ANALİZ

Bundan sonra dikiş tutmaz


Erdoğan’ın mutlu olduğunu hiç sanmıyorum.
Her ne kadar “zoraki” de olsa bir balkon konuşması yaptı ve karşısındaki küçük kalabalığa “zafer kazandıklarını” söyledi ama gerçeğin bu olmadığını kendisini de biliyordur herhalde.
İstanbul, Ankara, Adana, Mersin, Antalya gibi büyük kentlerde seçimi kaybetmiş ve başkanlıkları devretmiş bir AKP’nin, seçimden başarılı çıktığını söylemek her halde mantıklı değildir.
Ancak Erdoğan aylar süren çalışmasından sonra doğruluğunun gerçek olup olmadığına inanmamız zor olan bir sonuç elde etti.
Bu da AKP’nin, MHP ile oyunun yüzde 51 olduğudur.
Erdoğan’ın dayandığı nokta burası.
Zaten seçimlerin kaybedildiğini anladığı an, o kibirli havası gitti yerine, “Bu yerel seçimdir, Meclis ve cumhurbaşkanlığı sistemi yerinde duruyor. Önümüzdeki 4.5 yıl seçimsizdir” diyerek yenilgiyi gizleme yolunu tercih etti.
Tabii ki bu doğaldır.
“Yenildik” demeyecektir çünkü asıl beklentisi olan “24 Haziran’daki oyu aldım, demek ki bir meşruiyet tartışması açılamaz” hedefine de YSK marifetiyle ulaşmış durumdadır.
Erdoğan’a bu yetecektir.
Saraya çekilecek ve “Ülke yönetimi benim elimde, bunu benden kimse alamaz” diyecektir.
Ancak hemen şunu belirteyim:
Bu uzun ömürlü ve kalıcı olmayacaktır, olamaz.
Alınan bu sonuçlar AKP’nin iflas ettiğini göstermektedir.
Bundan sonra dikiş tutturmak çok zordur.
Erdoğan bir süre “dayatmacı” yönetim tarzı gösterebilir.
Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere kaçırdığı büyük kentlerin belediyelerini zora sokmak için elinden geleni yapacaktır.
İstanbul’da metro, metrobüs çalışmayabilir, sular akmayabilir, çöpler toplanmayabilir.
Erdoğan’ın dediği gibi belki maaşların ödenmesinde de sıkıntı çıkabilir.
Ancak şurası göz ardı edilmesin; millet de seçim öncesi başlatılan bu kampanya nedeniyle olacaklara inanmayacağı gibi mutlaka karşı da çıkacaktır.
Ekonominin iyice çıkmaza girdiği, geçim sıkıntısının had safhada olduğu, anormal seçim masrafları nedeniyle bütçe disiplininin bozulduğu, dış politikanın yerlerde süründüğü, Türkiye’nin güven ve itibarını tüm dünyada kaybettiği bir ortamda, Erdoğan’ın ülkeyi şimdiye kadar olduğu gibi keyfi yönetmesi pek mümkün olmayacaktır.
Gerek Erdoğan, gerekse Devlet Bahçeli, “Bundan sonra 4.5 yıl seçim yok” diyor ama bu öngörünün ve beklentinin de tutması çok zordur. Belki bu yıl sonuna ama önümüzdeki yıl içinde mutlaka ve mutlaka seçim talebi gündeme gelecektir.
Erdoğan’ın ülkeyi 2023 yılına kadar ama iyilikle, ama baskıyla yönetmesi neredeyse olanaksızdır.
Muhalefet hiçbir şey yapmasa bile AKP içinde çok kısa bir süre sonra mutlaka tartışma hatta çatışma çıkacaktır.
İstanbul’un kaymağını elinden kaçıran AKP’nin sakin durması, “Millet bize bir ders verdi, beş yıl muhalefetteyiz” demesi akla ve mantığa aykırıdır.
Sonun başlangıcındayız.
Bu olay 7 Haziran, 1 Kasım sürecine benzemeyecektir.

BUNU YAZMAK GEREK

Zaferin mimarı Ekrem İmamoğlu’dur


Aslına bakarsanız çok belli ki, YSK, seçimi sorunsuz atlatacağına inanıyordu.
Aylar öncesinden hazırlıklar yapılmıştı.
Büyük kentler AKP’nin olacaktı.
Erdoğan’ın arkasındaki destek de yine yüzde 50’nin üzerinde çıkarılacaktı.
Zaten Erdoğan, “Kaybedeceğim seçime girmem” diye talimat da vermişti muhtemelen.
İlk saatlerde her şey plana göre yürüdü.
Cumhur İttifakı yüzde 52’nin de üzerindeydi. Ankara, İstanbul’da açık ara Erdoğan kazanıyordu.
Sonra durum değişti.
Planlanan rakamlara ulaşılamadığı görüldü.
İstanbul bir koz olarak duruyordu.
10 milyon kişinin oy aldığı İstanbul’da yapılacak bir düzenleme ile Erdoğan’ın yüzde 51’i sağlama alınacaktı.
AA ve yandaş-tetikçi medya, İstanbul’da AKP zaferini erken saatlerde ilan etmişti bile.
Sonra bir anda sahneye Ekrem İmamoğlu çıktı.
Çok sakin, çok soğukkanlı ve çok mantıklı biçimde dedi ki; “Bütün sandık sonuçlarının ıslak imzalı tutanakları elimizde. Bunları kesinleştirdikçe sisteme giriyoruz. Şu anda rakibimin hayli önündeyim.”
Bütün plan bozuldu o anda.
YSK paniğe kapıldı, veri girişi durduruldu.
Açıldığında ise yandaş-tetikçi medyanın gösterdiği fark neredeyse tamamen ortadan kalkmış, iki aday başa baş hale gelmişti.
Ancak çok belli ki bu durum, tüm Türkiye ortalamasını anlatmakta zorluk çıkaracaktı.
YSK tekrar kilitlendi.
Ancak dün öğle saatlerine doğru YSK Başkanı ortaya çıkıp gerçeği itiraf etmek zorunda kaldı.
Şunu mutlaka söylemeliyim; Bu zaferin mimarı İmamoğlu’dur. Eğer onun sakinliği, soğukkanlılığı, feraseti olmasaydı, CHP elindeki bilgilere güvenerek yüksek perdeden konuşsaydı, durum çok farklı olabilirdi.
İmamoğlu, 24 Haziran’da Muharrem İnce’nin hatasına düşmedi, “Adam kazanmadı” diyerek sandıkların başında durdu, ekibini ölesiye çalıştırdı ve mutlu sona ulaştı.

ŞAŞIRDIM

YSK Başkanı, Anadolu Ajansı’nı anında sattı


Kaç seçimdir sonuçları bütün medya Anadolu Ajansı üzerinden alıyor.
Tamamen sarayın denetiminde olan AA, her seçimden önce iktidarı çok yüksek gösteriyor sonra düşürüyordu ama hep AKP’nin kazandığı açıklanıyordu. Bu seçimde de aynısı yaşandı. Ama oyun, Ekrem İmamoğlu ekrana çıkıp “Ben öndeyim” dediğinde adeta duvara çarptı. AA ne yapacağını şaşırdı, YSK veri girişini durdurdu ve sitesini de kapattı.
Ertesi gün ise YSK Başkanı, nihayet kamuoyunun önüne çıktı sonucu “itiraf” etti ve çok önemli bir şey daha yaptı. Bunca seçimdir hiç ağzına almadığı Anadolu Ajansı’nı bir anda sattı. Dedi ki, “Biz Anadolu Ajansı’na bilgi vermedik. Onlar sonuçları nereden alıp paylaştılar bilemem.”
İyi mi?
Tamam da şimdi soru şu; Anadolu Ajansı, o sonuçları kimden alıyordu?
Süleyman Soylu biliyordur belki de.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

O üç ilçede durum ne oldu?


Seçimlerden bir gün önce, İstanbul’daki üç ilçeyi çok merak ettiğimi yazmıştım.
Bunlardan biri Şişli’ydi.
Sanıyorum biraz da Sarıgül’ün medyada estirdiği rüzgardan etkilenerek, “Kazanabilir” demiştim.
Ama Şişli halkı belli ki gözünü kararttı, Sarıgül’ü de süpürdü attı. Böylelikle siyasette Mustafa Sarıgül dönemi de bitmiş oldu.
CHP’nin beş yıl önce yaptığı hatayı, 2019’da Şişli halkı düzeltti.
Merak ettiğim ikinci ilçe Beşiktaş’tı.
Bu ilçede CHP’nin rekor oyla kazanacağı kesindi. Ama buna rağmen Genel Merkez, bölgeyi emanet ettiği CHP ağasının talebi doğrultusunda yine Beşiktaş dışından birini getirdi.
Tahmin ettiğim gibi bu kişi büyük oyla kazandı ama ilk kez Beşiktaş seçmeni de çok küçük olmakla beraber, “Bize yaptığın ayıp oldu” diyerek, CHP’nin ilçedeki oyunu bir parça geri çekti.
Üçüncü merak ettiğim ilçe ise Çekmeköy’dü. Geçen seçimde Beşiktaş’ta hileli yolla belediye meclisine sokulan 17-25 Aralık skandalının isimlerinden Hüseyin Avni Sipahi, DP adayı olarak seçime katıldı.
15 gün önce yapılan bir araştırmada, Sipahi’nin AKP adayının arkasından ikinci olduğu görülüyordu.
Ben de bu merakımı dile getirmiştim. Ancak CHP’deki dip dalga, burada da etkisini gösterdi. Seçimi yine AKP kazandı ama CHP adayı da Sipahi’yi geçti.

DEDİKODU

Geciktirmenin nedeni “belediyeyi boşaltmak” diyorlar


Seçim öncesi “Hesap soracağım, hepsini görevden alacağım” diyen İçişleri Bakanı, seçim gecesi ortalıkta hiç görünmedi.
Ama polisleri İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne giden yolları trafiğe kapadı.
Rivayet çıktı tabii ister istemez.
Deniyor ki, “25 yıldır İstanbul’u dilediği gibi yönetenler kaybettiklerini anladılar. Şimdi zaman kazanıp belediyedeki belgeleri boşaltıyorlar.”
Doğru olabilir mi?
Bilemem.
Yazılı belgeleri yok etmek sorunu çözer mi?
Artık dijital çağdayız.
Ama İmamoğlu’nun kazandığı kesinleşir, mazbatasını alıp da binaya girerse, o zaman bir hasar var mı, yok mu görebileceğiz.