ŞAŞIRDIM

Sarıgül Şişli’ye CHP adayı olmak istemediğini ilan etti


Şu CHP’liler bayılıyorlar Erdoğan’ın fedaisi gibi çalışan gazetecilere konuşmaya.
Özellikle kadın olanlara ilgi daha büyük.
Bunun son örneği Şişli’ye CHP’den aday adayı olan Mustafa Sarıgül.
Yandaş Nagehan Alçı Şişli’ye sanıldığı gibi Mustafa Sarıgül’ün değil CHP eski İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat’ın aday gösterileceğini yazmış.
Bunu da CHP’den gelen bilgilere dayandırmış.
Sarıgül bunun üzerine galiba aday yapılmayacağını ilk ve tek söyleyen kişinin Nagehan Alçı olduğunu düşündüğünden hemen kendisini aramış şunları söylemiş;
“Her gün sahadayım. Bana inanılmaz bir ilgi ve özlem var. Halk Sarıgül’ü istiyor. Şişli Sarıgül diye inliyor. Kemal Bey İstanbul’un oylarını yükseltmek istiyorsa beni aday yapmak zorunda. 2014’te İstanbul’a uygun gördüğü bir ismi, üstelik şimdi bu kadar da teveccüh varken Şişli’ye aday yapmamasını bu halka anlatamaz.”
Nagehan Alçı gazetecilik yaparak bir de soru sormuş Sarıgül’e.
“Peki” demiş “Ya aday yapılmazsanız? B seçeneği ne? DSP’den aday olur musunuz ya da bağımsız girer misiniz?’”
Sarıgül cevabı yapıştırmış; “İstanbul’da büyükşehir dahil, benden başka öne çıkan, sivrilen, halkın tanıdığı, bildiği tek bir aday yok. Parti kazanmayı hedefliyorsa ben ortalamayı yukarı çekerim. Ekrem Bey’in de beni istemesi lazım.”
Şimdi diyeceksiniz ki “Başlıkta Mustafa Sarıgül’ün Şişli’ye aday olmadığını ilan ettiğini yazıyorsun, bu sözlerden bu anlam mı çıkar?”
O bir ironi tabii.
Sarıgül “Parti beni aday yapmaya mecbur” diyor.
Bu çok tahrik edici bir söylem.
Hatta öyle ki Sarıgül adeta “Partim beni aday yapmasın da ben de ortalığı birbirine katayım” der gibi.
Gerçekten aday olmak isteyen bir kişi böyle konuşmaz.
Ne bileyim, belki de hesaplar farklıdır.
CHP’nin bu seçimlerde de başarısız olmasını isteyen, bu sayede  parti içindeki hesaplaşmasını yapmayı planlayanlar vardır.
Örneğin bir başkası da “31 Mart’ı bekleyin hele, o saate kadar konuşmayız sonra da hesabını sorarız” dedi geçenlerde.
Galiba CHP’nin kazanacağına asla inanmıyor ki hasretle hesap sorulacağını düşündüğü 31 Mart 2019’u bekliyor.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Ne kadar ayıp, bir gazeteciye “ne idüğü belirsiz” denir mi?


Bir kere deyimin asıl hali “ne idüğü” değil “ne idiği”dir.
Cumhurbaşkanı “Galat-ı meşhur” tanımı kullanıyor.
Tam karşılığı “soyu sopu belirsiz” demektir.
Cumhurbaşkanı adını vermese bile Türkiye’nin en çok izlenen ana haber sunucusu için “bunun soyu sopu belli değil” demekte, diyebilmektedir.
Erdoğan’ın bu konuda elinde ne var bilemem ama zaten öyle bir derdi de yok. Asıl amaç hakaret etmek, kalabalıkların önünde aşağılamak.
Bu kadar aşağılamadan sonra kalabalıklar içinden “durumdan vazife çıkaran” biri olursa ne olacaktır?
Bırakın bir gazeteci olmayı, bu ülkenin sıradan bir vatandaşı olarak ülkemin Cumhurbaşkanı’nın toplumda sevilen ve saygın yeri olan bir gazeteciye “soyu sopu belli değil” diyerek hakaret etmesinden son derece rahatsız oluyorum.

Bİ SORALIM BAKALIM

Kılıçdaroğlu bu kez kaçamayacaksa başına ne gelecektir?


Cumhurbaşkanı Erdoğan artık canı nasıl istiyorsa öyle konuşuyor.
Gerçi hep böyleydi aslında ama pazar günü söylediklerine bir anlam vermek mümkün değil.
Bugüne kadar konuşmalarının en ağırlıklı bölümü kendinden olmayan herkese ağır hakaretler olan Erdoğan’ın son konuşmasında gerçekten “dehşetengiz” ifadeler vardı.
Görünürde etkili hiçbir muhalefet yapmamasına rağmen Erdoğan’ın hedefinde hep CHP ve genel başkanı var.
Erdoğan pazar günü de Kılıçdaroğlu’nu yine meydanlarda binlerce kişinin önünde ve tabii tüm kanallarda canlı yayın yapıldığı için milyonların önünde yine hakaret yağmuruna tuttu.
Kılıçdaroğlu’nun yine ne ahlakı, ne namusu, ne korkaklığı kaldı.
Ama bir cümlesi bana göre çok vahimdi.
Erdoğan dedi ki “Burası Paris değil. Gezi olaylarındaki gibi bir şeyler yapmaya tevessül edersen bu millet 15 Temmuz’da FETÖ’cülere nasıl meydanları dar ettiyse yine eder. Sen tankların arasından kaçıp Bakırköy Belediyesi’ne gitmiş olabilirsin, ama bu defa kaçmaya bile fırsat bulamazsın, onu bil.”
Bu cümlenin ne anlama geldiğini açıkça yazmak bile istemiyorum.
Erdoğan demek ki siyaseti artık bu çizgiye getirmek istiyor.
Beni şaşırtan muhalefetin bu kadar ağır bir söze karşılık verecek cesareti bulamaması.
Yazık bu ülkeye.

İRONİ

Sorular güzel ama cevap daha da güzel


Cumhurbaşkanı halkın karşısında konuşuyor.
Coştukça coşmuş.
CHP Genel Başkanı’nın kendisine sorduğu soruları okuyor ve “Yalana bak yalana” diyor.
Sorular şöyle;
1- 2 Ekim günü iki ayrı uçakla İstanbul’a gelen, geldikleri gün Cemal Kaşıkçı’yı başkonsolosluk binasında katleden, aynı günün gecesinde Türkiye’den ayrılan 15 kişi neden sorgulanmadı? Üstelik bunların hiçbir diplomatik dokunulmazlığı yoktu ve cinayete ait ses kayıtları da senin elindeydi...
2- Cinayetin en önemli isimlerinden Suudi Arabistan Başkonsolosu El Uteybi’nin 16 Ekim günü Türkiye’den ayrılmasına neden izin verdin?
Affedersiniz ama durum aynen böyle değil mi?
O halde Erdoğan’ın “yalana bak” sözü ne demek oluyor, nesi yalan bunun?
Adamlar cinayeti işleyip ellerini kollarını sallayarak gitmedi mi?
Daha ne?
Çok güzel sorulara ancak “bu kadar güzel cevaplar” ancak Türkiye’de verilir herhalde.

BUNU YAZMAK GEREK

Bu rakam Guinness Rekorlar Kitabı’na girebilir


Kesin rakam tam belli değil, 2017 sonu itibarıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatları tarafından açılan hakaret davası sayısı 12 bin 168 olmuş.
Bu rakam büyük ihtimalle bugün daha büyüktür.
Dava açılanlar arasında 80 yaşının üstünde evinden çıkamayan kişiler olduğu gibi 15 yaş altı çocuklar bile var.
Bu davaların yüzde 99’u sosyal medya üzerinden hakaret edildiği iddiasını taşıyor.
Dünyada başka bir ülkenin cumhurbaşkanı ya da başbakanı kendi vatandaşlarına karşı “bana hakaret ediliyor” diyerek bu kadar dava açmış mıdır bilemiyorum ama sanmıyorum.
Sanki bu rakam rahatlıkla Guinness Rekorlar Kitabı’na girebilir.
Her şey bir yana elbette “sinkaflı” küfürler, iftiralar dava konusu olabilir.
Ama görüyoruz ki Erdoğan’ın başkaları için sıklıkla ve çok rahatlıkla sarf ettiği kelimelerden de davalar açılmış.
Erdoğan’ın çok sık kullandığı kelimelerden hemen aklıma gelenleri sıralamak istiyorum;
“Ahlaksız, cibilliyetsiz, ne idüğü belirsiz, rezil, terbiyesiz, hadsiz, kendini bilmez, nesebi gayrı sahih, terörist, hain, alçak, namussuz, dinsiz, imansız.”
Sosyal medyada Erdoğan hakkında bu tür ifadelerden herhangi birini kullananlar hakkında hemen dava açılıyor ve gözünün yaşına da bakılmıyor.
Buna karşı kendisine bu tür sözler söylendiği gerekçesiyle Erdoğan’a yönelik açılmış bir dava var mı bilmiyorum.
Ayrıca zaten açılsa da bu konuda saray aleyhine karar verebilecek bir mahkeme var mıdır, onu da bilemem.