Ah! Ne zorlu süreçlerden geçtik/geçiyoruz:
- “Türk” der demez; faşist derlerdi!
- “Atatürk” der demez; faşist derlerdi!
- “Yerli üretim” der demez; faşist derlerdi!
- “Ama AB” der demez; faşist derlerdi!
Liberallerin- FETÖ’nün- bunlara kanan AKP’nin (ve perde gerisinde PKK’nın) saçtığı düşünsel “zehirli tohumları”/”kurguları”, ülke hafızasından silmek hiç kolay olmayacak.
İhtiyaçları/”2. Cumhuriyet” gereği Türk’ü, Atatürk’ü vb. toplumsal değerleri ortak hafızadan çıkarmak istediler. “Camileri ahır yaptılar” ya da “Kürt olduğumuz için köyü çırılçıplak soydular” gibi  benzeri onlarca travma etrafında oluşturulan yapay bilinç/hafıza meydana getirdiler.
Bu iklimde yetişenler köksüz- kimliksiz oldu.
Çünkü toplumsal hafıza, sosyal kimliği oluşturur! (1980’den itibaren oluşturulan etnisitenin sonuçlarını Cumhuriyet gazetesi tartışmasında da bugün yaşıyoruz. Düşüncesi/fikri bu kurgusal hafızayla oluşturulmuş yazarların gazeteden ayrılırken yazdıkları hiç şaşırtıcı değil! Neyse...)
Prof. Dr. Hasan Şimşek değer verdiğim akademisyen.
En son “Yalnız Eğitilmişler Özgürdür/Türkiye’nin Kölelik veya Özgürlük Yolu” adlı kitap çıkardı. Kitabından bir konuyu dikkatinize sunmak istiyorum:
Üniversitelerimiz AB eliyle nasıl vasatlaştırıldı?

Kölelik yolu


Diyor ki:
- 1990’larda bizim üniversiteler, Avrupa’daki modellere nazaran yapısal açıdan daha iyiydi.
- Türkiye, AB adaylığı sebebiyle 1990’larda son derece yanlış bir yola sorgulamadan balıklama atladı. Bu Avrupa Kredi Transfer Sistemi (AKTS) idi.
- Hiçbir bilimsel değeri olmayan, uyduruk sistemi YÖK baskısıyla üniversitelerimizde uygulamaya başladık. Sonuç?
- Bizim öğrenciler dört yıllık eğitim sonucunda üniversiteden en az 240 AKTS (ortalama 160 kredi) ile mezun oluyor. Dünyanın en iyi üniversitelerinden Harvard’dan 128 krediyle mezun oluyorsun! John Hopkins 120-129, Nort Carolina State 120-128 krediyle lisans derecesi veriyor.
- Yani bizim üniversitelerde ders yükü/kredi haddinden fazla! Bu da bizim öğrencileri, hem kafasını dersten kaldıramayan “hamal” yapıyor; hem de bir yıl fazla okumasına neden oluyor! (İngilizlerin, sömürgesi Hindistan’da çocuklara “başka düşüncelere kapılmasınlar” diye -mümkün olması imkansız- logaritma cetveli ezberleterek “zihinsel soykırım” yaptığı bilinir!)
- AB’nin lokomotif ülkesi Almanya’nın köklü üniversiteleri AKTS sistemini uygulamazken bunu bize niye dayattılar?
- Bu durum Türk yükseköğretimin Avrupa dışındaki küresel alana entegre olmasında ileride sorun çıkaracak.
Evet...
YÖK öğrencilerimizin gelişimini/dünyaya açılmalarını kısıtlayan bu sistemi ısrarla neden uyguluyor?
Sömürgecilik yolunun, eğitimi-öğretimi yozlaştırmaktan geçtiğini bilmiyor mu?
Bilinir ki...
İlköğretimden üniversite sonuna kadar okul öğrenciye, öğrenmeyi öğretir!
Yani:
- Soru sormayı, araştırmayı...
- Düşüncelere, yeniliklere açık olmayı...
- Sonuç çıkarabilmeyi...
- Kararlarının arkasında durabilmeyi öğretir!
“Hamal öğrenci” olmayı değil...

Özgürlük yolu


Standard&Poor’s kurulu­şunun yaptığı dünyanın en bü­yük 500 şirketi sıralamasında 50 yıldan daha eski şirketlerin sayısı sadece 12!
Bu sayı düşmeye devam ediyor. Daha ilginci zamana uyum sağlayamayan geleneksel şirketlerin ömrü kısalıyor. Ör­neğin...
2000 yılında dünyada fotoğ­raf makineleriyle 86 milyar fotoğraf çekildi. Dünyanın en büyük film üreticisi Kodak, 2010’da bu rakamın beş katı fotoğraf çekileceğini hesap etti. Ve Kodak 2011 yılında iflasını istemek zorunda kaldı. Fotoğraf çekilme adetini doğru tahmin etti ama fotoğrafın cep tele­fonlarıyla çekileceğini öngö­remedi!
Tarih tersine döndü:
Kimi şirketler gençleri “men­tör/danışman” olarak işe alıyor! Stajyer öğrenciler eskiden pek istenmezdi şimdi kapılar ardına kadar açılıyor. Çünkü gençler­den yeni fikirler çıkıyor!
Apple projesi, Steve Jobs’un garajından çıkmadı mı?
Facebook, Google, You­Tube nereden doğdu?
Biz ise hâlâ...
Girişimci-yenilikçi eğitim yerine “karma okul öğreni­mini” tartışıyoruz!
İktidar, dağı taşı İmam Hatipli­ler ile doldurmakla övünüyor!
Üniversitelerimiz dünya­da hangi konuda birinci biliyor musunuz?
ABD Rice Üniversitesi 22 bin 525 akademisyen ara­sında “bilim dünyasında dindarlık” anketi yaptı. Türkiye’den fizik ve biyoloji alanından 609 bilim insanı katıldı. Sonuç...
- Türk bilim insanlarının yüzde 85’i Allah’a inanıyor.
Diğer birinciliğimiz de şu:
- Yüzde 63’ü ibadetini sıklıkla yapıyor.
Keşke bilimsel alanlar­da da bu derece başarılı olsak!
Yapabilir miyiz?
Eğitimdeki oyuna son verip özgürlük yolunu açabilir miyiz?
Düşünsel kimliği Soğuk Savaş döneminde oluşmuş 1954 doğumlu Erdoğan...
- (1965-1979 doğumlu) X kuşağını...
- (1980-1999 doğumlu) Y kuşağını...
- (2000’ler doğumlu) Z kuşa­ğını tanıyor mu?
Tanımadığını Gezi’den, ODTÜ’lü- Boğaziçi Üniversiteli öğrencileri hapse attırmasından biliyoruz! (Bugün cezaevlerin­de 69 bin 301 öğrenci var! Belki bunda da dünya birinci­yizdir!)
Toparlarsam:
Bizim çocuklarımız azim, sebat, yılmama konusunda fena değiller; onların özgürlük yolunu açacak eğitim reformu yapma­lıyız. Buna AB oyunu AKTS ile başlayabiliriz.
Yeter ki...
Batı dayatması kurgusal hafızadan/kimlik krizinden kurtulalım.

plusbanner2x