Yandaş televizyonların yayın süreleri toplansa, binlerce sene eder, dinleyen yok...
Ama mikrofon iki saniye açık unutulsun, memleket ayağa kalkıyor...



Cumhurbaşkanı, Yassıada’da yaptıklarını anlatırken “Yaslı ada” dedi... Yandaş televizyonda mikrofonu açık unutmuşlardı, yayındaki Oğuz Haksever “Neresi yaslı be, canına okumuşsun...” demesiyle kıyamet koptu...
Oğuz 17 senedir anlatıyordu, böyle ilgi çekmemişti...



Cumhurbaşkanının gazabından ödü kopan televizyonda derhal kriz masası oluşturuldu, aslında priz masasıydı, suçu teknolojiye yıktılar...
Oğuz Haksever “Ben canına okumuşsunuz diyerek yapanlara kast ettim, ama mikrofonun açık kaldığını anlayan arkadaşlar hemen kapatınca, son hece ‘uz’ gitmiş, sanki ben cumhurbaşkanımıza ‘Canına okumuşsun’ demişim gibi olmuş” dedi...
Harika...



Beyaz...
Canlı yayına bağlanan Ayşe Öğretmen “Çocuklar ölüyor, sessiz kalmayın” dediğinde yine bir mikrofon kazasıydı, iktidar sahibi kızacak diye Beyaz çıkıp özür diledi, hatırlarsınız...
Programında “Çocuklar ölmesin” denildiği için çıkıp (Çocuklar da dahil) herkesten özür dileyen dünyanın ilk yayıncısı oldu böylece...



Ağlayan patron var...
Reisin istemediği haberleri yayınlayan genel yayın müdürü ve editörleri kovan Demirören, telefonda reise “Sizi üzdük” dedi...
Ama “Olur böyle şeyler” nezaketi yerine paparayı yiyince ilk “fırt” sesi duyuldu...
Patron ağlıyordu...



Kısacası iktidarın televizyonlarının normal yayınlarındakine bakmayın siz... Asıl gerçekleri mikrofonlar kapalıyken söylerler...
Normal yayında söylediklerine kendileri de inanmaz...
Böyle bir hüzündür Türk medyasının hali...
Her gün onlarca anlı-şanlı yayıncı ekrana çıkar ve inanmadıklarını millete anlatarak resmen kandırırlar...
Arada mikrofonu açık unuttuklarında, hah...
O dur gerçek...
Hakikaten canına okumuşsun memleketin...