Bir yere tepe denmesi için, o yerin çevresinden yüksek olması gerekir. Yani alçaklık olmasa, yükseklik de olmazdı. Vadiyi yaratan yamaçlardır. Ya da yamaçları yaratan vadilerdir. Tek kutuplu mıknatıs olmaz. Artı kutup olmasa eksi kutup da olmazdı.
Tez olmasa, anti tez olmazdı. Çinliler Yin ve Yang diye iki güçten bahseder. Yin olmasaydı, Yang da olmazdı. Ya da Yang olmasa Yin de olmazdı. İşveren olmasa, işçi olmazdı.
İktisatta her arz kendi talebini yaratır denir. Ama talep olmasa, arz olmazdı. Boş olmasa, dolu da olmazdı. Her şey dolu olsaydı, boşluk olmazdı. Bilgi olmasa, bilgisizlik olmazdı. İlgi olmasa, ilgisizlik de olmazdı.

YAVRU KUŞ UÇMA ÖĞRENİYOR

Artık iyice palazlanmış yavru kuş, annesinin biraz teşviki biraz da iteklemesiyle ilk uçuş denemelerini yapıyor. Önce kısa mesafe uçup, alelacele yuvaya dönüyor. Kendine güveni arttıkça, motosiklet binicileri gibi tek zevki sürat yapmak oluyor.
Her gün bir gün öncesine göre daha hızlı uçuyor. Ama hayal ettiği kadar sürat yapamıyor. Bir akşam üstü yuvaya döndüğünde, annesine diyor ki: “Çok iyi kanat çırpıyor, mükemmel süzülüyorum. Ama ben hızlandıkça göğsüme çarpan hava daha hızlı uçmamı engelliyor. Diyorum ki, şu hava olmasa ne iyi olurdu. İstediğim kadar hızlanabilirdim.”
Anne kuş, yavrusuna ilk hayat dersini veriyor: “Benim güzel minik kuşum. O göğsüne çarpan hava olmasa, sen hiç uçamazdın. O hava, senin engelin değil, senin uçmanı sağlayan ortamdır.”

DEMOKRASİ ZOR ZENAAT

Seksen yaşıma bastım. Arkadaşım Ertuğrul Akbay’a göre yolun yarısını geçtik. Bırakın okuyarak, dinleyerek öğrendiğimiz yakın ve uzak tarihimizi sadece yaşadığım dönemde bile birebir tanık olduğum siyasi olayların özeti şudur. “Biz ulus olarak demokrasiyi içselleştiremedik”.
İktidara gelenler, muhalefetin; muhalefette olanlar iktidarın varlığına tahammül edemiyor. İktidar muhalefeti yok etmek, muhalefet de bir an önce, ne pahasına olursa olsun iktidarı devirmek istiyor.
Zıddımızla kaim olduğumuzu idrak edemedik. Ne de olsa halifeleri suikastla öldürülmüş, şehzadeleri boğdurulmuş, padişahları halledilmiş, sadrazam kellelerini uçurtmuş, başbakan ve bakan asmış bir kültürün varisleriyiz. İçine düştüğümüz sıkıntıdan hep “birisinin ölümü ile çıkılacağını” sanacak kadar gafiliz.
Hayır! Türkiye. vatan haini çok olan bir ülke değildir. Bizde bol olan hıyanet değil, birbirimizi vatana ihanet etmekle suçlamadır. Ne dün, ne de bugün vatan hainliğiyle suçlanan hiçbir kimsenin vatana ihanet ettiğine kani olmadım. Onları suça iten saik, vatanı ve milleti siyasi rakiplerinden çok sevdiklerini sanmaları; üstelik bu sorunun çözümünün demokraside olduğuna inanmamalarıdır. Bu ülkenin hiçbir padişahı, halifesi, başbakanı, bakanı, valisi, genelkurmay başkanı, emniyet müdürü, generali, yargıcı, savcısı, hocası, gazetecisi vatan haini olmamıştır. Vatana ihanet suçu soyut bir kavramdır. Ama “adama ihanet suçu” somuttur. Bu suçu işleyen de çoktur. Zaten “vatana ihanet” ithamının anlamı “bana ihanet”tir.
Son söz: İktidarın meşruiyeti, muhalefetin mevcudiyetiyle kaimdir.