Hepsi arkadaş.
Hepsi İzmir’den gitti.
Bornova’dan.
Sekiz gün önce dört tabur halinde Çiğli askeri üssüne getirildiler. Kafalarında sarıklı imamlar filan geldi. İmamlar işin bu tören kısmını hiç ıskalamıyor. Uğurlarken imamlar hep başrolde, poz verirken imamlar hep kadrajda ama, vuruşurken ortada bi tane imam yok.
Neyse, bindiler askeri uçaklara, Hatay’a indiler, Hassa ilçemizden Amanos eteklerinden Suriye topraklarına girdiler.

*

Yağmur vardı.
Zemin balçıktı.
Postal yapışıp kalıyordu.

*

Çocuklarımızın sürüldüğü yer, sadece mecazi manada değil, kelimenin tam manasıyla “bataklık”tı.

*

Henüz gün ışımamıştı.
Keltepe tabir edilen 1083 rakımlı tepeden taciz atışı yemeye başladık.
Hava aydınlanır aydınlanmaz, tanksavarla dozerimizi vurdular.
(Dozerlerimiz greyderlerimiz var orada, arazi berbat, bazı durumlarda tanklardan fazla işe yarıyorlar.)
Sabahın körü, tanksavarla dozerimizi vurdular, Bornova taburu atış yapılan tepeyi almak için harekete geçti.
Saat 08.00...
Karşıdan yoğun ateş başladı.
Pozisyon almışlardı.
Bekliyorlardı.
Çocuklarımızla teröristlerin arası, el bombası mesafesine kadar düştü, göğüs göğüse denir ya, işte o derece yakındılar.
Bizimkilerde el bombası yoktu.
Herifler hazırlıklıydı.
Maalesef, ilk temasta şehitleri verdik.
Uğur, Taha, Rıdvan, Arif, Recep, Burhan, Mehmet, Ozan, 8 şehit.
30’un üzerinde yaralımız vardı.

*

Bekir mesela, boynundan vuruldu, Uğur tam iman tahtasından, göğsünden yedi, Uğur’a koşayım derken Abdullah da aynı yerden, göğsünden vuruldu, çok şükür ki, yaşıyorlar, hayata tutunuyorlar, Tuna sağ kolundan, Erhan sağ ayak bileğinden, Mesut sol kolundan dirseğinin altından, Şevket sağ elinden yedi, muhtemelen iki parmağını kurtaramayacağız, Sinan’ın durumu ağır, kafasına sol taraftan şarapnel isabet etti, Kayhan, Hasip, Reşit, Sedat, Mahmut, İsmail, hepsinde şarapnel yarası var, Selçuk’unki maalesef sağ gözüne denk geldi, hayati tehlikesi sürüyor, Muzaffer köy korucusudur, Mardinli’dir, boynundan şarapnelle vuruldu, durumu ağır, Buğra sağ omuzundan yedi, kolunun durumu hayli kritik.

*

Teröristlerin tahkimli mevzileri vardı. Bölgeyi metro hatları gibi kazıp betonlamışlar, ordan girip şurdan çıkıyorlardı.
Havan fırlattık.
Sonuç alamadık.
Haybeye toprağı dövdük.

*

Helikopterimiz geldi.
İsabet aldı, çekildi.

*

Diyarbakır Sur’da gördüğümüz uzun namlulu keskin nişancıları Afrin’e getirmişler. Kimseyi kımıldatmadılar.
Etkili noktalara konuşlanmışlardı, 800 metreden 900 metreden basıyorlardı, yerini tespit edip top atışı yapsan bile, geç kalınmış oluyor. Vuruyor tetikçi, giriyor tünele, başka taraftan çıkıyor.
Kimsenin kafasını kaldırtmadılar.
Şehitlerimiz ve yaralılarımız bu yüzden saatlerce bölgeden çekilemedi.
Özellikle makineli tüfek nişancılarımızı hedef aldılar, şehit ve yaralıların çoğu makineli tüfek nişancılarımız... Sıhhiyecimiz bile yaralandı, İsmail, sıhhiyeciye bile sıktılar.

*

Ağır çatışma saat 16’ya kadar devam etti.
Bizimkilerin mühimmatı bitti.
Uçak desteği istediler.
Diyarbakır’dan iki F16 geldi.
İnanın yazarken bile yüreğim kabarıyor, gözyaşlarımı tutamıyorum... Tim komutanımız gencecik bir teğmen, hedef koordinat tarifi yaparken, “üstüme atın” diye yalvarıyordu telsizden... “Herifler dibimde üstüme atın” diye bağırıyordu. Nasıl bassın tetiğe pilotlar... Aradaki mesafe on metreden bile azdı, en başta teğmen, teröristlerle birlikte çocuklarımız da buhar olacaktı, atamadılar. Ateş desteği verilemedi. Anca hava karardıktan sonra vaziyete hakim olabildik.

*

Çocuklarımızla teröristlerin arası el bombası mesafesine kadar düşmüşken, sayın ahalimiz ofsayt mesafesini tartışıyordu.
Sayın haysiyetsiz medyamız tembihliydi, şehitleri tee 12 saat önce vermemize rağmen, Beşiktaş-Fenerbahçe maçının bitmesi beklendi.
Herkes maçtaki kapışmayı konuşurken, Afrin’deki kapışma gargaraya getirildi, şehit sayısı ufak ufak artırıldı, Beşiktaş-Fenerbahçe karambolünde alıştıra alıştıra açıklandı.

*

Hani, nasıl olsa ölen çocuklar başkalarının çocukları olduğu için, goygoycu tosuncukları meclis tribününe doldurup “Reis bizi Afrin’e götür” filan diye müsamere yaptırıyorlar ya...
Afrin’de aslında işte bunlar oluyor.

*

Ve Afrin’de bunlar olurken, Afrin fatihimiz Afrika’da geziyor.
Cezayir üzerinden Moritanya’ya geçti.
Kahraman teğmenimiz pilotlarımıza “üstüme atın” diye yalvarırken, Senegal’deydi.
Sanırım şu anda Türkiye’nin en önemli meselesi Afrika olduğu için, Afrikalı işadamlarıyla toplantı yapıyordu.

*

İkisi birarada yani...
Afrinka fatihi!