Evren, cansız şeylerden (non living things) oluşur. Zaten canlılar (living things) da cansız maddelerden meydana gelir. Canlılar ölünce her şey cansız olur. Canlılık fani, cansızlık bakidir. Cansız maddelerin hal ve hareketlerini inceleyen bilim dalına fizik denir. Burada kullanılan fizik sözcüğü kimyayı da kapsar.
Fizik kanunları zaman ve mekân boyunda evrenseldir, Müslümanlar da fizik kanunlarına tabidir. Bilim insanları, gözlem ve deney yoluyla fizik kanunlarını idrak etmiş ve bunları sözel ve sayısal dille (matematikle) ifade etmiştir. Bu idrak süreci halen devam etmektedir. Bir Amerikalı profesörün “Nerede ısı varsa, orada hareket; nerede hareket varsa orada ısı vardır” (Where there is heat, there is movement; where there is movement, there is heat) diye tanımladığı termodinamik, iktisadın da temelidir. Termodinamiğin iktisattaki karşılığı “Nerede hareket, orada bereket; nerede bereket, orada hareket vardır” kuralıdır. İktisatta bereket, para demektir, fizikteki karşılığı ısı enerjisidir.

AKP’NİN İKTİSAT POLİTİKASI

AKP, termodinamiğin bu kuralını biliyordu. Karşısında iki yol vardı. Ya Japonya, Kore veya Çin gibi “hareketi” iç kaynaklarla yaratacak bundan “bereket” (para) çıkaracaktı, ya da dışarıdan “bereket/sıcak para” getirip içeride hareket yaratacaktı. İkincisini tercih etti. Birincisini yapmak zordu. Çünkü “kaynak yaratmak için” içeride ne petrol gibi doğal kaynaklar vardı, ne de sömürülecek emekçi yığınlar. İktisat ödünleşme demekti. Yatırımı artırsa, tüketimi kısmak gerekecekti. İkisini de artırmak istiyordu.
Bu sebeple Türkiye’yi “açık sistem” haline getirdi. İçeriden daha fazla “harç” (vergi) almak yerine, dışarıdan “borç” aldı. Nasıl olsa seçmen, üzümü yiyecek, bağını da sormayacaktı. Oylar da düşmeyecekti. AKP, bu amaçla: Kamu yatırımlarını yabancılara sattı ve satmakta.
Özel sektörün, bankalarını, fabrikalarını ve her tür işe yarar firmasını yabancılara satmasını kolaylaştırdı.
Kamu arazilerini imara açarak veya özel arsaların inşaat emsallerini artırarak mekân rantı yaratıp, az sayıda çok zengin yarattı.
Özel sektörün yurt dışından borçlanmasını teşvik etti.

ŞAŞAA VE DEBDEBE DÖNEMİ BİTTİ

Her şey çok iyi gidiyordu. Sadece köprüler, tüneller, hastaneler, AVM’ler, duble yollar yapılmamıştı. İşsizler de “sosyal transferlerle” gelir sahibi olmuştu. Üretmeden, çalışmadan geçinmek mümkündü. Üstelik ülkeyi yönetenler en lüks arabalara biniyor, en şaşaalı binalarda yaşıyordu. Ancak dışarıdan borçlanmak giderek zorlaşıyordu. Sıra “yakıtsız çalışan motor” mucidine benzer ekonomi “Con Ahmet”lerine geldi. Onlar “yoktan varlık fonu” kurdular. Varlığa darlık olmazdı. Derken ne olduysa oldu. Bir gün baktık AKP iktidarının başbakanı “2018 yılı tasarruf yılı. Şaşaa, debdebe bitiyor. Hiçbir şekilde güvenlik ve acil konular dışında devlete, belediyelere, oraya buraya yeni araç alımı yok, dükkânı kapattık” diye beyanat verdi. Yoksa seçilen yolun sonuna mı gelindi? Bu bir politika değişikliği sinyali mi? Yaşayacak ve göreceğiz.
Son söz: Dışa açılan, dışarıya kulak verir.