Tarih 16 Temmuz 2016… 15 Temmuz gecesi Erzurum Jandarma Bölge Komutanlığı Kurmay Başkanı olan Kurmay Albay Murat Koçak ile Harekat ve Asayiş Şube Müdürü Kurmay Binbaşı Murat Yılmaz gözaltına alınmıştı. Hain FETÖ’cüler tarafından gönderilen ‘sıkıyönetim direktiflerini’ uygulamakta ısrarcı oldukları gerekçesiyle 17 Temmuz’da tutuklanarak H Tipi Cezaevi’ne gönderilmişti. Ardından Koçak ve Yılmaz hakkında Erzurum 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açılmıştı. Hazırlanan iddianamede, söz konusu eylemlerin FETÖ mensupları tarafından gerçekleştirildiği, Murat Koçak’ın ‘Sıkıyönetim Direktifi’ konulu belgenin ekinde bulunan ‘İl Sıkıyönetim Komutanları’ başlıklı listenin 29’uncu sırasında sözde Erzurum Sıkıyönetim Komutanı olarak görevlendirildiği, Murat Yılmaz’ın örgüt mensuplarının yararlandığı ByLock haberleşme programını kullandığı yer almıştı.

MÜEBBET VERİLMİŞTİ

Yargılama sonrası sanıklarla ilgili olarak mahkeme heyeti kararını 5 Ocak 2017’de açıkladı. 2. Ağır Ceza Mahkeme heyeti, Murat Koçak ile Murat Yılmaz’ı ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum etti. Mahkeme heyetinin bu kararı ile Türkiye’deki ilk
darbeci komutanlar davası karara bağlanmış oldu. Sanıklar Murat Yılmaz ve Murat Koçak, Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf başvurusunda bulundu. Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, sanıkların istinaf başvurusunu görüştü. Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararı onayladı.

TEMYİZE GİTTİLER

Daha sonra onaylanan karar sanık darbeciler tarafından temyiz edildi ve dosya Yargıtay’a gitti. Yargıtay 16. Ceza Dairesi 43 sayfalık tebliğname hazırladı ve Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’nin kararına hak verdi ve onadı. Yargıtay’ın onama kararında şöyle denildi: “… 15 Temmuz darbe kalkışmasıyla ilgili verilen mahkeme kararları, derdest bulunan dava dosyaları ve yürütülen soruşturmalar, resmi kurumların tespitleri değerlendirildiğinde… 15 Temmuz darbe teşebbüsünün, daha önce de birçok kez yaşandığı üzere, uluslararası güç odaklarının da desteğiyle, esas itibarıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sızmış FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü mensuplarınca gerçekleştirildiği, kalkışmaya başka unsurların da katılmış olma ihtimalinin, darbenin bu karakterini değiştiremeyeceği değerlendirilmiştir.”

DARBEYİ KİM ENGELLEDİ?

YARGITAY 16. Ceza Dairesi, darbe girişiminin nasıl engellendiğini madde madde şöyle sıralamış: Türk halkının bir bütün olarak demokrasiye sahip çıkması. Özellikle darbeye teşebbüs edildiği 15 Temmuz gecesi  farklı düşünce ve etnik yapıda olmasına rağmen bireysel özgürlüğü ve ülke bağımsızlığını korumak amacıyla ağır harp silahlarına karşı silahsız olarak canı pahasına yasal meşru savunma hakkını kullanmak için sokaklara çıkan büyük halk kitlelerinin direnişi…
Halkın iradesi ile meşru yollarla iktidara gelmiş bulunan başta Cumhurbaşkanı, Başbakan ve üyeleri, TBMM, bir kısım siyasi partilerin halkı direnişe davet etmeleri… TSK’nın üst komuta kademesi  ile FETÖ mensubu olmayan vatansever subay-astsubay, er ve erbaş olarak görevli personelin direnişleri, polis ve MİT’in görev azmi… Basın ve medya, HSYK, belediye başkanları ve çalışanlarla birlikte çok sayıda isimsiz kahraman…

BYLOCK ÖRGÜT BAĞLANTISINI GÖSTEREN DELİL OLMUŞTUR

YARGITAY kararında FETÖ’nün gizli haberleşme ağı ByLock’a da özel vurgu yapılmış ve şu tespitler yapılmış: “Bir kişinin mobil telefon cihazında veya bilgisayarında özel bir iletişim ağına dahil olduğuna dair bir program kullanılabilir. ByLock uygulaması, güçlü bir kripto sistemi ile inter
net bağlantısı üzerinden iletişim sağlamak üzere, gönderilen her bir mesajın farklı bir kripto anahtarı ile şifrelenerek iletilmesine dayanan bir sistemdir. ByLock, somut delillerle kanıtlandığı üzere, FETÖ’cülerin kullanmaları amacıyla oluşturulan, kişinin örgüt bağlantısını gösteren delil olacaktır.”

KANUNA GÖRE SİSTEMLİ VE ÖRGÜTLE EYLEMLER

15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişimine katılan subaylarla ilgili “Suçun maddi unsurları” bölümünde şöyle denilmiş: “Belirli bir plan içerisinde uygulamaya konulan sistemli ve örgütlü bir bağlantı içinde organik bütünlük arz eden eylemler tehlike suçunun oluşması için yeterlidir. Kanunun aradığı fiziki/maddi cebir olduğu açıktır. Amaç suç yönünden elverişli/vahim olduğu takdirde silahlı bir örgütün veya TSK’ya mensup unsurların Meclis’i, Cumhurbaşkanlığı’nı ya da benzer kurumları kuşatması halinde silah kullansın ya da kullanmasın fiziki cebrin mevcudiyetinde tereddüt edilemez.”