Çanakkale, Kazdağları’ndaki siyanürle altın arama faaliyetleri, ağaç katliamı, ‘Su ve Vicdan Nöbeti’ ile son günlerin en çok konuşulan kentlerden biri… Bu kadim kentte olanı biteni, Belediye Başkanı Ülgür Gökhan ile konuştuk…

BAŞKAN GÖKHAN, AÇIK AÇIK ANLATTI
Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, Özlem Gürses’e Kazdağları maden bölgesinde yaşananları tek tek anlattı.


- Kirazlı Balaban mevkiinde gerçekleşen Fazıl Say konseri sulh içinde, başarıyla gerçekleşti. Kaz Dağları’nda kaç kişi vardı sizce o gün?
Tahmini söyleyebiliriz ancak, 25 binden fazla olduğunu düşünüyoruz. Bütün alan dolduğu gibi, binlerce kişi alana bile giremedi, siz de gördünüz. Çeperlerde yerlere oturarak ancak dinleyebildiler. Konser sonrası alanın boşalması da saatler sürdü.

- CHP’li belediyeler mi örgütledi?
Hayır, hiç karışmadık. Tümü kendi istekleri ile gelmiş, “fikri hür, vicdanı hür” gönüllü vatandaşlarımız. Zaten dağdaki o içler acısı manzarayı gören herkes kalkıp gelmek istedi. Kimi sizin gibi tatilini böldü geldi. Urla’dan, Çeşme’den, Aydın’dan, İzmir’den, Muğla’dan, Bodrum’dan, Bursa’dan, İstanbul’dan, Antalya’dan, hatta Ankara’dan gelenler vardı.
Fazıl Say kendisi arayarak dağda, ormanda çalmak istediğini söyledi. Kendisi hiçbir şey talep etmedi. Duyurusunu da bizzat Fazıl Bey yaptı, bu kadar kalabalığın nedeni de onun bu çabasıdır.

- Çevre köylerden gelen teyzeler, amcalar gördüm ben, en çok da Balya’dan…
Balya köyü yıllar önce bu katliamı yaşadı. Zamanında madencilik faaliyetleri ve siyanür nedeniyle nüfusu 40 binden 2 bine düştü.

- Su ve Vicdan Nöbeti’nin 24. gününde gerçekleşti konser. Ardından kamp alanı tahliye edildi. Neden?
İlk günden itibaren biz orada sivil toplum örgütlerine destek için vardık. Çevre komitemizde de hep o örgütlerin temsilcileri ile çalışıyoruz. Çünkü bu siyaset üstü bir konu, hiçbir gün siyasi olarak bakmadık. Biz, başından beri her gün otobüsler koyuyoruz dağa. İnsanlar bizzat gidip maden alanını ve tahribatı görsünler diye...
Fakat hem yangın endişesi hem de bundan sonra oluşabilecek provokasyonlara karşı, sadece geceli çadırlara lojistik desteği kestik. “Ben kendi elektriğimi, suyumu getirerek kamp yapacağım, çadır kuracağım” diyenlere de asla engel olmuyoruz. Bir de Özlem Hanım, Su ve Vicdan Nöbeti diyerek sosyal medya hesaplarından para toplamaya çalışanlar çıktı.

- Yandaş basın Gezi Parkı benzetmesi yapıyor, insanları çapulculukla, vatan haini olmakla itham ediyor…
Öyle bir manzara var mıydı? Çapulcu mu vardı, yoksa duyarlı insanlar mı vardı? Terörist de değil, vatan haini de… Gezi benzetmesine gelince; nesi varmış Gezi’nin?

- Ruhsat verilmeseydi, Alamos şirketi tazminat davası açma hakkına sahipti değil mi?
Ödeyeceğimiz tazminat burada yapılan ve yapılmaya devam edecek tahribatın kaçta kaçı acaba?

- “Gider çalışırız, ekmek kapısı olur” diyenler de var.
Doğrudur, kamyon sürebilirler mesela. Ama sonra? Bu mücadele asıl olarak bizden sonrası için… Nereye kadar? Şimdiden 200 bin ağaç kesildi. Siyanür başlamadı bile…

- Onlar 13 bin ağaç diyor. Nasıl bu kadar fark oluyor?
13 bin ağaç dedikleri, ticari ağaç anlamında… Orman İdaresi kesiyor, arama faaliyetine yer açmak için. Ama bir de açılan dev çukurlar, havuz inşaatı için kesilenler var. Altın arama faaliyeti hafriyat bitince, tahminen 2020 senesinde başlayacak. O zamana dek, arkada gördüğünüz o tepe yok olacak!

- Nasıl?
Altın o tepenin içinde. Tüm verimli toprak sıyrılacak. Orman kesilecek, yeşillik bitecek, o tepeyi düzleyecekler. Açılan o dev çukurlar var ya, onlar o toprakları yığmak için… Altının olduğu yerde bu işlemler olsa… Ama olamıyor, çünkü yetmiyor. Sonra o altın olan alanı siyanürleyecekler. Altını alacaklar.

- Sızdırmaz havuz yapacaklarmış…
İyi de burası birinci derece deprem bölgesi! Fay hattı Balaban mevkiinin 10 km. ilerisinde, o kadar yakın, Yenice’den geçiyor. Peki bunun çatlama riski, yıkılma riski? Yağmur suları ve buharlaşma etkisi ile siyanürün Çanakkale su havzasına karışma riski? Bu bilançoya değer mi yani bir kamyonu sürmek? 7-8 sene sonra o köylülere orada harap olmuş bir doğa parçası kalıyor. Ne hayvancılık ne tarım yapabilecek… Ne de orada bir işletme olacak.

- Ne kadar bir altından bahsediyoruz?
İnanın atla deve bir şey değil… 4 milyar dolarlık altından bahsediyoruz.

- Bu altını çıkarıp Kanada’ya mı götürecekler?
Bunun iddiaya göre yüzde 2 ila 4’ü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne verilecek.

- Kalanı ne olacak?
Altının yurt dışına çıkışını yasaklayacaklarmış. Peki, yasakladın diyelim. E altını götürmeyecek, o zaman sana satacak! Yani sen devlet olarak, sana ait olan topraklarda çıkan altının yüzde 4’ünü alacaksın. Kalanı için para ödeyeceksin… İyi de bu bizim malımız! Daha da acısı var, 15-20 gün önce yaşandı, bunlara teşvik verdiler.

- Nasıl bir teşvik?
Yatırım teşviği. Hem de nasıl? Çanakkale 2. derece teşvik bölgesi. Bunlara en yüksek seviyeden, 5. derece teşvik verdiler! 865 milyon TL! E ne oldu? Bize verdiği yüzde 2 de gitti! Adamları biz finanse ediyoruz, KDV almayacak, ÖTV almayacak… Bizim ülkemizi yok etsinler diye, biz bu adamlara bir de cebimizden para veriyoruz. İşin Türkçesi bu...

KAZ DAĞLARI ANDI


Ağaçlara söz veriyoruz.
Ağaçlar ağlar mı?
Evet.
Biz koruyamazsak,
Ağaçlar ağlar.
Çünkü;
Ayakları yok kaçmaya,
Elleri yok dövüşmeye,
Dilleri yok sövmeye,
O halde;
Kazdağlarımızı,
Biz savunacağız, biz.
Bu dağlarda,
Durursa kalbim bir gün,
Düştüğüm yere gömün,
Yüreğim dağ çiçeklerindedir.
Aşk olsun sana Kazdağları,
Aşk olsun!

Sınıf Öğretmeni İbrahim Gül
05 Ağustos 2019 Çanakkale Kirazlı

Başkanım ‘Bana ne’ diyemem


Ülgür Gökhan, CHP’nin değil Çanakkale’nin belediye başkanı olduğunu hatırlatıp yaşananlara “Bana ne” diyemeyeceğini belirtti. Gökhan, şunları kaydetti:
“Bu kent halkı bana uzun yıllardır güven duyuyor ve kenti emanet ediyorlar. “Bana ne kardeşim siyanür gelene kadar ben makamımda keyif yaparım” diyemem. Ben görevimi yapıyorum, bu benim sorumluluğum. Çanakkale’nin havasını, suyunu korumak adına yapıyorum. Oradan bir bardak siyanürlü su dökün, evdeki musluklara kadar gelir… Benim derdim bu.”


Su ve Vicdan Nöbeti Toronto’ya taşınıyor


- Kanada Hükümeti’nin de haberi oldu bu direnişten. Size gelen bir açıklama vs. var mı?
Beni bir Kanada’ya götürsünler, bir altın madenine, böyle ormanın içinde, ben bir göreyim. Tövbekar olayım. Kanada’da böyle bir şey yapabilir misiniz? Ülke ayağa kalkar! Çanakkaleli turizmci Hüseyin Baraner çok yoğun bir kampanya yürütüyor. Kanada Başbakanına mektup yazdı. Montreal’de Türkler organize oldular. Cabot Meydanı’nda geniş katılımlı bir eylem yaptılar. Toronto’da Alamos Madencilik Genel Merkezi önünde Su ve Vicdan Nöbeti oturma eylemi başlayacak. Fazıl Say ile beraber konu başka bir boyuta geldi, uluslararası basında çıktı. Fazıl Say, her konserinde bu konuyu anlatıyor.


Kirazlı’daki tek değil 29 maden daha var


- Şu anda dağda kaç maden arama sahası var?
Hafriyat çalışması başlayan sadece Kanadalı Alamos şirketi. Ama Kazdağları’nda toplam 29 noktada arama ruhsat süreçleri işleyen şirketler var.

- Kimdir bunlar?
Ruhsatları biz vermediğimiz için tam listeyi bilmiyorum ama kamuoyuna da yansıyan Cengiz İnşaat ve Eczacıbaşı var mesela…

- AKP’liler maden izinlerini CHP’li belediyelerin verdiğini söyledi…
Çıkarsınlar belgeleri, hodri meydan. Bu imkansız! Niye biliyor musunuz, çünkü belediyelerin böyle bir yetkisi yok. Hem arama, hem işletme faaliyetleri
konusunda hiçbir yetkimiz yok.

- Kim verdi bu ruhsatı?
Maden arama izinleri Enerji Bakanlığı’ndan veriliyor zaten. ÇED raporlarını da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hazırlıyor. İşletme ruhsatı ise Özel İdare’nin yetkisinde. Yani valiliğin. Zaten siyanür de o aşamada devreye giriyor, maden işletmesi başladığında. Valilik işte o ruhsatı verdi. Üstelik konu daha Yargıtay’dayken, Danıştay’ın bozma kararı varken…

- Vermese ne olacaktı? Zaten bakanlıktan alınmış izin var ellerinde…
Doğru. Ama yine de Valilik çevresel ve yaşamsal nedenlerle bu son ruhsatı vermeyebilirdi.