ACAİP YAZILAR

Tabancayı alnına dayayanlar sonra niye indirmişler acaba?


Genelkurmay Başkanlığı döneminde de Savunma Bakanlığı’na atandığında da sesini pek duymadığımız Hulusi Akar ortaya bir çıktı pir çıktı yani.
Meclis’e gelip de bakanlığı ile ilgili eleştirilere cevap verirken öyle şeyler söyledi ki hem millet sesini duymuş oldu hem de hakkında pek ilginç şeyler öğrenme fırsatı yakaladı.
Daha önce de yazdım, biraz tekrar olacak ama meğer “darbeciler” genelkurmay paşasını 15 Temmuz gecesi alıp götürmek ve boynuna kemer takmakla yetinmemişler.
Bir de üstüne “alnına tabanca dayayıp” demişler ki “Paşa, paşa ya bizim başımıza geçersin ya da seni buracıkta öldürürüz.”
Eeee paşa boşuna kahraman olduğunu anlatmıyor ya, CHP’li Özgür Özel’e dönüp “Sen alnına tabanca dayanmasının ne olduğunu bilir misin?” diye avazı çıktığı kadar bağırdıktan sonra “Ama ben ne yaptım?” diye sormuştu.
Sonra da cevabını vermişti; “Önüme kağıt koydular, imzalamamı istediler, ben imzalamadım.”
Harika.
Müthiş.
Çok kahramanca.
Öyle değil mi?
Ama paşanın unuttuğu küçücük bir detay var.
Genelkurmay Başkanı’nın alnına tabanca dayayıp da “Başımıza geçeceksin” diye tehdit edenler “ret” cevabı alınca o tetiği niye çekmemişler ki?
Madem gözlerini o kadar kararttılar paşanın başlarına geçmeyeceğini anladıklarında tetiği çekmeleri de çok makul bir davranış olmayacak mıydı?
Kimileri “emir komuta zinciri içinde yapılmazsa darbenin başarısız olacağını biliyorlardı” diyebilir.
Yani paşa başa geçmeyi kabul etmeyince sistem çökmüş ve darbe başarısız olmuş oluyor.
Hayır, buna gerek yoktur, darbede, en tepedekini indirir emir komuta zincirini yeniden oluşturursunuz.
Akar da bunu bilir aslında, ama ne bileyim, belki de çok iyi bir poker oyuncusudur ve darbecilerin blöf yaptığını gözlerinden şıp diye anlamıştır.
Eh bu durumda kahramanlığa oynamak çok da zor değil tabii.
İşin kötüsü milletin bir bölümü bunları yiyor ya, işte ona çok canım sıkılıyor.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Sarı yeleklilere hayır mavi yelekliler canımız ciğerimiz


mpi

Milli Piyango sokak sokak gezen satıcılarına bir örnek “yelek” diktirip dağıtmış.
Bu karar muhtemelen Fransa’daki “sarı yelekliler eyleminden” önce alınmıştır.
Yoksa Milli Piyango’nun haddine mi yelek giymek.
Neyse ki verilmiş sadakaları varmış da yelekleri sarı yapmamışlar.
Milli Piyango’nun ana rengi mavi olmasa yanmışlardı vallahi.
Paris’teki sarı yeleklileri “hain, terörist ve dahi PKK’lı” belleyen halkımızın necip bir bölümü şimdi kendi topraklarımızdaki mavi yeleklileri bağrına basıyor peşinden koşuyor.
Haydi iyi şanslar.
Belki de size çıkar.

KOMİK

Bu haftanın aforizmaları


Bu pazar için İbrahim Ormancı’dan gelen duvar yazılarından bir demet hazırladım sizler için;

Çeyrek altında düşüş devam ediyormuş. Eminim yazın evlenenler “Keşke kışın evlenseydik” diye dövünüyordur.

★★★

Artık martılar bile aç. Kimse paraya kıyıp simit alamıyor ki, bir de martılara atsın?

★★★

Bence Mansur Yavaş soy ismine BULUNMAZ’ı eklemeli. Bulunmaz Hint kumaşı ya.

★★★

Bir çocuk kitabı yazdım. Hiçbir yayınevi basmadı. Adı mı ? “Alice Harika Avcı’lar Dünyasında!”.

★★★

Asgari ücret 2 bin liranın üstü olmaz” diyen patrona “Ben sana 4 bin lira veriyorum. Hadi buyur sen çalış” demek gerek.

★★★

Odalarda ışıksızım. Neden? Borcundan dolayı elektriğim kesik.

★★★

Delikanlının birine “Seviyorsan git konuş” dedim. “Amca kız elinden akıllı telefonu bıraksın. Hemen gidip konuşacağım” dedi.

★★★

Kader bir gün bize de güler diyordum. Gülüyormuş da ben farkında değilmişim. Bir yerleriyle gülüyormuş kader bize meğer.

★★★

Dost dost diye nicesine sarıldım. “Aaa manyak mı ne?” lafını duymaktan da usandım.

★★★

Oğlum bir köylü kızıyla evlenmek istiyor. Tatil köyünün en güzel kızıyla.

★★★

Güzele bakmak sevaptır ama “Ne bakıyorsun?” diye çanta yemek farzdır.

ÇOK GÜLDÜM

Pazar fıkrası


İŞ BİLENİN KILIÇ KUŞANANIN

Belki bilen vardır ama bankalar, borçlar, faizler falan çok konuşulunca aklıma pek sevdiğim bir banka fıkrası geldi.
Hep bankalar bile kazık atacak değil ya bu da bankaya kazık atan adamın hikâyesi.
Ama işe bakın ki kazık atan da banka gibi zengin o da başka.
Neyse okuyalım;
New York’lu iş adamı, bir ay sürecek yurtdışı seyahati öncesinde, son model Ferrari’sini bankanın önüne park ettikten sonra kredi bölümündeki ilgiliden 10.000 dolar kredi talebinde bulunur.
Banka memuru belgeleri hazırlar ve teminat isteğini bildirdiğinde adam yola çıkmak zorunda olduğunu ama  Ferrari’sini bırakabileceğini söyler.
Teminat araç bankanın otoparkına çekilir.
Bir ay sonra adam iş seyahatinden dönüp bankaya olan borcu 10.000 Doları ve 1 aylık faizi 12.5 Doları ödedikten sonra arabasını geri istediğinde memur dayanamayıp “Beyefendi hesaplarınızdan gördüğüm kadarıyla hayli zenginsiniz. Aslında krediye ihtiyacınız olmadığı da anlaşılıyor. Buna rağmen neden 10.000 dolara ihtiyaç duydunuz?” diye sorar.
Adam anahtarlarını sıkı sıkıya kavradıktan sonra gülerek cevap verir; “Böyle pahalı bir arabayı, bir ay boyunca New York gibi bir yerde başka nasıl güvenle park edebilirsiniz, hem de 12.5 Dolara?”
KISSADAN HİSSE; Ne kadar zengin olursanız olun otopark parası herkese batar.

BAŞIMDAN GEÇENLER

Sonunda CHP de imamını buldu


İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için Ekrem İmamoğlu’nun adının açıklandığı günün akşamı Beylerbeyi’nde sıkı AKP’li tanıdıklardan biriyle karşılaştım.
Kollarını açıp “Ben ne söylüyordum hep, bir gün bu CHP de akıllanacak, gerçeği görecek” dedikten sonra sıkı bir kahkaha patlatıp “Sonunda CHP de bir imam buldu ya artık gözüm açık gitmem” demez mi?
Benimle beraber orada kim varsa gülmekten kırıldık.