ANALİZ

Bütün amaç yerel seçime kadar milleti oyalamak


Hesapta “kriz- mıriz” yok biliyorsunuz.
Ama her ne hikmetse bu sözü her tekrarlamalarının ardından “krize karşı önlemleri” sıralamaya başlıyorlar.
Damat Berat Bey dün “enflasyonu nasıl dengeleyeceklerini” anlattı.
Tek tek bakıldığında bir kriz anında uygulanabilecek önlemler diyebilirsiniz.
Ancak hepsinin ortak bir özelliği var.
Önlemler iktidara en az 6 ay kazandırmayı amaçlıyor.
6 ay ekonomi sakin gitsin, vatandaş krizin ağır etkilerini pek hissetmesin ya da karşı propaganda taktikleri işlesin bu yetecek saraya.
Çünkü 6 ay sonra seçim var. Erdoğan bu seçimden “ağır yara” almadan çıkmayı istiyor.
Zafer kazanmasının mümkün olmadığını muhtemelen kendisi de biliyordur, bu nedenle ağır bir yenilgi olmaması için önlem almaya çalışıyor.
Enflasyonla mücadele taktikleri 6 aylık bir ferahlama sağlayabilir ve seçim sonucu “çok fena” çıkmazsa ondan sonrası kolay.
Seçimden sonra ne olursa olsun 2023 yılının ortasına kadar kimse Erdoğan’a ve iktidarına dokunamaz.
Bütün amaç bunu sağlamak.
İşin özü şudur; Erdoğan asıl hayaline yerel seçimden sonra kavuşacak.
Çünkü o andan itibaren yönetimi tamamen denetimsiz hale gelecek.
Meclis aritmetiği sayısal olarak AKP’nin az da olsa aleyhine gibi görünse bile, buradan iktidarı sıkıntıya sokacak bir kararın çıkması mümkün değil.
Ayrıca Meclis’in bütün denetim yetkisi elinden alındığı için ne Cumhurbaşkanı, ne bakanları ne de bürokratları hakkında en küçük bir soruşturma yapılması ihtimali tamamen ortadan kalkıyor.
Yargı da bütünüyle denetim altında olduğundan iktidarın başı hukuken de asla sıkıntıya girmeyecektir.
Bu koşullarda yaklaşık 4 yıl ülkenin başında kalan Erdoğan’ın daha sonraki seçimi kaybetmesi de mümkün olamaz.
Muhalefetin elinde artık tek seçenek kalmıştır.
Yerel seçimlerden zaferle çıkabilirse, başta Ankara ve İstanbul olmak üzere büyük kentlerin belediyelerini ele geçirebilirse bir ihtimal Erdoğan’ı frenleyebilir, ondan sonrası için umutlanabilir.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Gündüz torbaya girdiği için atamalar gece yapılıyor


Rahmetli babaannem gece yatmayıp da bir şey yaptığımda “Haydi yat artık gündüz torbaya mı girdi” diye çıkışırdı...
Erdoğan da sanki gündüzler torbaya girmiş gibi önemli kararnamelerini hep gece yarısı çıkarıyor.
Son kararnamesi Cumhurbaşkanlığı kurullarına yapılan atamalar.
Kimler yok ki?
Örneğin Kültür ve Sanat politikaları kurulunda Orhan Gencebay, Alev Alatlı var.
Dikkatimi çeken bir isim de İskender Pala oldu.
Cemaatçilerin yere göğe sığıdıramadığı bir isimdi.
Siyasal İslamcı olduğu için ordudan atılmıştı. Balyoz belgelerini Amerika’lardan alıp Çukurambar’daki AKP’li bir milletvekilinin ofisinde düzenleyen kişi olduğu ileri sürülür.
Fetullah Gülen’in bir haftalığına Türkiye’ye getirilmesini, Erdoğan’la bir kahvaltı yapmasını ve çekilecek güleryüzlü fotoğrafların servis edilmesini tavsiye etmişti.
Dikkat çeken isimlerden biri de Baykal’ın prenslerinden Korkmaz Karaca Ekonomi Politikaları Kurulu'na alınmış.
Kurulda Varlık Fonu yönetiminden çıkarılan Yiğit Bulut da var.
Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu’na SADAT’ın Başkanı Ad-nan Tanrıverdi atanmış örneğin.
Hayırlısı, ne diyelim.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Fırsatçılara ne kadar ceza kesiliyor?


Yandaş medyanın sayfaları ve ekranları “market teftişi yapan” zabıta görüntülerinden geçilmiyor.
Amaç fırsatçılara göz açtırmamak.
Fahiş zam yapmaya kalkanlar önleniyor ve ağır cezalara çarptırılıyor.
Başlıklar böyle de haberin ayrıntısına girildiğinde bunların hiçbirine rastlamıyorsunuz.
Hangi marketler fahiş fiyat uygulamış, kimler fırsatçı ve bunlara ne ceza yazılmış öğrenemiyorsunuz.
Çünkü böyle bir şey yok.
AKP’li belediye başkanları Saraya yaranmak için marketlerde zabıta fotoğrafı çektiriyorlar o kadar.
Ceza falan yazamıyorlar.
Yazamazlar da.
Nedeni basit; ellerinde bir fiyat tarifesi yok, kıstas alacakları bir başka veri yok.
Ama en önemlisi fiyat denetimi yapmak gibi bir yetkileri yok.
Yandaş medya konuyu bağlamak için satır aralarına  “Marketlere gereken uyarılar yapıldı” cümlesini ekleyip kurtuluyor.

ÇOK GÜLDÜM

10 lirayla neler yapılabilirmiş meğer


Günün esprisi bir okurumdan geldi;
Eskiden annem bana 10 TL verdiğinde ben köşedeki markete gidip 2 ekmek, 2 şişe süt, bir kangal sucuk, 1 kg peynir, 1 paket kahve ile geri dönerdim. Şimdi artık bunu yapamıyorum. Kahrolası güvenlik kameraları!

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Asker kaçağı Albay İsmet Paşa


Atatürk’e dil uzatmaya çekinenlerin yıllardır başvurduğu ilk şey İnönü’ye saldırmaktır.
Bu yeni değil, sağ siyasetçiler çok partili hayata geçtiğimiz günden beri bu taktiği kullanır.
Ama örneğin Süleyman Demirel, İnönü’yü çok eleştirmesine rağmen saygı sınırlarını aşmamaya özen gösterirdi.
Hatta partisindeki bazı kişilerin “çizgiyi aşmasına” tepki gösterdiği bilinir.
“İnönü siyasi rakibimizdir ama arkasında Kurtuluş Savaşı var, bu devletin kurucularındandır saygısızlık yapamazsınız” dediği bilinir.
Buna rağmen İnönü’ye iftira atmaya, karalamaya, aşağılamaya yeltenenler hep çıkmıştır.
Bunların bazıları çok komiktir.
Örneğin bugün her yalana inananların babaları da İsmet İnönü’nün “asker kaçağı” olduğu yalanına inanırdı.
“Biliyor musun” derlerdi “Bu Albay İsmet Paşa var ya, asker kaçağı imiş meğer.”
Albay, paşa ve asker kaçağı.
Bunların torunları aya yapılan yolda arabaların camlarını silmek için beklemeye başladılar.