Seçim sonuçları belli olduktan sonra, bu tablodan bir hükümet nasıl çıkar diye ben de düşündüm. Neticede en gerçekçi formülün “HDP’nin dışarıdan desteklediği bir AKP azınlık hükümeti” olduğuna karar verdim ve bunu açıkladım. Bir ay, bir hafta zaman geçti ve yeni hükümet kurulamadı. Benim önerim daha da geçerli hale geldi. Gerekçelerimi sunuyorum:
1. Meclisteki siyasi partilerin amaç farklılıklarını, milletvekili sayılarının dağılımıyla birlikte göz önünde alınca, bu meclisten 4 yıl boyunca görev yapacak bir hükümet çıkmaz sonucuna vardım. Yani, kurulacak her hükümet kısa ömürlü olacaktır.
2. Bu kısa sürede (mesela 1 veya 1,5 yılda) kurulacak hükümet, ülkenin sadece “en acil” sorununa çözüm aramalıdır. Bu da Kürt meselesidir. Diğer iktisadi ve sosyal sorunlar, AKP’nin bildiği tarzda yönetilmeye devam edilecektir.
3. Kürt meselesi, ne kısa ne de uzun vadede kökünden çözülemez. Ama “yönetilebilir” (managable) bir hale getirilebilir. Meseleyi yönetilebilir hale getirebilmek için dahi, iktidarın, Kürtlerin partisi HDP’ nin işbirliğini sağlamak şarttır.
4. Kürt meselesinin siyaseten ele alınabilir hale gelmesi AKP ve özellikle Erdoğan sayesinde olmuştur. Bundan sonraki aşamada da AKP’nin ve onun lideri Erdoğan’ın katkısı olmadan ilerleme olmaz.
5. Bu sorunun çözümünde AKP ile HDP’nin varacağı her mutabakata evet demeye CHP’nin eli mahkûmdur. Böylece, Anayasa’nın değiştirilmesi için gerekli oy kolaylıkla bulunacaktır. MHP ise kapaktan hayır’ı basacaktır. Olsun o kadar artık.
KÜRTLER BU TARİHİ FIRSATI KAÇIRMAMALIDIR
AKP’nin iktidar olmak için “Kürtlerin” desteğine ihtiyacı hep vardı. Ancak, son seçimler AKP’yi bir “Kürt Partisinin” desteğine muhtaç hale getirmiştir. Kürtler bu fırsatı kaçırmamalıdır. Bana inanmıyorlarsa hamileri Amerika’ya sorabilirler. Kürtlere ikinci bir tavsiyem “her şeyi bir defada elde etmek” gibi riskli girişimde bulunmamalarıdır. Nereden, nereye gelindi. Buradan da nerelere gidilebilir. Bunu hesaba katıp, AKP’yi ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hoş tutsunlar. Bu aşamada “Dolmabahçe Mutabakatı”nı, “Mondros Mütarekesi”ne benzetip, ardından bir Sevr Anlaşması yapma hayalinden vazgeçsinler. Dolmabahçe mutabakatı, Davutoğlu’nun, çözümü Erdoğan’dan kaçırma girişimiydi. Erdoğan’a sormadan bunu yapması bir hataydı. Geri adım atmaya mecbur kalarak hatasının bedelini ödedi. Bu geçersiz mutabakatı “asgari şartlar” diye dayatmak, tarihi fırsatın kaçmasına mal olabilir.
Son söz: Zamanlama, kararın kendinden önemlidir.