki koalisyonun desteğiyle PYD-YPG güçleri Menbiç bölgesine girdi. AKP hükümeti uzaktan izlerken, Menbiç de IŞİD’den temizlenmek üzere... Menbiç’ten IŞİD tamamen silindiğinde, “muzaffer güçlerin”, yani PYD-YPG’nin buradaki etkinliğinin de artacağını görmemek mümkün değil.
Ancak Türkiye Suriye’deki Kürt oluşumuna odaklanmışken, Irak sınırında da işler iyice karışmış durumda... PKK, Irak’ta kontrol ettiği alanı sessiz sedasız genişletti ve güçlerini Kandil’den, Ezidiler’in yaşadığı Sincar bölgesine doğru kaydırdı.
Sincar’dan gelen bilgiler son derece tehlikeli gelişmeleri gösteriyor. PKK terör örgütü, gerek Bağdat’ta yaşanan siyasi kargaşayı, gerekse Ankara ile Bağdat yönetimi arasındaki gerginlikleri kullanarak, Sincar’ın “gölgedeki hakimi” haline geldi.
Türkiye kamuoyu Suriye’de yaşananları konuşuyor, tartışıyor. Ancak Irak’a pek kimsenin baktığı yok. Bakın Irak’ta son dönemde neler yaşandı...
* 2014 Ağustos’unda IŞİD Suriye’de Kobani’yi ele geçirmeye çalışırken, Irak tarafında da Ezidi nüfusun yaşadığı Sincar bölgesine taarruza geçmişti. IŞİD’in teker teker ele geçirdiği Ezidi köylerinden kaçan sivillerin büyük bölümü Türkiye’ye geldi.
* Irak’ta Kürt güçleri 2015 Kasım’ında IŞİD kontrolündeki Sincar’a saldırarak, bölgeyi IŞİD’den temizlediler. Ancak Türkiye’ye kaçan Ezidilerin çok büyük bölümü geri dönmedi. Sincar’ın yönetimi “görüntüde”, Ezidilere geçti. Ancak Sincar’ın IŞİD’den kurtarılmasında kritik rol oynayan PKK, “gölgedeki hakim” haline geldi.
* Bağdat’ta 2016 başından itibaren çok ciddi bir siyasi kriz yaşanıyor. Şu anda Irak Parlamentosu toplanamıyor. Parlamentoda birbiriyle çekişen iki gruptan biri “korsan toplantı” yapıp, parlamento başkanını görevden aldı. Parlamento başkanı da bunun üzerine kendisini destekleyen vekillerle başka bir toplantı yapıp, yeniden koltuğa oturdu. kimin parlamento başkanı olduğuna ilişkin siyasi tartışma devam ediyor.
* Bağdat’ta hükümette yaşanan kargaşa daha da vahim... Başbakan Ebadi, Irak’taki dini, etnik ve mezhebi kotalara uygun şekilde oluşturulmuş olan mevcut Bakanlar Kurulu ile “devam edemeyeceğini” açıkladı, “teknokratlar hükümeti” kuracağım diye yola çıktı. Bakanların bir kısmını da görevden aldı. Ancak parlamento çalışmadığı için yeni atadığı isimleri onaylatamadı. Şu anda Irak’ta 5 bakanlıkta kimin bakan olduğu tartışmalı... Ebadi’nin atadığı bakanlar, parlamento onayı olmadığı için kendi bakanlık binalarına giremiyor. Eski bakanlar da görevden alındıklarından, çalışamıyorlar. Daha vahimi, Irak yasalarına göre Bakanlar Kurulu’nun ancak belli sayıda bakan hazır bulunursa toplanabileceğine ilişkin kuralı nedeniyle, Ebadi uzun süre kabine toplantısı bile yapamadı. Sonunda “Kürt” kotasından bakan olan ancak “can güvenliğimiz yok” deyip, Bağdat’tan ayrılan Kürt bakanlar ikna edilip başkente döndüler de, hükümet toplanabildi. Ancak böyle bir hükümetten karar çıkması da, çıksa da uygulanması zor.
* Ebadi, tüm bu siyasi karmaşayı öteleyebilmek için, sürpriz bir karar aldı; IŞİD’e karşı Felluce operasyonunu, koalisyon ülkelerinin planlamasından daha erken başlattı. Felluce operasyonu Ebadi için siyaseten bir ölüm/kalım vakası olduğu için de, elinin altındaki tüm Irak ordu kuvvetlerini bu operasyona yönlendirdi. Ülkenin diğer bölümlerinde hem güvenlik, hem de IŞİD’le mücadele işini ise “yerel güçlere” emanet etti.
* Türkiye sınırına çok yakın noktadaki, Musul’un kuzey batısında bulunan Şincar’da da güvenlik, kentteki Ezidi güçlere bırakıldı. Bunun için Ezidi güçlere Bağdat’tan hem para yardımı, hem de silah-teçhizat gönderildi. Ancak adına “Ezidi güçleri” denilen kuvvetlerde, Ezidi sayısı sadece göstermelik. Asıl gücü, Kandil bölgesindeki kamplardan Sincar’a kaydırılan PKK’lılar oluşturuyor. Dolayısıyla da Bağdat’tan gelen para da, silah/mühimmat da aslında PKK’nın eline geçiyor.
Kısacası, Türkiye’nin güneyindeki “Kürt koridoru” giderek “PKK koridoru” haline geliyor. Ancak her türlü sıkıntıyı “üst aklın işi” diyerek geçiştiren Saray ve AKP, kılını kıpırdatmıyor.
Suriye’yi sadece gözleyip, en azından birkaç “hamasi nutuk” ile değinen Saray ve AKP hükümeti, Irak’ta ise olan biteni görmezden geliyor.

Almanlar ‘soykırım’ dedi İncirlik’te üssü kaptı


Almanya Federal Parlamentosu’nun 1915 olaylarını “Ermeni soykırımı” olarak tanıyan kararının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan esti, gürledi. Ancak bu konuda da hep yaptığını yaptı. Bir “günah keçisi” bulup, onun üzerine yüklendi. Böylece asıl sorumluya sert çıkıp da küstürmekten kaçındı.
Erdoğan, Alman Parlamentosu’nda kararı durdurmak için kılını kıpırdatmayan Alman Hükümeti’ne ya da Başbakan Angela Merkel’e değil Yeşiller Partisi Eş Başkanı Cem Özdemir’e yüklendi. Özdemir’in Türk kökenli olması nedeniyle, “Ben o Türk’e Türk demem” dedi, “kanı bozuk” diye devam etti.
Ve Erdoğan kürsülerden Özdemir’in “kanı” hakkında yorumlarda bulunurken, perde arkasından Türkiye ile Almanya çok kritik bir konuda anlaştı. Almanya, uzun süredir İncirlik Üssü’nde kendisine ait askeri tesisler kurmak istiyordu. Amerikalılara verilmiş olan üsse benzer bir üsse sahip olmak isteyen Almanya’ya, aylardır net bir yanıt verilmemişti.
O yanıt, tam da Ermeni kararı Alman Parlamentosu’ndan çıktıktan sonra verildi; “Teknik düzenleme” adı altında, Almanya ile Türkiye arasında, İncirlik’te Alman üssü kurulması konusunda mutabakat sağlandı.
Mutabakatı da bizzat Almanya Federal Savunma Bakanlığı Sözcüsü açıkladı. Sözcü, Alman Deutche Welle’ye yaptığı açıklamada, “Esasa ilişkin temel konularda uzlaşma sağlandı” dedi. İmzanın ise iki ülke Savunma Bakanlığı müsteşarları tarafından atılması bekleniyor.
Anlaşmanın imzasıyla birlikte, İncirlik’te sadece Almanlar’ın kullanımına tahsis edilecek alanda, karargah, koordinasyon merkezi, uçak bakımı için hangarlar, hatta Alman askerleri için yatakhaneler bile kurulacak.

ANKARA FISILTISI


CHP’de pehlivanlar vücut geliştiricilere karşı


CHP, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu katıldığı şehit cenazelerinde hırpalanmaması ve provokasyon yaşanmaması için kendi örgütünü devreye soktu.
Bu planın ilk örneği de Edirne’de cuma günü gerçekleşen şehit kadın polis Nefize Özsoy’un cenazesinde yaşandı. Kırkpınar güreşleri ile ünlü Edirne’nin CHP’li Belediye Başkanı Recep Gürkan, Kılıçdaroğlu’nun korunması için “pehlivanları” sahaya sürmüştü.
Kılıçdaroğlu ve cenazeye katılan CHP’lilerin korunması için İstanbul’dan da destek geldi. Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi de, kendi ilçesinden “vücut geliştiricileri” gönderdi.
Beklendiği gibi, cenazede yine provokasyon yaşandı. Hemen ardından da arbede çıktı.
Ancak arbedede öyle bir an geldi ki, Edirneli pehlivanları tutabilmek mümkün olmadı. İşe provokatörleri durdurmakla başlayan pehlivanlarla itiş-kakıştan, İlgezdi’nin vücut geliştiricileri de “nasibini aldı”.
Pehlivanların, vücut geliştiricileri hırpalamasının ardından CHP kulislerini de “pehlivanların fendi...” diye başlayan cümleler sardı...