BAŞIMIZ BELADA!

Türkiye ekonomisi hakkında size yalan söylediler! Kaderden bahsetmediler… Maalesef bu ekonominin kaderi 2013 yılında yazıldı. O yıl dünyanın gelişmiş ekonomileri “normalleşmeye” karar verdi. Gezi de vardı. Demokrasiden uzaklaşıldı. İnsanların ne dediğine, ne istediğine kulak verilmedi. Kaybedilen sadece demokrasi değildi. Kaderimizi kendimiz yazdık değiştirmek için de hiçbir şey yapmadık!

***

Seçim bu kaderi değiştirebilir mi? Sonuçta milli piyangoda büyük ikramiye de birisine çıkıyor değil mi? O zaman neden olmasın?
“Seçimler bitsin hele bakarsın ekonomi gider iyiye” diye düşünen Polyannalar olabilir. Polyanna’yı dağa kaldırmışlar dağ havası iyi geldi demiş. O hesap…
Seçim için muhtelif ihtimaller söz konusu… Sonuç ise tek! Stagflasyon! İşsizlik rakamları yükselmeye devam ederken, ekonomik büyüme duracak. Enflasyon rakamlarının da sürekli yüksek devam edecek.

***

Kısaca ihtimallere değinelim;
Erdoğan Başkan, Meclis AKP: Bu senaryoda istikrar devam ediyor gibi görünebilir de hangi istikrar? Sonuçta Erdoğan ile yatırımcılar arasında kolay kolay onarılmayacak güven bunalımı söz konusu. Korku filmlerinden hoşlansanız bile iliklerinize kadar titreyeceksiniz.

Erdoğan Başkan, Meclis Millet İttifakı: Başkan ile Meclis didişmesi Karagöz Hacivat tarzı gölge oyununa sahne olacak. İkisi de suçu birbirine atacak. Bırakın ekonomiyi, Türkiye tıkanacak. Muhtemelen erken seçime gidilecek. Türkiye daha iyiye gitmeyecek.

İnce Başkan, Meclis Millet İttifakı: Bu öngörülmesi kolay olmayan fakat içerisinde umut barındıran tek seçenek. Yeni bir başlangıç, daha fazla özgürlük barındıran yapısal bir dönüşüm. Yurt dışından da destek gelirse umuttur hiç değilse… Yine de onca vaatle işler kolay olmayacak.

***

Her şey yolunda gitse bile gelelim asıl meseleye… Seçim sonucundan bağımsız olarak dünyada bol ve ucuz paranın sonuna gelindi. Hovardalık devri sona erdi! Bizim de dahil olduğumuz Gelişen Piyasalar grubunun hikayesi bitti. Para artık ejderhanın ağzında… Aslan, kedi yavrusu gibi kalır yanında.
Amerika gaz pedalına levye yerleştirmiş gibi tam gaz gidiyor. 2020 yılına kadar devamlı faiz artırıp duracak. Haliyle “para” değil gelişen ülke, babasını tanımayacak. Maliyetler artıkça artacak. Avrupa da buna ayak uyduracak.

***

Ticaret savaşları da var. Küresel durgunluğu tetikleyebilir. Bu durum ihtimal dâhilindeyken bile risk sevmeyen hiçbir yatırımcı gelişen ülke pozisyonu tutarak sahilde sessizce beklemez. Gemiler kalkar güvenli limanlara doğru gizlice. O limanlar da çok uzak bize…
Tam bu sıralarda gezegenin ortasında Türkiye, aşırı borcu, çılgınca harcamaları, yap işlet devret ödemeleri nedeniyle fellik fellik para arayacak. Bu parasal kuraklık döneminde sıcak para talebi hep karşımıza çıkacak.

***

Türk lirasının çok ağır darbe yediği bir ortamda özel sektörün ödemesi gereken on milyarca dolar döviz borcu var. Türkiye kredi ile büyüyen, ekonomisi döviz girişine bağımlı bir ülke... Bulursa dövizi maliyetine bile bakmadan buyur edecek. Lakin birçok şirket için geç kalındı, ne yapsanız çoğu batacak!
Kısaca önümüzdeki yıllara ya daha fakir ama daha demokrat bir ülke olarak adım atacağız. Ya da hem fakir hem sefil... Peki, iyi ihtimal yok mu? Onu bana sormayın, mucizelere inanan onlar!