ANALİZ

Kutlamayı Arapça yapınca daha dindar olmuyoruz


İstanbul’daki bazı AKP’li belediye başkanları duvarları donatmışlar.
Bayram kutlaması yapıyorlar.
Kurban Bayramınız mübarek olsun” yazıyor bu dev panolarda.
Belediye parası ile başkanın reklamını yapmak aslında soruşturma konusu olmalı.
Belediye başkanı hangi partiden olursa olsun fark etmez.
Bizim paramızla kendi fotoğraflarını asıp reklamlarını yapıyorlar.
Bir hizmeti tanıtsalar bir şey demeyeceğim ama mecbur muyuz hangi ilçeye girersek girelim o ilçenin belediye başkanının fotoğrafını görmeye.
İstanbul Büyükşehir belediyesi de aynı şeyi yapmış.
O da dev panolarda “Kurban Bayramımızın mübarek olmasını” diliyor.
Peki, mübarek nedir?
Kutlu” anlamına geliyor.
Sadece Arapça. Tek özelliği bu.
Ama bizim güya dindar kesim bu tür bir dil kullanarak daha dindar olduğunu zanneder hep.
Kurban Bayramı'nı, Şeker Bayramı'nı, kandil gecelerini kutlarken “kutlu olsun” demek yerine “mübarek olsun” demeyi tercih ederler.
Selam verirken de Arapça’da merhaba demek olan Yahudi dili İbranice’den gelen Selamünaleyküm deyince de dindar olduklarını düşünürler.
Ramazanda ise “Hoş geldin ya Şehr-i Ramazan” lafı her yere asılır.
Aralarında camii cemaatinden olanlar dahil namaz kılan oruç tutan dindar olduğunu söyleyen kimbilir kaç kişiye sordum bu sözün anlamını.
İnanmayacaksınız ama bir kişi bile çıkmadı bilen şu ana kadar.
Arapça ya, kutsal bir söz sanıyor ve ağzını doldura doldura kullanıyor, böylelikle daha sağlam bir Müslüman olduğunu düşünüyor.
Hoş geldin ya Şehr-i Ramazan” demek “Hoş geldin Ramazan ayı” demektir.
Şehr Arapça’da “ay” anlamındadır.

bayram-can

ÇOK GÜLDÜM

Bayram fıkraları engin bir hoşgörü taşır


Bugün bayram. Sizler için birkaç fıkra seçtim.
Mizah ne yazık ki günümüzde pek geçerli akçe değil.
Mizah asidir başkaldırır.
Mizah eleştirir.
Mizah sorar sorgular.
Mizah düşündürür.
Günümüzde bunlar “aşk-ı memnu” gibi şeyler artık.
Kimin haddine eleştirmek, sormak, sorgulamak hele hele ülke yönetimiyle dalga geçmek?
Oysa bu milletin ruhundaki mizah duygusu asırlar boyu süre gelmiştir.
Taassubun en şiddetli olduğu zamanda da askeri yönetimlerin milleti inim inim inlettiğinde de mizah hiç hız kesmemişti ülkemizde.
Darbe günlerinde bile generallerin taklidi yapılabilirdi örneğin.
Tayyip Erdoğan bile hicvedilmişti bundan 12-13 yıl önce.
Şimdi sıkı mı?
Yine de kıyısından köşesinden mizah yapılıyor elbette.
Bu bayram günü seçtiğim fıkralar dindar değil dinci olanlar tarafından hoş karşılanmayabilir.
Ama bu ve benzeri fıkralar halkın dilinde yüzlerce yıldır var.
Kendini de eleştiren kendisiyle dalga geçen bu fıkralarımız, Nasreddin Hoca’mız, Neyzen Teyfik’imiz zenginliğimizdir aynı zamanda.
Ne yazık ki asırlar önce yazılmış şiirlerde bile suç arayan ve kendi insanlarını ihbar edip hapse atılmalarından derin bir haz alanların ülkesi haline getirildik.
Ama aşacağımıza inanıyorum bu günleri.
Karanlık ve gerilik hiçbir zaman egemen olmamış ki dünyada bundan sonra bizde olsun. Öyle değil mi?
Haydi daha fazla uzatmayayım ve birkaç bayram fıkrası ile sizleri baş başa bırakayım;

Romantizm yapayım derken


Kurban Bayramı’nda Temel ile Fadime kurbanlık almaya gitmişler. Gezmişler gezmişler Temel artık yorgunluktan bitap düşmüş. Fadime’ye dönüp son derece romantik bir eda takındıktan sonra “Yeter Fadime” demiş “Bırak kurban aramayı, bu yıl ben kurbanın olayım.” Fadime Temel’i aşağıdan yukarı süzdükten sonra umursamaz bir biçimde “Üzgünüm ama bu yıl öküz kesmeyeceğim” demiş.

Müslüman var mı aranızda?


Cemaat, camide namazını kılmış, tesbihat yapıyormuş. Birden içeri elinde çifte su verilmiş Bursa işi bir ekmek bıçağı bulunan bir adam girmiş ve gür sesiyle “Aranızda Müslüman var mı?”diye bağırmış.
Cemaat, eli bıçaklı adamdan acayip korkmuş tabii.
Kimseden ses çıkmamış. Ama içlerinden yaşlıca biri cesaretini toplamış, her şeyi göze almış artık ve elini kaldırmış “Ben ben Müslümanım.”
Adam “Beni takip et o zaman” demiş ve birlikte dışarı çıkmışlar. Meğer kurban kestirecekmiş. Kurbanını yaşlı adama kestirmiş ama adam yaşlı tabii, yorulmuş.
Ben yoruldum evladım, derisini de başkası yüzsün” demiş.
Kurban sahibi adam camiden içeri tekrar girmiş, bu sefer Bursa işi bıçağı kana bulanmış gören cemaat iyice korkmuş tabii.
Adam “Aranızda başka Müslüman yok mu?” diye bağırmış.
O anda herkes imama bakmış, imamın ödü kopuyor tabii.
İmam “Ne bakıyorsunuz bana ya” demiş ve eklemiş; “İki rekat namaz kıldırdık diye Müslüman mı olduk?”

Nasıl iyi oluy miymiş?


Erzurumlu tarladaki harmanını kaldırmış ekinini kurutuyormuş.
Öğleden sonra gökyüzü kararmaya başlamış..
“Allah'ım, ne olirsen ekinim gurumadan yağmurunu yağdırma!” diye dualara başlamış “Hiç olmazsa bir gün müsade et Allahım ne olirsen.”
Ekini neredeyse kurudu kuruyacak.
Akşam üzeri, bir yağmur bir boran ki sormayın gitsin.
Tüm ekini çürümüş Erzurumlunun.
O hırsla eve gelmiş, bir de bakmış ki; eşeği de yıldırım çarpmış.
Bu olay Erzurumlunun içine oturmuş tabii ki ama elden ne gelir ki.
Zaman geçmiş, ramazan ayı gelmiş.
İlk gün niyetlenmiş Erzurumlu. İftara tam yarım saat kala, bir sigara çıkarıp yakmış. İlk nefesini şöyle bir güzelce çekmiş ve gökyüzüne bakarak üflemiş.
Nasıl? İllet oliysen şimdi değil mi?” demiş ve eklemiş; “Ölen eşeği de gurbana saymazsam şerefsizim.”

Duruma göre


Bektaşiye sormuşlar :
-Rakı içer misin?
-Akşamdaaaan akşaaaama...
-Namaz kılar mısın?
-Bayramdan bayrama, bayramdan bayrama...

plusbanner2x