İstanbul'da Avrasya Sanayi ve İş Adamları Derneği (ASİAD) Olağan Genel Kurul Toplantısı düzenlendi. Toplantıya CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yanı sıra Saadet partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve eski Başbakanlardan Ahmet Davutoğlu da katıldı.

Kılıçdaroğlu, Avrasya Sanayi ve İş Adamları Derneği (ASİAD) Olağan Genel Kurulu'nda, 1970'li yıllarda Türkiye'nin, Yunanistan, İspanya ve Portekiz'le hemen hemen aynı düzeyde olduğunu, kişi başına gelirlerin de aynı seviyede bulunduğunu, İtalya'nın kişi başına gelirinin daha yüksek olduğunu anlattı.

Türkiye'nin Güney Kore'den önce otomobil ürettiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"50 yıl sonraya gelelim... Yunanistan, Portekiz, İspanya bizi geçti. İtalya zaten önde. Güney Kore diğerlerini de geçti. Biz çok gerilerdeyiz. Niçin? Biz bu soruya sağlıklı yanıt bulamazsak ve bu sorunu çözmek için size doğruları söyleyecek, çözümleri de sizin önünüze koyacak, iktidar olduktan sonra da vadettiklerini aşama aşama yerine getirecek bir siyaset kurumuna ihtiyacımız var. Eğer biz, 49 yılda saydığım ülkelerin çok gerisine düştüysek, bunun sorumlusu da siyaset kurumudur. Hamasete gelince çok şey söylüyoruz, ama gerçekler çok farklı. Eğer biz adalete, hakka, hukuka dayanan, halkına hesap veren bir siyaset anlayışını hayata geçiremezsek daha çok konuşuruz."

Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bölgesinde ve dünyada saygın bir ülke olması için yapılması gerekenlerin ilk sırasında "hukukun üstünlüğü"nün geldiğini belirterek, "Demokrasinin olmadığı, hukukun üstünlüğünün olmadığı, yargının bağımsız olmadığı, adaletin olmadığı bir ülke gelişmez, büyümez. Adaleti görmezden gelirseniz, 'Benim her söylediğim kanundur, her söylediğim adalettir.' anlayışına teslim olursanız, Türkiye büyümez." diye konuştu.

İkinci sırada "üretim"in, üçüncü sırada "güçlü bir sosyal devlet"in geldiğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Üreten bir toplum, zengin bir toplumdur, geleceğe güvenle bakar, alın terine değer verir. Üreten bir toplumda huzur ve refah vardır. Üretiriz, ama hepsini bir kişi alır, bir avuç kişi alır. Onun adaletle dağıtılması lazım. Güçlü sosyal devlet olursa, ülkede barış ve huzur olur." değerlendirmesinde bulundu.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, emeklilikte yaşa takılanların çalışıp daha fazla prim ödemeleri halinde emekli aylıklarının düştüğüne değinirken, şöyle devam etti:

"Bunu reform olarak geniş kitlelere anlattılar. Bir Allah'ın kulu çıkıp da 'Bu nasıl reform?' demiyor. Çalış, daha geç emekli ol, daha fazla prim öde daha az emekli aylığı alıyorsun. Çalışma, daha fazla emekli aylığı alıyorsun. Birileri Türkiye'nin iradesiyle oynuyor. Aile sigortasına ihtiyaç var. Ne zaman söz verdi Türkiye Cumhuriyeti Devleti? 1974 yılında. 2019 yılındayız. Yoksulluğu, bitirmek değil iktidarın sürekliliği için kullanırsanız bu, Türkiye için felaket olur. Geldiğimiz nokta da budur zaten. Kaynaklar gereksiz yere kullanılıyor."

Son aşamayı "sürdürülebilirlik" şeklinde açıklayan Kılıçdaroğlu, katılımcılara şöyle seslendi:

"Ekonomik olarak Rusya'ya bağımlı hale geldik. Enerji konusunda Rusya'ya bağımlılığımız yüzde 50'leri aştı. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir tablo yok. Bana bir ülke gösterin, başka bir ülkeye enerji konusunda yüzde 50'nin üzerinde bağımlı olsun. Tarımda, turizmde Rusya'ya bağımlı olduk. 'Enerjini keserim.' dediği andan itibaren fabrikalarınız da duracak. Geleceği görmek, Türkiye'yi yönetmek bu mudur? Ekonomik kriz yaşıyorsunuz, ama iktidar sahipleri ülkede ekonomik kriz olmadığını söylüyor. Önce sorunu kabul edeceksin ki sağlıklı çözüm üreteceksin. Sorunu kabul etmiyorsan, zaten çözüm üretemezsin. Doğan herkes vergi veriyor, nereye gidiyor bu paralar."

Kılıçdaroğlu, Hindistan'da yazılım sektörünün hızla büyüme nedenine ilişkin rapora göre, okul öncesi eğitimde çocuklara oyun içinde matematiğin öğretildiği ve sevdirildiğini aktarırken, "Bizim çocuklarımız nasıl eğitim alıyor? Eğitim bir toplumda sınıf atlatır. Üniversitelerde, liselerde, bütün eğitim kurumlarında sağlıklı, tutarlı bir eğitim politikası izlemek zorundayız. Bir ülkeyi geri bıraktırmak için bir şey yapmanıza ihtiyaç var. İşgal etmenize gerek yok, eğitim sistemini bozduğunuz andan itibaren o ülke geri kalır." diye konuştu.

"İNSANLAR GEÇİMLERİNİ SAĞLIYOR DEMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL"

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, "Türkiye'de eğer işsizlik artıyorsa, resmi rakamlarla bile 5 milyona yaklaşmışsa, gayriresmi olarak 8-9 milyon insan işsizse, ekonomik yönden gelir seviyemiz yükseliyor, insanlar geçimlerini sağlıyor dememiz mümkün değil." dedi.

Karamollaoğlu, konuşmada, Çin'in hızla büyümesinin, Avrupa'nın ekonomik yönden belli bir doymuşluğa gelmesinin ticareti hızlandıracağını belirterek, bu anlamda bölgedeki iş insanlarının bir araya gelmesinin önemli olduğunu söyledi.

Dünyayı dikkate almadan politika oluşturulmasının pek kolay olmadığını ifade eden Karamollaoğlu, adaletin tam olarak gerçekleşmediği bir yerde huzuru ve barışı aramanın mümkün olmadığını dile getirdi.

Temel Karamollaoğlu, ülkenin kalkınmasında müteşebbis insanların olmazsa olmaz bir unsur olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Bu sanayicilerimizde bulunması icap eden bir özelliktir. Teşebbüs etmek, yeni bir işe kalkışmak cesaret ister, aynı zamanda risk almayı da gerektirir. Ortam müsait değilse insanlar kolay kolay yeni riskler almazlar. Onun için hepimizin en çok önem verdiği husus, ülkemizde adaletin kamil manada tesis edilip edilmediğine dayanıyor. Tabii adaletin tesis edilebilmesi ifade ve teşebbüs hürriyetini garanti altına almak için de elzem. Siz eğer bir fikri ifade edecekseniz onun karşılığında bir ceza görmemeyi, bir haksızlığa uğramamayı mutlaka teminat altına almanızı icap eder."

İş insanlarının Türkiye'de yatırım yapabilmesi için sermayeye ve mali desteğe ihtiyaçları olduğuna aktaran Karamollaoğlu, kalkınma için yatırım yapmak isteyen iş insanlarının borçlarını bile ödeyemediğini, sermayenin ülkeyi terk ettiğini, sermayesiyle Türkiye'de iş yapmak isteyen insanların imkanlarının giderek azaldığını savundu.

Karamollaoğlu, sermayenin de onu faaliyet alanında kullanacak teknik elemanlar, fikir sahiplerinin de ülkeden gittiğini kaydederek, "O zaman geriye maalesef kaba kuvvete boyun eğen veya kaba kuvveti kullanarak kendi karşısında kimsenin ses çıkarmasına fırsat vermeyenler kalıyor. Biz de böyle bir kör dövüşünün içine giriyoruz. Kalkınıyoruz, ilerliyoruz, problemlerimizi çözüyoruz. Kendi kendimize türkü söylemek problemlerimizi hallettiğimiz veya halledeceğimiz manasına kesinlikle gelmiyor." diye konuştu.

Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu, Türkiye'deki işsizlik rakamlarına değinerek, şunları kaydetti:

"Türkiye'de eğer işsizlik artıyorsa, resmi rakamlarla bile 5 milyona yaklaşmışsa, gayriresmi olarak 8-9 milyon insan işsizse, ekonomik yönden gelir seviyemiz yükseliyor, insanlar geçimlerini sağlıyor dememiz mümkün değil. Diğer konu, gelir dağılımında adalettir. Sosyal demokratik anlayışa sahip olan arkadaşlar genelde gelir dağılımının artmasından çok adil olmasının üzerinde dururlar. Toplu sözleşmeye girerken hep açlık sınırında sözleşme yapmaya mecbur muyuz? Halbuki çalışan insanın cebine girecek para doğrudan doğruya tekrar iş adamının cebine girer. Yeter ki sosyal adalet gerçekleşsin."

Eski Başbakanlardan Ahmet Davutoğlu da fırsatları değerlendirme, vizyon üretme ve krizleri yönetmenin en asgari şartının düşünce özgürlüğü olduğunu anlattı.

Krizleri yönetilmek için bütün fikirlere açık bir kriz yönetim stratejisinin uygulanması gerektiğini anlatan Davutoğlu, krizlerin konuşulmasının düşünce özgürlüğünün kısıtlanmasına neden olacağını söyledi.

Hukukun üstünlüğünün önemini dile getiren Davutoğlu, rasyonel ekonomi yönetiminin hamasetle ve psikolojik dürtüleri tahrik ederek olamayacağını aktardı. (AA)