Sevgili okurlarım, aynı zamanda iktidar partisinin başkanı olan bir cumhurbaşkanı var...

Ve her gün kürsülere çıkıp doğru yanlış birtakım şeyler söylüyor.

Ama gelin görün ki, konuşurken önündeki elektronik aygıttan okuyor olmasına karşın sık sık hata yapıyor.

Sözünü ettiğim hatalar bir kelimeyi yanlış okumak falan değil. İnsanız, onu hepimiz yapabiliriz.

Ancak Recep Bey’in yanlışları bunlardan oluşmuyor.

Danışmanları tarafından kendisi okusun diye hazırlanan ve ekrana yüklenen mesajların bazı çok önemli bölümleri yanlış.

O metinleri kürsüye çıkmadan önce okuma olanağı bulup bulamadığını bilemem.

Kendisini birkaç gün önce yeniden uyarmış ve “Konuşma metinlerinizi hazırlayan danışmanlarınız sizi bilerek veya bilmeyerek yanıltıyor. Kendileri hakkında gerekli işlemleri yapmanız gerekir” demiştim.

★★★

Şimdi bunun son örneği karşımızda. Beyefendinin konusu Libya!..

Hani gerekirse Libya’ya asker göndeririz falan demişti ya!..

Biz de sormuştuk “Suriye yetmedi mi, bizim Libya’da ne işimiz var” diye.

Recep Bey bu konuya şimdi kendince açıklık getirdi.

Şu sözlerine bakınız:

“Türkiye ile Libya denizden komşudur. (O halde, mesafeyi bir daha uzatırsak Türkiye ile ABD’de denizden komşudur!) Biz Libya ile her türlü iş birliğine, her türlü ortak çalışma yürütmeye hak sahibiyiz.

Aynı şekilde Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal’in Libya’da verdiği mücadeleyi de unutmamak gerekiyor. Madem Libya’nın bizimle ilgisi yok, öyleyse Gazi Mustafa Kemal orada ne arıyordu? Canını tehlikeye atma pahasına hangi mücadeleyi veriyordu?”

Her konuda görmezden geldiği Atatürk’ü Libya konusunda gündeme getiriyor ama yine yanılıyor!

★★★

Recep Bey kusura bakmasın ama bazı şeyleri ya bilmiyor, ya da “Nasıl olsa anlamazlar” deyip tarihimizi bize yanlış aktarıyor. Bu yaptığı ise kendisinin makamına hiç yakışmıyor.

Mustafa Kemal Atatürk genç bir subayken, bizim toprağımız olan Libya, İtalyanlar tarafından işgal edilmişti.

Mustafa Kemal de bazı Türk subayları ile birlikte kaçak yollardan, Mısır üzerinden Libya’ya gidip İtalyan işgaline karşı direniş örgütlemişti.   

★★★

Şimdi şunu çok önemle vurgulamak isterim...

Libya bizim “Vatanımız” değildi. Sadece geçmişte, Osmanlı’nın güçlü olduğu dönemlerde işgal etmiş olduğu bir toprak parçasıydı.

Aynen Yemen, Hicaz, Irak, Suriye, Sudan vesaire gibi...

Buna Avrupa’daki Arnavutluk, Sırbistan, Macaristan, Lehistan, Bulgaristan, Bosna Hersek gibi nice ülkeleri de rahatça ekleyebiliriz. Afrika’yı hiç saymıyorum!

Biz oraları ele geçirmiş, valiler, komutanlar falan atamıştık ama “Vatan” yapmamız hiçbir zaman mümkün olmadı...

Çünkü hepsini “Kılıç zoruyla” ele geçirmiştik.

Kılıç zoru ortadan kalkınca, yıllar içerisinde hepsi elimizden uçtu gitti.

Yani o büyük coğrafya bizim “Vatanımız” değil, “Toprağımızdı.”

Bizim vatanımız her zaman Anadolu oldu.

★★★

Recep Bey sözlerini sürdürüyor:

“Demek ki Libya bizim için gerekirse canımız pahasına yanında yer almamız gereken bir yerdir. Gerekirse verdiğimiz desteklerin askeri boyutunu artıracak, karada, havada ve denizde her türlü imkânı değerlendireceğiz.

Netice itibariyle Türkiye ne Suriye’de attığı adımlardan, ne de Libya ile vardığı mutabakattan kesinlikle geri dönmeyecektir.”

Eyvah!..

Bu gidişten anladığımız kadarıyla bölünmüş Libya’da bir kesime destek verecek, öbür kesimle ise uğraşıp duracağız, gerekirse savaşacağız!

Bunun anlamı şudur:

Başımıza yeni bir Suriye belası açacağız.

Sorması belki biraz ayıp olacak ama yine de sorayım...

Türkiye Cumhuriyeti AKP iktidarı sürsün, Recep Bey makamında kalmayı devam ettirsin diye bu gibi maceralara sokulacak bir ülke midir?