Daha referandum tarihi bile belli olmadan başlayan propaganda savaşı “kan-revan” içinde sürerken, maazallah “Başkanlık rejimi” gelirse Cumhuriyet düşmanlığının hangi boyutlara ulaşacağına dair işaretler de artık bir gizlisi saklısı olmadan sergilenmeye başladı!..
Örneğin “Fesli” Cumhuriyet düşmanı Kadir Mısıroğlu durup dururken şu açıklamayı yaptı:
-Atatürk’le en ufak muhabbeti olan cenazeme gelmesin!..
İşaret fişeğine bakar mısınız?!. Bakanlar Kurulu yeni bir KHK yayınlayıp, özel televizyonların “istediği gibi” yayın yapmasını karara bağladı... Bu, şu demek oluyor:
-24 saat “evet” için çalışın, YSK ve RTÜK müdahale edemeyecek!..
Ehh, korku dağları bekliyor tabii!.. Ama en çok ilgimi çeken binlerce kilometre uzakta, bir Afrika ülkesi olan Ruanda’da açılan su kuyusuydu!..
Çorum İnsani Yardım Derneği (İHH) Cumhuriyet’in yeminli düşmanı, “Allah’ım beni Türklükten azad et” diyen 150’liklerden Mustafa Sabri’nin yardımcısı İskilipli Atıf Hoca adına bir su kuyusu açtı. Dernek Başkanı Selim Özkabakçı yaptığı açıklamada şu ifadeyi kullandı:
-İskilipli Şehit Atıf Hocamızı ölüm yıldönümünde rahmetle anıyoruz...
4 Şubat 1926’da Cumhuriyet ve devrimlere karşı çıktığı için idam edilen İskilipli Atıf Hoca, Kurtuluş Savaşı kahramanlarına “Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliye maskaraları” diye hakaret eden kişiydi ve 91 yıl sonra Ruanda’da İHH tarafından şehit ilan edilmişti!.. Yıllar önce İskilip Devlet Hastanesi’ne de adı verilen bu Cumhuriyet Düşmanı hakkında yazdığım yazıyı paylaşmak istiyorum sizlerle...

İskilipli Atıf Kimdir?..


Dersim İsyanı ile ilgili sıcak tartışmaların yapıldığı sıralardı... Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, tartışmaya şu veciz sözlerle katılmıştı:
-Bir de İstiklal Mahkemeleri arşivi açılsa, oralarda daha ne Dersimler var...
Arınç, aslında bir kişiyi özel olarak öne çıkarıyor, İstiklal Mahkemesi tarafından 1926 yılında “Devrim karşıtlığı” suçlamasıyla idam edilen İskilipli Atıf Hoca’yı işaret ediyordu. Bu sözler AKP içinden, tarikat ve cemaat çevrelerinden ve işbirlikçi medyadan büyük destek gördü.. Öyle bir mizansen çizildi ki; gaddar, kan içici Cumhuriyet, “zavallı ve masum” Atıf Hoca’yı Şapka Devrimi’ne muhalefet ettiği için gözünün yaşına bakmadan asıvermişti!..
Bu “bilinçli” kampanya sonucunda, ksa bir süre önce İskilip Devlet Hastanesi’ne Atıf Hoca’nın adı verildi, diğer bir deyişle şöyle olmuş oldu:
- Atıf Hoca punduna getirilip aklandı, itibarı iade edildi!..
Pekii, İskilipli Atıf Hoca aslında kimdi?..
Atıf Hoca’nın adı ilk kez, İstiklal Mahkemesi’nin önüne çıkmadan çok önce, 1908 Devrimi sırasında “muhalif” olarak öne çıkmıştı.. Öyle ki; Mahmut Şevket Paşa’nın katli nedeniyle suçlanmış ve Sinop’a sürgün edilmişti..
Atıf Hoca yıllar sonra, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından bu kez Teali İslam Cemiyeti’nin kurucusu olarak sahneye çıktı. İngilizlerle, Sait Molla ve Rahip Frew isimli İngiliz ajanlarıyla içli dışlı olan bu derneğin başkanı Mustafa Sabri, Damat Ferit Hükümeti’ne “Şeyhülislam” olarak atanınca Teali İslam Cemiyeti’ni fiilen yardımcısı Atıf Hoca yönetmeye başladı.
Haa, Mustafa Sabri kimdi diye soracak olursanız; Kurtuluş Savaşı’na karşı hainlerin oluşturduğu İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin kurucuları arasındaydı. 11 Nisan 1920 tarihinde başta Mustafa Kemal olmak üzere Kuvayı Milliyecilerin idam fetvasını kaleme alan kişiydi.. Sevr anlaşmasını kabul eden hükümette Şeyhülislamdı ve ilk imza atanlar arasındaydı.. Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey’in idamına da fetva veren kişidir...
İşte İskilipli Atıf Hoca, Teali İslam Cemiyeti’ni bu kişiyle birlikte kurmuş ve fiilen yönetmiştir.

“İngilizleri kızdırdınız Kuvvacıları katletmek Allah’ın emri!”


Bu cemiyetin, Anadolu’da Kurtuluş Savaşı’nı örgütlemeye çalışan Mustafa Kemal ve arkadaşları ile ilgili bildirilerinden birini okuyalım:
“...Yazık ki halkımız Talât, Enver, Cemal, Mustafa Kemal gibi beş on eşkıyanın vücudunu ortadan kaldırmak için gereken fedakarlığı yapmıyor. İngilizleri kızdırdınız, üzerimize Yunanlıları musallat ettiler. Şimdi usulca oturup yenilginin sonuçlarına katlanmak yerine Yunanlılarla harbe tutuşuyorlar. Bu eşkıyaları ve asileri en kısa zamanda bertaraf etmek hepimize farzdır. Harp yıllarında sizleri cephe cephe sürükleyen ve din kardeşlerinizin suçsuz yere ölmelerine sebep olanlar arasında Mustafa Kemal, Ali Fuat, Bekir Sami gibi zalimler de vardı. Siz bu zalimlerin cinayetlerine daha ne kadar göz yumacaksınız?
Elinize aldığınız bu fetva Allah’ın emridir, Padişah fermanıdır. Sizler bu katil canavarları daha fazla yaşatmamakla mükellef ve görevlisiniz. Bunların vücudlarını külliyen ortadan kaldırmak Müslümanlık için farz olmuştur...
Nasıl buldunuz, etkileyici değil mi?!..
Atıf Hoca, tüm bu yaptıklarına karşın, Cumhuriyetin ilanından sonra çıkarılan afla kurtuldu. Ancak durmadı. Savaştan sonra İngilizlerin yardımıyla Yunanistan’a sığınan, Cumhuriyete ve Türk Milleti’ne “Müslüman barbarlar” diye saldıracak kadar gözü dönmüş olan Mustafa Sabri ile ilişkisini sürdürdü.
Son olarak Kıyafet Devrimi’ne karşı, “Frenk muhalifliği ve şapka” isimli bir kitapçık kaleme aldı. Bu kitapta ve yaptığı konuşmalarda “şapka giymenin küfür ve dinsizlik” olduğu propagandası yapıyordu. İstiklal Mahkemesi tarafından tutuklandı ve 4 Şubat 1926 yılında “Devrim karşıtı faaliyetler içinde olduğu” suçlamasıyla idam edildi...
İskilip Devlet Hastanesi’ne adı verilen Atıf Hoca’nın öyküsü budur..
-Vicdan da sizin, karar da sizin...