ANALİZ

Savaş havası yaratıp seçimi iptal etmeyi mi planlıyorlar?


Türkiye’de ilk kez bir Savunma Bakanı, kuvvet komutanlarıyla birlikte harekat odasında oturup bir operasyonu yönetti.
Savunma Bakanı’nın bir yıl öncesinin Genelkurmay Başkanı olduğunu göz önüne alırsak bu davranışın pek tuhaf olmadığını söyleyebiliriz.
Ancak seçilmiş bir belediye başkanının mazbatasını elinden alıp seçim tekrarına birkaç hafta kala yapılan bu operasyon bana çok manidar geliyor.
Sadece bana mı?
Hayır, konuştuğum pek çok kişiye.
Aralarında AKP’lilerin de olduğu birçok kişiyle konuştum.
Bire bir konuşmalarda herkes aynı kuşkuyu taşıyor.
“Nereden çıktı bu Kandil operasyonu?” sorusu herkesin kafasını kurcalıyor.
İktidar sürekli bir terör korkutmacası yapıyor.
İki lafın başında “En önemli konu terörle mücadele, bu mücadelemiz son terörist bitene kadar sürecektir” diyorlar.
Ancak şunu samimiyetle düşünüyorum; son zamanlarda hangi terörist eylemlere maruz kaldığımızı pek bilmiyoruz.
Gerçi iktidar sürekli operasyon haberleri veriyor. Günlük kur açıklar gibi; “Etkisiz hale getirilen terörist sayısı” veriyor.
Buna karşı toplumun hayatını etkileyen ciddi bir terör tehdidi yaşanmıyor.
Elbette bu terör tehdit ve tehlikesinin geçtiği anlamına gelmiyor.
Her an uyanık olmak zorundayız.
Ama iktidar bana göre sanki terör tehlikesini bir umacı gibi kullanarak başka konuların konuşulmasını önlemeye çalışıyor.
Özellikle İstanbul seçimini, halkın kendi haline bırakılması halinde kaybedeceği neredeyse çok belli olmuşken, bir anda sınır ötesi kapsamlı bir operasyon sanki çok gerçek ve samimi değil.
Burada sıkıntı; terörle mücadele verildiği söylenirken ve yüzlerce gencecik evladımız ölümle burun buruna getirilmişken, operasyonla ilgili kuşkuları dile getirmek sanki terörle mücadeleye karşı çıkıyor ve milli birlik ve beraberliği bozuyor olmak gibi algılanmaktır.
Sanıyorum muhalefet de bu sıkıntıyı yaşıyor ve toplumda sevimsiz duruma düşmemek için sessiz kalmayı tercih ediyor.
Oysa korkmamak gerek.
Şu anda eğer Genelkurmay’ın ileri sürdüğü gibi PKK, Amerikan silahlarıyla ülkemize sızmaya ve eylemler yapmaya hazırlanıyorsa, bunun asıl sorumlusu Amerika’nın da üzerine gidilmesi gerektiğini söyleyebilmeli muhalefet.
İktidar, tek taraflı olarak sanki Türkiye’yi işgale hazırlanan Amerika’ya ve maşalarına karşı kahramanca direniyor algısı oluşturmaya çalışıyor.
Belki de asıl amaç kazanılması mümkün olmayan İstanbul seçimini iptal etmek ya da hayli ileri bir tarihe erteleyerek yeniden güç kazanılacak zamanı yaratmaktır.
Seçime çok az zaman kala bu olasılıkların hepsini dikkate almak zorundayız.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Seyyar satıcı yazarın çok duygulu imza günü




Cumartesi günü sizlere de duyurmuştum.
Bir kadın yazar, son kitabı için ‘iş yerinde imza günü’ yapacaktı.
Tabii ‘iş yeri’ önemli burada.
Çünkü bu yazar hayatını seyyar satıcılık yaparak kazanan Nalan Türkeli.
İş yeri de her gün sokakta meyve-sebze sattığı üç tekerlekli tezgah arabası.
Sizlere “Çok önemli bir engel çıkmazsa” bu imza gününe gideceğimi söylemiştim.
Gittim de.
Çok güzel ve anlamlı bir imza günü oldu.
Nalan Türkeli üç tekerlekli arabasında meyve-sebze sattığı tezgaha kitaplarını yaymıştı.
Koyduğu bir sepet erik için de “İkramımızdır” diyordu.
Telaştan tezgahının üzerindeki şemsiyeye ‘İmza günü’ yazan bir kartonu asmayı bile unutmuştu.
Hep birlikte bir kartona “Seyyar satıcı yazar Nalan Türkeli imza günü” yazdık ve astık.
Nalan Türkeli’nin komşuları, sokaklardaki çalışma arkadaşları koşup gelmişlerdi imza gününe.
Haberi benim köşeden öğrenip gelenler de vardı ki bu da beni çok mutlu etti.
Yoldan geçerken imza gününü tesadüfen gören bir emekçi, “neredeyse cebindeki son parayı” vererek bir kitap imzalattı ve “Böyle günlerde birbirimize destek olmazsak ne zaman olacağız” dedi.
Herkesin gözleri yaşardı.
Çok güzel bir gündü.
Çok heyecanlanan Nalan Türkeli sanıyorum bu hızla yeni kitabını yazmaya başlar yakında.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Milli Merkez’den CHP’ye; “İstanbul’da seçimin tamamının iptalini talep edin”


Sarayın talimatı ile tekrarlanmasına karar verilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçimine dört hafta kala Milli Merkez’den CHP’ye ve diğer muhalif partilere yönelik çağrı yayınlandı.
Başkan Hüsamettin Cindoruk imzalı çağrı bir mektup halinde muhalefet liderlerine ulaştırıldı.
Çağrı mektubunda, YSK’nın tarihinde ilk kez bir “ilke kararı aldığı” ancak bunun “buyurucu” bir nitelik taşıdığına dikkat çekilerek şöyle denildi; “Yüksek Seçim Kurulu’nun ilke kararları, ilişkin olduğu seçimin tüm sonuçlarını kapsar. Karara göre, iptale neden olan sebep tasnife değil, tasnif öncesi teşekkül eden kurulun yasallıktan yoksun olduğuna ilişkindir. Diğer bir deyişle, ortada meşru ve yasal bir sandık kurulunun var olmadığını tespit etmiş ve karar vermiştir. Bu nedenle, yasal olmayan sandık kurullarının yönettiği tüm oylamalar geçersizdir. Re’sen teşmil edilmesi gerekir. Aksi düşünce, hukuka aykırıdır. Kurulan oy atma işlemi yapılan sandık, bu yolla kısmen meşru hale gelir.”
YSK’nın ilke kararıyla bütün taraflara itiraz süresi hakları tanınmış olduğuna da dikkat çekilen mektupta, esasında kurulun tam kanunsuzluk nedeniyle İstanbul’un tüm ilçelerinde de seçimi iptal kararı vermesi gerektiği vurgulanıyor.
Ancak bunun yapılmadığının altının çizildiği çağrıda şu öneri dile getiriliyor;
“O halde yapılacak iş; bu ilke kararı mesnet yapılarak, tam kanunsuzluk müracaatında bulunmak ve 39 ilçe seçimlerinin iptalini talep etmekten ibarettir.”

BUNU YAZMAK GEREK

Binali Yıldırım, İstanbul’a belediye başkan adayı olduğunun farkında değil


Binali Yıldırım’ı izlemek aslında çok keyifli.
Çünkü sürekli pot kırıyor.
Espri yapmak isterken kendi komik duruma düşüyor.
Farkında olmadan partisinin tezgahladığı oyunları açık ediyor.
Bunlara son olarak müjde bombalarını da ekledi.
Öğrencilerin ulaşımda kullandığı kartların aylık bedelini 85 liradan 40 liraya düşürdüğünü söyledi.
“Ama bu zaten Ekrem İmamoğlu’nun 18 günlük başkanlığı sırasında Meclis’e gelmişti” eleştiri ve uyarıları üzerine, “Tamam o zaman” diye müjdenin yeni tarafını açıkladı; “Liseyi bitirip üniversite sınavını kazanamayan ama bir yıl sonraki sınava hazırlanan öğrencilerin kartları da 40 lira olacak.”
Yıldırım yine İmamoğlu’nun “Suda ucuzluk” önerisini de sanki kendi aklına gelmiş gibi kullanmaya kalktı.
İnanan çok tabii, öyle bir toplum kesimi yarattılar çünkü.
Yıldırım’ın “son müjde bombası” ise evlere şenlik.
“Motorcuları da unutmadım” dedi Binali Yıldırım; “Onlar trafikte çok çile çekiyor, köprülerden geçişlerinde ücret alınmayacak” diye ekledi.
Müjde bomba olmasına bomba da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın köprü ve otoyol fiyatlarını belirleme hakkı ve yetkisi yok ki.
Yıldırım, belediye başkanlığına aday olduğunun farkında değil herhalde. Bu nedenle ‘Ulaştırma Bakanı’ gibi söz veriyor ve bunun da farkında değil.