“Sabrımız taşıyor, sabrımızın da bir sınırı var, sabrımızın sınırlarını zorlamayın, gerekeni yaparız, herkes sonuçlarına katlanır...”


Vatandaş bu lafları yıllardır duyuyor ama ortada bir şey yok. Olan şu:
Tüm komşularla sorunluyuz. Obama’nın bir telefonuyla tüm dış politikamız bir anda değişiyor, PKK’lı teröristler özerklik ilan ediyor, yol kesiyor, bayrağımızı yakıyorlar...
Tüm bunlara rağmen sabırlar bir türlü taşmıyor, gerekenler yapılmıyor.


GERÇEK LİDER DÜNYA LİDERİ
Mustafa Kemal ATATÜRK, tüm dünyanın kabul ettiği, sözde değil gerçek bir “DÜNYA LİDERİ” idi. Tüm devlet ve hükümet başkanları ona karşı korkuyla karışık bir saygı duyarlardı. Çünkü Atatürk, milletin ve devletin menfaatine aykırı bir durum olduğunda hemen gerekeni yapardı.
Atatürk’ün sabrının taştığı ve gerekeni yaptığı durumlar saymakla bitmez.
Bunlardan göğsümüzü kabartan birkaç örnek aktaralım.

ŞİMDİ KONUŞABİLİRİZ...

İtalya’nın Akdeniz vilayetlerimize göz diktiği dönemlerde, İtalyan sefiri Atatürk’e Musollini’nin bazı iddialarını söyleme cesaretini göstermiş. Atatürk bir müddet dinledikten sonra müsaade isteyip, diğer odaya geçmiş. Döndüğünde üzerinde mareşal üniforması varmış. Sefire; “Şimdi konuşabiliriz, sizi dinliyorum” deyince, İtalyan sefir mahcup bir şekilde özür dileyerek huzurdan ayrılmış.


BULGARİSTAN’A VERİLEN DERS
Başvekil İnönü bir seyahatten dönerken, Bulgaristan’da Türk sefaretini saran Bulgar komitacıların İnönü’ye suikast yapacağı haberi Ankara’ya ulaşmıştı. Bulgar Hükümeti de konuyla ilgili adım atmayınca, Türk Dışişleri çaresiz kalarak Atatürk’e danıştı.
Bürokratlar Bulgaristan’a ekonomik ambargo uygulamayı teklif ettiler. Atatürk ise gülerek telefonu istedi ve donanmaya emir verdi. Ertesi gün, Yavuz zırhlısı Varna açıklarına gitti, 101 pare top atışı yaptı ve Bulgar Hükümeti’ne de İsmet Paşa’yı almaya geldiği söylendi. Bunun üzerine İsmet Paşa devlet töreniyle Bulgaristan’dan uğurlandı.

O ADAMA SÖYLEYİN!

Rus ihtilalinin yıldönümü kutlamalarında konuşma yapan Stalin, Anadolu ve Boğazlar üzerindeki gizli emellerini açığa vurunca Atatürk Sovyet Rusya’nın Ankara Büyükelçisine: “Moskova’daki o adama, Stalin midir ne Allah’ın belası ise, o adama söyleyin, biz Türkler asırlarca Rusya’nın göbeğinde rakı içmiş bir milletiz, gerekirse gene de içmesini biliriz...” demişti.
9 ve 19’un Atatürk’ün yaşamındaki yeri

Atatürk’ün yaşamında 9 ve 19’lu rakamların çok özel bir yeri var.
BAZI ÖRNEKLER
19. yüzyılın bitimine 19 yıl kala doğdu.
19 yaşında Harbiye’ye girdi.
9 Ocak 1912’de Trablusgarp’ta İtalyanları bozguna uğrattı.
19 Mayıs 1915’te albaylığa yükseldi.
9. Ordu Komutanı olarak Erzurum’a tayin edildi.
19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı. 1919’da yani Samsun’a çıktığında iki 19’un toplamına eşit yaştaydı. Öldüğünde ise üç 19’un toplamına eşit yaştaydı.
9 Temmuz 1919’da Erzurum Kongresi’ni açtı.
19 Eylül 1921’de TBMM kendisine Gazi unvanını verdi.
9 Eylül 1922’de Başkomutan olarak yönettiği ordu, İzmir’i kurtardı.
9 Ağustos 1923’te Cumhuriyet Halk Partisi’ni kurdu.
9 Ağustos 1928’de Latin harflerinin kabulünü müjdeledi.
Atatürk’e verilen madalyaların toplamı 19’du.
Doğum ve ölüm yılları (1881-1938) 19 sayısının katları.
Unutulmaz sözü “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” 19 harfli.
Mustafa Kemal Atatürk ismi 19 harften oluşuyor.
ÖLDÜĞÜ SAAT 9.05
Öldüğü gün de ölüm saatinde yine 9 rakamı vardı, saat 9’u beş geçiyordu...
Cenaze töreninde Chopin’in 19 notalı 19. marşı çalındı.
Atatürk, 19 bin TL nakit miras bıraktı.

Atatürk fenalaştığında mütemadiyen saati soruyordu. Biz maksadını, saati sorarak kendini kontrol ediyor, bilincini açık tutmaya çalışıyor diye düşünüyorduk. Son defa saat kaç diye sorduktan sonra kendini sırt üstü yatağa bıraktı. Aynı anda bir titreme başladı. Bu sırada doktorlar gerekli tedavi ve tetkikleri yapıyorlardı.
Bir ara doktor Neşet Ömer Bey, “dilinizi göreyim efendim” dedi. Bunun üzerine Atatürk dilini yarıya kadar dışarı çıkardı. Neşet Ömer Bey “biraz daha uzatınız efendim” deyince Atatürk; “Ve Aleykümselam!” diyerek gözlerini ebediyen kapadı. O sırada saat 9’u 5 geçiyordu...