Aramızda gerilmiş teller kalktı. Sökülmeyecek kadar dibe batmakta olan gerginlikler bitiverdi. Boydan boya çatlayan bir cama dönmüş ilişkiler bir telefon konuşması sonunda sapasağlam kristal aynaya dönüştü. Sevindirici tablo.
Gerçekten iyi oldu.
Türk askeri ile ABD askerinin çatışma ihtimali ortadan kalktı. ABD Başkanı Trump’ın Türk Cumhurbaşkanı ile yaptığı “telefon sözleşmesi” yani karşılıklı söz vermeler, söz almalara göre sanki ABD “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)”den vazgeçti.  BOP’un yerini sanki BT (Büyük Türkiye Projesi) aldı.
BUSH Doktrini değişti.
BOP çöktü.
Başkanlık da bize kaldı.
Trump’ın sözcüleri; “Artık Ortadoğu’nun polisi biz olmayacağız, Afganistan’dan da çekileceğiz” diyor. Bizim açımızdan çok iyimser görünen bu tablonun yaratacağı değişimin rüzgarı ile yakında “ABD, Adana İncirlik’den de çekilir mi” çekilir.

★★★

Telefon sözleşmesi.
Tarihi belge oldu.
Telefonun öbür ucunda ABD Başkanı Trump soruyor:
“DEAŞ’ı temizler misiniz?”
Telefonun bu ucunda Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan cevaplıyor:
Temizleriz.”
“Daha önce de temizledik”
“Yeter ki siz bize gerekli lojistik desteği verin”
Ben şüpheciyim.
Trump, “DEAŞ’ı siz temizlerseniz biz çekiliriz” diyerek Türk Ordusu’nun ABD’nin Ortadoğu’daki vekili olmasını mı istedi. Biz şimdi ABD’den bir vekalet mi aldık? Vekalet savaşına mı iteleniyoruz?
Şüphelenmek zorundayım.
Çünkü ABD’nin Suriye’ye askerini, silahını, eğitimini-donatımını yığması sadece DEAŞ ya da diğer adıyla IŞİD ile savaşmak için değildi. ABD aynı zamanda PKK’nın uzantısı YPG’yi ordulaştırmak, eğitmek, silahlandırmak için göstere göstere çalışıyordu. Amerikan gazeteleri yazıyor: Fırat’ın doğusuna ABD, “BOP planına göre Kürt koridoru açabilmek için” 100.000 ton ve 4 milyar dolar değerinde silah ve mühimmat yığdı. Oysa “telefon sözleşmesinin” hiçbir yerinde “PKK- YPG’yi de temizlemek” sözü geçmedi.
ABD bu!
Yarın karar değiştirir.
Telefonda ben sana “YPG’yi de temizle sözü vermedim” diyebilir.

★★★

Emekli komutanların katıldıkları oturumlarda söylediklerine göre Türk Ordusu’nun keşif gözetleme; İHA ile havadan izleme, köprü kurma, geçiş imkanı yaratma, yerel istihbarat, aşiret liderleri desteğini alma imkanları yüksek. Buna dayanarak; “Türkiye’ye PKK-YPG’nin koridorunu tepele kapısı açıldığı” söyleniyor.
Bize anlatılan bu.
Oysa “telefon sözleşmesinde” sadece “DEAŞ’ı temizleme vekaleti” geçiyor. “Suriyeli mültecilerin bekçisi” yapılan Türkiye şimdi telefon sözleşmesi ile “ABD’nin kuru temizlemecisi” de mi oluyor?
Ben şüphelenirim.

★★★

ABD aniden değişti: Al sana Patriot. Al sana NATO dayanışması. Al sana her istediğin. Buna bakarak içeride de “Biz ABD’ye höt dedik, o da bize al sana tepsi dolu börek dedi” havası esiyor, estiriliyor.
Ben şüphelenirim.
Ağzım yanmış.
Böreği üfleyerek yerim.

KALEMİN GÖR DEDİĞİ

Eşeği bulduk!
Semeri nerede!


Sana kömür vereyim, nohut vereyim, makarna vereyim sen bana oy ver. Sonraları sana imar affı vereyim... Sana bedelli askerlik vereyim... Böyle geldi, şimdi İstanbul’a belediye başkanı adayı olacak diye adı geçen Meclis Başkanı Binali Yıldırım, “sana kesilmiş köprü geçiş cezasını sileyim sen bana oy ver” yeniliği getirdi. Yasa yapılacak. Ödemeyenlerin cezaları ve faizleri silinecek. Ödeyenlerin ise ceza tutarları geri ödenecek. Eşeğini kaybedip yeniden bulma sevinci. Oylar Yıldırım’a! Peki kayıp eşeği bulduk, semeri (faizi) nerede?