RÖPORTAJ: Özlem GÜRSES
MHP Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural’la röportaj için Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan milletvekili konutlarına yol alırken düşündüm: “Doğup büyüdüğüm Ankara ne kadar da değişti...” Türkiye de öyle. Peki MHP? Türk siyasetinin en köklü düşüncelerinden ve partilerinden biri olan MHP acaba Türkiye’nin en sıcak konularına nasıl bakıyor? Oktay Vural henüz eşini kaybedeli 40 gün bile olmadan bizi evinde kabul etti, aklımdaki her soruyu sordum. Profesyonel ordu, dil eğitimi, zorunlu din dersleri... Oktay Vural yaklaşan seçim sürecini de değerlendirdi: “Seçim ittifakı yapmayız, AKP artık tek başına iktidar olamaz!”
O ZAMAN SEVR’İ NİYE YIRTIP ATTIK
Oktay Bey, merhaba... Sağolun evinizi açtınız. Çok sorum var sorulacak, en sıcak madde şüphesiz ki çözüm süreci. İmralı’yla son görüşmede “özerklik” konusunun ele alındığı açıklandı. Ayrılmak istiyoruz diyen bir Türk ve Kürt milliyetçileri kampı var...O zaman Sevr’i niye yırtıp attık, manda ve himayeyi niye reddettik? Bunlar emperyalizmin kendi menfaatleri doğrultusunda bu coğrafyayı dizayn etme arayışından başka anlam taşımaz. Bu söz konusu olamaz, kimse de bunu yapamaz. Ne bir insanımızdan ne bir çakıl taşımızdan vazgeçeriz.
Çözüm sürecini kim yönetiyor?
İmralı yönetiyor.
ÜLKEYİ GÖRÜNMEZ BİR HÜKÜMET YÖNETİYOR
Peki Türkiye’yi kim yönetiyor?
Ülkeyi görünmez bir hükümetin yönettiği açık. Cumhurbaşkanı, kendisine verilen görevi yapmıyor, Başbakan da Türkiye’yi yönetecek, yönlendirecek kapasiteyi ortaya koymuyor. Bir siyasi boşluk ve kaos ortamı var. Maalesef Türkiye şu anda kimin yönettiği belli olmayan ve nereden yönetildiği belli olmayan bir ülke. Talihsiz bir dönem.
Meclis’te her partiden dostunuz vardır. AKP’li vekiller ne diyor gidişata?
Gidişat konusunda endişeli bir kesim var AKP içinde. Çözüm sürecinden Genelkurmay’ın da vekillerin de haberi yok... Herkes aklını başına alsın. Bu fantazilerle gidebileceğimiz yer yoktur! Bu en başta Kürt kökenli vatandaşlarımızın zararınadır. Doğu ve Güneydoğu’yu PKK terör örgütünün silahlarıyla birlikte bir feodalizme götürmek o insanlara zulüm uygulamaktır.
PKK MAHKEME KURUYOR
Çözüm süreci nasıl sonuçlanacak sizce?..
Asayiş birimleri kuruluyor, vali atanıyor, uluslararası yollar kesiliyor, mahkemeler kuruluyor, eğitim kurumları ortadan kaldırılıyor. Bu eğitim sistemini yerelleştirmek suretiyle yeni bir ulus inşası yeni bir devlet inşasına gidiyorlar. Bunun kimseye hayrı yoktur. Bu çözüm süreci geldiğimiz noktada büyük bir tahribata yol açmıştır. Bir milliyetçi olarak diyorum ki, bu tahribatı onarmak da bizim görevimiz olmalıdır. Bu Adalet ve Kalkınma Partisi’ni yöneten, yönlendiren 3-5 kişinin yaptığı en önemli tahribatlardan biridir. Herkes aklını başına almalıdır!
DİNLEME İMPARATORLUĞU GİBİ...
Peki o bölgede yaşayan insanlarla hiç temasınız var mı?..
Her gün arayanlar oluyor. Hakkari’de, Silopi’de, İdil’de, Ağrı’da, Başkale’de herkes endişe içerisinde. “Devlet nerede? Biz çözüm olsun istedik ama PKK devleti olsun istemedik” diyorlar. 12 yıldır süren bir dava var, geçenlerde tebligat yapıyor PKK, davaya el koyuyor, “Senin hakkın budur, bu iş bitmiştir” diyor. Vatandaşın evine tebligat gelmiş... Kobani eylemlerinde 49 vatandaşımız öldü. Peki bu kadar ölümü bir örgüt yönlendiriyorsa hukuk nerede? Terör örgütü kendi hukukunu oluştuyor, biz birey olarak geleceğimizden emin değiliz... Makul şüpheliyiz hepimiz. Bir dinleme, izleme imparatorluğu gibi... Ne çözümü? Çözüm demokrasi, bireysel hak ve özgürlükler, hukuk devleti ise, bu eksenlerde meseleye bakmamız gerekmiyor mu?
TÜRKİYE’DE SORUN NE, ÇÖZDÜĞÜNÜZ NE?Sizce daha derinde Kürtler’in talepleri, demokrasiye dair, kalkınmanın paylaşılmasına dair sıkıntılar yok mu?
Kalkınmanın paylaştırılmasına dair sorun Yozgat’ın, İzmir’in köyünde yok mu? Bu herkesin sıkıntısı. Çözüm süreci sürekli gündemde, peki demokrasi nerede? Bugün polise güvenebilecek misiniz? Yargıya güvenebilecek misiniz? Medyaya güvenebilecek misiniz? Bu toplum kime güvenecek? Kim kendisini hür hissediyor? O zaman Türkiye’deki sorun nedir, çözdüğünüz nedir?
Cumhuriyetle hesaplaşma var!
Alevi konusunu sorayım o halde. Aleviler’in haklı talepleri var, cemevleri, zorunlu din dersleri, Diyanet yapılanması gibi... Sizin demokrasi anlayışınızda bunlar yer alıyor mu?
Toplumun sahip olduğu ortak milli değerleri insanlara aktarmanız, bağını kurmanız gerek. Zorunlu din dersine de ben bu kapsamda bakıyorum. Birbirimizi anlamadan nasıl millet olacağız? Dini öğrenmek ve öğretmek eğitimin temel unsurlarından biridir. Ben zorunlu olmasını savunuyorum.
Cemevleri konusu?
İnsanlar nerede isterse orada ibadet eder. Tüm taleplerin karşılanması gereğini savunuyoruz. Devletin burada bir statü tanımı yapması lazım. Asıl mesele şu ki... Sürekli Cumhuriyetle hesaplaşma var. Sürekli bir sorgulama var. Rüşvet, yolsuzluk, ahlak... Bütün bunlarla ilgili ciddi sorunlarımız var.
MEDYA KUŞATILMIŞ VAZİYETTE
MHP üzerine düşeni yapıyor mu? Bir alternatif olmak adına gerekeni yapıyor mu?
Biz parti olarak görüş ve düşüncelerimizi halka iletmeye çalışıyoruz. Bugüne kadar kendimizi doğru ifade ettiğimizi düşünüyorum. Bu konularla ilgili demokrasimizin kurumları sağlıklı çalışıyor mu? Medya kuşatılmış vaziyette, görüş ve düşüncelerimi nasıl ileteceğim? Yargı üzerindeki baskılar, sindirilmiş bir toplum yapısı, sivil toplumun devletin baskısı içerisine alınması... Böyle bir ortamda yaşıyoruz.
Yani MHP de kendini, örneğin sürekli sansüre uğrayan gazeteciler kadar çaresiz mi hissediyor?
Parti olarak, MHP olarak böyle baskıcı yapı içerisinde bir mücadele sürdürdüğümüzü söylüyorum.
CUMHURBAŞKANI GÜVENDE DEĞİL
Bence Sayın Cumhurbaşkanı da kendisini güvende hissetmiyor...
Cumhurbaşkanı da güvencede değil, kendisi de dinlenilmekten şikayetçi. Bugün hepimizin saydığı ortak değer olarak tartışılmadık, yozlaştırılmadık ne kaldı?
Cumhuriyetimiz tartışılıyor. Andımız gitti, Ne Mutlu Türküm Diyene gitti. Müslümanlığımız kompartımanlara ayrılıyor. Mezheplere, etnik kökenlere göre ayrıştırılıyor. Yani bu toplumun “bizim” dediği değerlerin hangisini AKP zihniyeti yozlaştırmadı? Bugün kendisine muhafazakarım diyen AKP aslında muhafazakar değerlerin, yani Türk toplumunu bir arada tutan tüm değerlerin içini boşaltıyor. Rüşvet ve yolsuzluğun ulaştığı boyut toplumumuzun muhafazakar değerleriyle bağdaşır mı? Zulüm bağdaşır mı? Bugün yaşadığımız sorun “değerler erozyonu”dur.
“Çalıyor ama çalışıyor” diye bir zihniyet olmaz
n Türkiye’de yolsuzluk ve rüşvet tartışmaları var. Bir de yolsuzluklarla ilgili olarak “çalıyor ama çalışıyor” diyenler bulunuyor...
Hangi vatandaşımız, çalışan kardeşimiz hem çalıp hem çalışıyor? O madenci nasıl gözü gibi bakıyor, o çizmenin sedyeyi kirletmemesi için çıkartayım mı diye soruyor. Bu millet çalışırken çalıyor mu? Böyle bir zihniyetin olmadığı bir toplumda yöneticilerin bunu meşrulaştırması kabul edilemez. Anlı şanlı köşe yazarları, televizyonlar çözüm süreci çözüm süreci diyor... Beyefendi, demokrasi, hukuk devleti, özgürlüklerim nereye gidiyor? Bunlara bakın... Bunların kalitesini yükselttiğiniz zaman Türkiye’nin sorunları biter. Bir taraftan bu alanlarda alabildiğine sorunlarımız derinleşiyor, bir taraftan da çözüm süreci... O zaman ne yapsın, işsiz olanlar silah mı eline alsınlar, atanamayan öğretmenler silah mı alsın? Silah meşru bir araç değildir, şiddet meşru bir araç değildir, demokrasilerde de meşrulaştırılamaz.
YARIN: KANSERE YENİK DÜŞÜP VEFAT EDEN EŞİ İÇİN NE DEDİ?