Sevgili okurlarım, ülkemizdeki rezaleti hep birlikte, hayretle, ibretle, utanarak ve tiksinerek izliyoruz.
Yılbaşı gecesi gerçekleşen son İstanbul katliamı bu sürecin üzerine tuz biber ekti.
AKP iktidarının en hızlı destekçisi olan bazı medya organlarında, belli yayınlar önceden başlatılmıştı.
“Yılbaşı içki, kumar ve fuhuş gecesidir. Milli Piyango kumardır. Yılbaşı kutlayan dinden çıkar! Ey Müslüman gençlik, kutlayanlara tavır koy...”
Bu yayınlar dinci iktidar medyasında günlerce sürdü. Türkiye’nin dört bir yanında sokak gösterileri yapıldı, pankartlar açıldı, sloganlar atıldı, şişme Noel Baba sünnet edildi! Bazıları kendilerine kırmızı giysili bir Noel Baba uydurup başına tabanca dayadılar, çekim yaptılar!
Gazetelerinde manşetler atıldı.
Toplum bu yolla korkutuluyor, yandaşlara yol gösteriliyordu.
Bu yayınlar ve gösteriler yapılırken, bu tehditler savrulurken hükümetten tık yoktu. Seyretmekle yetindiler, belki de “İçimizdeki imansız gâvurların” böylece hizaya sokulduğunu düşünerek mutlu oldular!

*  *  *

Fakat gel gelelim bu arada çelişkili bazı durumlar da olmuyor değildi.
Çığırtkanları gösteri yaparken sayın dünya liderimiz ve onun başbakanı Hristiyanların Noel bayramını kutlayan mesajlar yayınlıyordu!
Şişme Noel Baba’yı sünnet edenlerin, başına tabanca dayayıp poz verenlerin bu mesajlardan ya haberi yoktu, ya da görmezden geliyorlardı.

*  *  *

Kambersiz düğün olmaz. İşin ilginç yanı, bizim Diyanet’in de bu süreçte (ne yazık ki) rol almasıydı.
Yılbaşı öncesinde camilerde okunan son cuma hutbesinde yılbaşı kutlamaları ve Milli Piyango eleştiriliyor, bunların dinimize uygun olmadığı vurgulanıyordu!
Toplum ayrıştırılıyor, bir kesim diğerine karşı tahrik ediliyor ve Reina katliamı adeta “Ben geliyorum” diye bağırıyordu.
Ve geldi!

*  *  *

Reina katliamı son olur mu? Yanılmayı dilerim ama elbette olmayacak.
Türkiye bu iktidar sayesinde artık bir terör ülkesine dönüştü.
Hiç kimsenin can ve mal güvenliği yok.
Hiç kimse geleceğe umutla bakmıyor, bakamıyor.
Her yeni güne kanla, ateşle uyanıyoruz.
Ülkenin dört bir yanında pusular kuruluyor, silahlar ateş kusuyor, bombalar patlıyor, çatışmalar oluyor. Burada endişemi de bir cümleyle belirtmeden geçmeyeceğim:
Yandaşların bunca tahrikleri ve yalanları sonrasında bireysel suikastların başlamasından endişe ediyorum.

*  *  *

Diğerlerini saymıyorum da, sadece şu son birkaç hafta içerisinde yaşadığımız olaylara bakınız:
Beşiktaş’ta polislerin bombalanması...
Kayseri’de komandoların bombalanması...
Rus büyükelçinin öldürülmesi...
Ve yılbaşı gecesi olayı.
Sadece 2016 yılında İstanbul, Ankara ve Güneydoğu’da tanık olduğumuz öteki terör olaylarını saymaya kalkışsam sayfa yetmez.
Irak ve Afganistan’dan daha beter durumdayız.

*  *  *

Bunca terör olayı yaşıyoruz da sonrasında neler oluyor!
Önüne gelen bol kepçe nutuk atıyor. Hep aynı nakarat!
- Terör bizi yok edemez!..
- Bu olayların üstesinden geleceğiz!..
- Bu gibi kirli oyunlara geçit vermeyiz!..
- Terör bizi korkutamaz, biz terörü korkuturuz!..
- Şiddetle kınıyoruz, lanetliyoruz!..
Her seferinde üç aşağı beş yukarı aynı klişe laflar, kınama ve lanetleme edebiyatı.
Değişen hiçbir şey yok.

*  *  *

Ülkemizi 14 yıldan beri tek başına yöneten bir iktidar var. Bunlar 2002 Kasım ayında sıfır terörle bir ülke devralmıştı.
Şimdi geriye bir bakın. Bu süre içerisinde, yani AKP hükümetleri döneminde neler olmuş, 3 binden fazla
insanımızı teröre nasıl kurban vermişiz!

*  *  *

Sevgili okurlarım, bir ülkeyi böylesine aciz, çaresiz ve zavallı duruma düşüren bir hükümet (dünyanın neresinde olursa olsun) istifa edip gider.
Hiç değilse birkaç sorumlusu gider. Onun başbakanları, bakanları vesairesi makamlarında bir dakika bile duramaz.
Ancak ortada acı bir Türkiye gerçeği olduğunu artık hepimiz biliyoruz:
Adına “İstifa” denilen kavram bizde yoktur. Bizde her makam sahibi koltuğuna zamkla yapışmıştır.
İsterse günde bin kişi ölsün, onlar için hiç önemli değildir.
Olayları nutuk atarak, demeçler vererek, “Şiddetle ve nefretle kınayarak” ve eğer mümkünse sağa sola posta koyarak geçiştirmeye
kalkışırlar.
Ülkeyi, ‘ölen ölür, kalan
sağlar bizimdir’ anlayışıyla yönetirler!
Pişkinliğin, umursamazlığın ve ciddiyetsizliğin bu kadarı değil sadece Türkiye’de, dünyada bugüne kadar görülmemiştir.

*  *  *

Ey bu ülkeyi ve milyonlarca insanımızı teröre teslim edenler...
Madem kitabınızda “İstifa etmek” gibi bir kavram yok, bari bir kez olsun Türk Milletinden özür dileyin.
Yine yerinizde kalın ama hiç değilse hatalarınızı, yanlışlarınızı, beceriksizliğinizi ve acizliğinizi kabul edip
“Özür diliyoruz” demeyi bir düşünün.
Haydi, bir düşünün bakalım!