Tarih: 21 Mart 2008.
Saat: 06.00
Polislerin kapısını çaldığı kişi; üniversitede 44 yıl görevde bulunmuş, İstanbul Üniversitesi rektörlüğü yapmış profesördü. Meme ve barsak cerrahisi konusunda dünyanın sayılı hekimlerinden biriydi. Ve suçu “büyüktü”; Ergenekon Terör Örgütü yöneticisi olmak!
Adı, Kemal Alemdaroğlu...
“Terörist Rektör” adını verdiği kitabı çıktı.
Kitaptan öğrendim; o tarihte 67 yaşında olmasına rağmen emniyette açlık grevi yapmıştı. Ve bilmediğim diğer konu ise; poliste, savcıda ve duruşmada susma hakkını kullanmıştı. Buna rağmen denetimli serbestlik şartıyla salıverilmişti! Neymiş; demek ki, Ergenekon sürecinde poliste, savcıda ve duruşmada söylediklerinizin hiçbir önemi yokmuş; karar önceden veriliyormuş!
Binlerce hekim yetiştiren Prof. Dr. Alemdaroğlu’nun Ergenekon sürecinde yaşadıkları biz diğer “sanıkların” başına gelenlerden farklı değil. Fakat...
Suçlandığı bir konu var ki, çok önemli:
Savcılar; “Ermeni Soykırımı Yoktur” diyen Talat Paşa Komitesi’nin Lozan, Paris ve Berlin gibi Avrupa şehirlerinde düzenledikleri yürüyüşleri “terör faaliyeti” kapsamında değerlendirmişti:
“Sanık Kemal Alemdaroğlu’nun, örgütsel irtibat halinde bulunduğu sanık Ferit İlsever’in genel sekreterliğini yaptığı Talat Paşa Komitesi’nin faaliyetlerine katıldığı...
“Diğer birçok sanığın da içinde bulunduğu bu komitenin, Ergenekon Terör Örgütü’nün içte ve dışta geniş halk kitlelerini kazanma ve yönlendirme amacıyla kurulan psikolojik savaş komitesi olduğu...”
Talat Paşa Komitesi üyesi Alemdaroğlu, 15 yıl 8 aya mahkum edildi ve Silivri Cezaevi’ne atıldı.

“Sırtımızdan hançerlediniz”

Talat Paşa Komitesi’nin genel sekreterliğini yapan Ferit İlsever de 15 yıla mahkum edildi. Emniyette sorulan, 49 sorunun 17’si -neredeyse yarısı- Talat Paşa Komitesi’nin faaliyetleriyle ilgiliydi!
Ergenekon savcıları, onlarca kişiye benzer sorular yöneltti. Ermeni soykırımı yalanı üzerine kitaplar yazan Mehmet Perinçek bile bu “suçtan” hapsedildi.
Peki...
Ergenekon savcıları, soykırım yalanına karşı Avrupa’da yürütülen tarihi mücadeleyi neden terör kapsamına soktu?
Sözü Doğu Perinçek’in duruşmada söylediklerine bırakalım:
“Talat Paşa Komitesi olarak, ‘Ermeni Soykırımı’ yalanına karşı Lozan’da, Berlin’de, Paris’te ve diğer Batı merkezlerinde yürüttüğümüz mücadelelerde bizi hep sırtımızdan hançerlediniz. Avrupa Parlamentosu’nun 2006 yılı Eylül ayında aldığı ‘Talat Paşa Komitesi’ni dağıtın’ kararını uygulayarak, Türk Devleti’nin otoritesinin üstünde başka egemenliklere bağlılığınızı kanıtladınız. Ve en son tam İsviçre’nin soykırım önyargısına karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nde dava açmak üzere olduğumuz günlerde bizi utanmadan ‘terör örgütü’ olmakla suçlayıp tutuklatarak, AİHM’deki Türkiye düşmanı çevrelerle aynı cephede savaştığınızı gösterdiğiniz ve onlara üzerinize düşen desteği verdiniz. Hatta bilgisayarlarımızdaki AİHM’e başvuru hazırlıklarımıza el koyarak, bizi dava açamaz hale getirme girişiminde bulundunuz.”
Soruyu tekrarlıyorum; Ergenekon savcıları bunu neden yaptı?
Öyle ya...
Bugün Strazburg’da, Doğu Perinçek’e karşı olanların tezi ne biliyor musunuz:
Ergenekon İddianamesi!
17 bin sayfalık Ergenekon iddianamesi İngilizce’ye çevrilerek, AİHM Büyük Daire’ye Doğu Perinçek aleyhine kanıt olarak sunuldu. Onlarca tercümanın aylarca süren çalışmasını finanse eden Kanada merkezli Zoryan Enstitüsü! Bu dosya, “Türkiye ve Ermenistan Sivil Toplum Kuruluşları Koalisyonu” adıyla hazırlandı. Koalisyonun Türkiye temsilcileri ise, İnsan Hakları Derneği ve Hafıza Adalet Merkezi...
Kimi mi bunlar? Geçelim... Bu sahte solcu, sahte demokratlar hakkında bir cümle yazdığınız takdirde, “beni hedef gösterdi” diye Avrupa’ya ağlıyorlar! Değmez...

Fethullah Gülen

Biliyoruz ki:
Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, İsviçre/Zürih’te, Ermeni soykırımı olmadığını belirtince hakkında soruşturma açıldı.
Bunun üzerine Doğu Perinçek İsviçre/Lozan’da basın toplantısı yaparak, “soykırımı” reddetti. Ardından Rauf Denktaş başkanlığında İsviçre’ye giden 200 kişilik heyet, “Ermeni soykırımı”nın uluslararası bir yalan olduğu söyledi. Sonra, Rauf Denktaş’ın başkanlığında, 1921’de Ermeni teröristler tarafından Berlin’de öldürülen sadrazam Talat Paşa adına, Talat Paşa Komitesi kuruldu.
İşte...
Tam da o günlerde...
Fethullah Gülen, ABD’de konuştu:”Ulusalcı dalgayı aşacağız.” (Yeni Aktüel, 16 Ekim 2005)
Ardından AB kararı çıktı;
“Talat Paşa Komitesi’ni dağıtın!”
Ve sonunda Ergenekon süreci başlatıldı; Talat Paşa Komitesi “terör” kapsamına sokuldu!
Düşünüyorum da...
Fethullah Gülen, -bugün kavgalı olduğu- Latif Erdoğan’a yazdırdığı “Küçük Dünyam” adlı kitapta, Ermeni Tehciri’nin yaşandığı1915’te dedesi Şamil Ağa’nın tüm aileyi alarak Erzurum/Pasinler/Korucuk Köyü’nden, Yozgat/Yerköy’e kaçtıklarını anlattı.
Hayır, Recep Tayyip Erdoğan’ın düşünsel önderi Kadir Mısıroğlu gibi Gülen’in “Ermeni dönmesi” olduğunu yazmayacağım. Bu kimseyi ilgilendirmez...
Erzurum’da tehcir, 14 Haziran 1915’te başladı. Kasım ayında Ruslar Erzurum istikametine ilerlemeleriyle birlikte bilhassa Pasinler, Köprüköy ve Azap gibi yerlerden göçler başladı.
Erzurum’daki 673 bin 297 Müslüman nüfustan, 448 bin 607 kişi özellikle Ermeni cinayetlerinden korkup iç bölgelere kaçtı. (Resmi belgelere göre Erzurum’da 9 bin 563 Müslüman, Taşnak Ermeni çeteleri tarafından şehit edildi.)
Demem o ki...
Ailesinin yaşadıklarını bilen Fethullah Gülen, Talat Paşa Komitesi üyesi olması gerekirken, o günlerde neden “ulusalcı dalgayı aşacağız” diye demeç verdi?
Ayrıca... Cemaatçi savcılarının tavrını nasıl yorumlamak gerekiyor?
Ve...
Türkiye’de; “Müslüman”, “solcu”, “demokrat” görünenlerin kimlerle ittifak yaptığına bakar mısınız?