1- Suudilerle yakınsınız konuşun biraz sakin olsun

2- Kürtler bağımsız devlet ilan ediyor ortak tavır alalım

YENİ ÖĞRENDİM

Hafta başından bu yanan Ortadoğu ve Körfez Bölgesi çok karışık. Suudi Arabistan ve Mısır’ın başını çektiği 9 Müslüman ülke Katar’a karşı diplomatik ambargo uygulamaya başladı.
Türkiye Tayyip Erdoğan’ın ağzından yaptığı ilk açıklamada “Burada bir oyun oynanıyor ama tespit edemedik” dedikten hemen sonra Katar’ın yanında olduğunu bildirdi. Ardından da daha önce yapılmış olan Katar’da Türk üssü kurulmasına ilişkin anlaşma metni alel acele Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçirildi ve yürürlüğe sokuldu.
Tam bu sırada dünya Katar’la ilgilenirken İran’dan çok şaşırtıcı bir terör eylemi haberi geldi. IŞİD militanları eş zamanlı olarak hem Humeyni’nin mezarında bomba patlattı hem de İran Parlamentosuna silahlı saldırı düzenledi. Sonuçta 4 terörist öldürülürken 12 İranlı da hayatını kaybetti.
İşte bu kargaşanın yaşandığı günün akşamı İran Dışişleri Bakanı Zafir Ankara’ya sürpriz bir ziyaret yaptı. Daha önceden planlanmamış bu resmi ziyarette Zafir Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüştü ve ülkesine döndü.
Görüşmeden sonra yapılan resmi açıklamalarda iki ülkenin son günlerde bölgede yaşayan olayları masaya yatırdıkları belirtilerek “sorunların barışçıl yöntemlerle ve diyalogla çözülmesi gerektiği konusunda fikir birliğine varıldığı” bildirildi.
İktidara yakın gazetecilerden “görüşmenin perde arkasını öğrenir miyiz” diye bekledim ama bu konuda hiç haber yayınlanmadı.
Bunun üzerine İran’daki çok güvenilir bazı kaynaklarımı aradım. “İran için çok önemli bir günde Dışişleri Bakanı nasıl oldu da Türkiye’ye geldi?” diye sordum.
İran’daki yönetime çok yakın kaynaklarım Zafir’in Erdoğan’la yaptığı görüşmede iki talebi dile getirdiğini anlattılar.
Birinci talep şu; Siz Suudi Arabistan’a çok yakınsınız, pek çok alanda işbirliğiniz var, bu nedenle sözünüzü dinletebilirsiniz. Suudi Kralı’yla konuşun. Trump kendi çıkarları için bölgeyi ateşe verecek. Bundan hepimiz çok zararlı çıkacağız. Kral biraz sakin olsun, iyi düşünsün ve sorunu daha da büyümeden sonlandırsın.
İkinci talep ise şöyle; Barzani 25 Eylül’de Kürdistan’ın kurulmasını sağlamak için halk oylamasına gidileceğini açıkladı. Bölgedeki bir Kürt devleti her ikimiz için de çok ciddi bir tehlike ve sorun. Bu durumda ortak tavır almak ve birlikte hareket etmek zorundayız.
İranlı kaynaklarıma “Peki Erdoğan bu taleplere ne cevap verdi?” diye sordum.
“Kendi taleplerimizi anlatabiliriz ama” dedikten sonra şunu söylediler “Türkiye adına konuşmamız doğru olmaz. Erdoğan uygun görürse kendi açıklar. Ama şunu söyleyebiliriz, Erdoğan talepleri çok dikkatle dinledi. Ciddiye almasını bekliyoruz.”
Bakalım göreceğiz.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Mavi Marmara mağdurlarına tazminat ödenecekmiş de ne zaman?


Mavi Marmara olayında hayatını kaybedenler için İsrail’in verdiği 20 milyon dolar tazminatın mağdur ailelere ödenmediğini ilk kez ben duyurmuştum. Önce Halk TV’deki Yazıişleri programında mağdur ailelerden birinin avukatı gizlenen gerçeği açıklamıştı.
Daha sonra bu köşede mağdur ailelerine tazminatın ödenmeme gerekçesinin “haksız ve sebepsiz zengin olmamaları gerektiği” kuralı olduğunu yazmıştım.
Konu daha sonra diğer medya organlarında da yayınlanmaya başlayınca dün Maliye Bakanlığı bir açıklama yapmak zorunda kaldı.
Maliye Bakanlığı açıklaması hayli uzun ve kafa karıştırıcı, çok kötü bir Türkçe ile yazılmış.
Buna rağmen anlaşılan şu; Tazminatlar ödenecek, kimse daha da mağdur edilmeyecek.
İyi bir gelişme tabii de dediğim gibi metin öyle kötü yazılmış ki bu paranın ne zaman ve hangi koşullarda ödeneceği tam belli değil. “Kimsenin hakkının gasp edilmesi söz konusu değildir” türü bir edebiyattan sonra işleri çıkmaza sokan görevliler hakkında da uyarılarda bulunulduğu kaydediliyor ama ödeme koşulları tam anlatılmıyor.
Bir mahkeme kararı gerektiği açık ama hak sahiplerinin ne yapacağı da tam anlaşılmıyor.
Sanıyorum mağdur avukatları önümüzdeki günlerde bu konuda aydınlatıcı açıklamalar yapacaklardır.

CANIMI SIKAN ŞEYLER


Kural bozulmadı; zengin FETÖ’cü yine serbest

Biliyorsunuz binlerce kişi FETÖ üyesi olmak ve darbeye destek vermek suçlamasıyla hapiste. Ancak bunlardan bazıları tahliye ediliyor.
Tahliye edilenlerin ortak özelliği ise hepsinin zengin, varlıklı ve hatırlı kişiler olmaları.
Bu tanıma giren kişilerden biri de AKP’nin çekirdek karosundan olan Bülent Arınç’ın damadıydı.
Damat bey hafta içinde FETÖ’cü olduğu gerekçesiyle önce gözaltına alındı sonra aynı gün çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı.
Arınç’ın damadının tutuklandığı gün Halk TV’deki Yazıişleri programında “Bülent Arınç akçalı konularda dürüst bir siyasetçidir. Çok parası olduğunu sanmıyorum. Damadı ise tanımıyorum, eğer zengin biriyse yakında çıkabilir hiç şaşırtıcı olmaz” yorumunu yapmıştım.
Damat bey dün öğle üzeri tahliye edildi. Bir üst mahkeme tutuklama talebinin iptalini haklı buldu ve damadı hapisten çıkardı.
Hukuki durumu elbette tam olarak bilemem. Ama bildiğim şu ki zengin FETÖ’cüler içeride pek kalmıyorlar.
Nasıl oluyor bu? Onu da bilemiyorum tabii. Adalet Bakanlığı bunca dedikoduya rağmen tahliye kararı veren mahkemelerle ilgili bir inceleme başlatmadığına göre demek bu iş en tepedekiler tarafından biliniyor.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Şehitler için de böyle muhteşem gösteriler yapsanıza


Osman Kamil Ok Beyberbeyi’nden tanıdığım sevdiğim hayli renkli bir isim. Gençlik yıllarında çok bıçkınmış. O yıllarını bilmiyorum ama şimdi milliyetçilik konusundaki ateşli tavrını gördükçe gençlik yıllarını da hayal edebiliyorum.
Osman Kamil Ok Beşiktaş’ın şampiyonluk kutlaması yaptığı geçen perşembe günü Üsküdar İskeledeymiş. O sırada denizdeki kutlamalardan dönen onlarca motor iskeleye yanaşmış, yüzlerce kişi ellerinde bayraklar haklı olarak şampiyonluğu kutlayan sloganlarla inmeye başlamış.
Ok bunun üzerine oradaki banklardan birinin üzerine çıkarak başlamış bağırmaya; “Tamam şampiyonluk hakkınız, kutlamak da hakkınız, ama daha iki gün önce 13 kahraman askerimiz şehit edildi. Aynı kalabalığı o gün de toplasaydınız keşke.”
Bunları anlattıktan sonra Ok’a sordum “Peki kimse bir şey demedi mi sana?” diye.
“Hayır” dedi ve devam etti; “Tam tersine kimi başını eğdi, kimi alkışladı, kimi haklısın abi diyerek yanımdan geçti.”

Bİ SORALIM BAKALIM

MİT byLock kullanan AKP’lileri resmen bildirdi mi?


Önceki gün çok sevdiğim bir dostumun yanına uğradım. Başka konukları da vardı, günün gelişen olayları üzerine sohbetler ettik.
Dostumun konuklarının güvenlikle ilgili birimlerde önemli koltukları işgal eden kişiler olduğunu öğrendim.
Laf lafı açarken söz FETÖ’nün siyasi ayağına geldi. İçlerinden biri cebinden resmi olduğu anlaşılan bir belgenin fotokopisini çıkardı.
“Bunlar” dedi “AKP içinde telefonunda byLock yüklü isimler.”
Ne zamandır sorduğumuz “AKP’de byLockçu milletvekili var mı?” sorusuna sanki gökten düşen bir yanıt gibi bir şey bu.
Hemen atladım tabii, “Alabilir miyim” diye.
“Yok” dedi “sadece gösterebilirim.”
Ve elindeki kâğıdın antetini kapatarak birkaç saniyeliğine gösterdi.
Aklım durdu dersem yalan olmaz. Çünkü çok şaşırtıcı bir kaç ismi gördüm.
“Yazsana” diyebilirsiniz. Ama şu anda olmaz.
Çünkü birincisi dostuma ve konuklarının kimliğine ne kadar güvensem de sadece birkaç saniyede beş altı isim gördüğüm bir listenin doğruluğuna o kadar da emin olamam.
İkincisi, gerçekten dudak uçuklatacak isimler var, ortaya bir somut kanıt koyamadan yazmak hukuki sorun yaratabilir.
Ama anladığım böyle bir liste olması kuvvetle muhtemel ve beklenmedik bir anda patlayabilir.