Gültekin, Sultanahmet civarında tarihi hamamda çalışan bir emekçidir. Tanışırız. Tokat’ın köylerindendir. Temmuz ayında ailecek tatil için köye gittiler. Döndüler. Yediğin içtiğin senin olsun, ne gördün Gültekin, onu anlat dedim.

Bıyık altından güldü.

Sorma dedi.

Türkiye’nin ikinci büyük nehri Yeşilırmak, Kösedağ eteklerinden doğar, kolları bizim köylerden geçer. (sağlı sollu 17 köy saydı.) Sabah namazından önce bir minibüs kasabadan kalkıyor, fırından yeni çıkmış ekmekleri dolduruyor. Her köyün kadını, erkeği ekmeğini kasabadaki fırından yemiş oluyor. Sonra ikinci minibüs; peynir-zeytin-tereyağı-margarin-yumurta-şeker ne varsa paketli, ambalajlı şehir üretimi ürün yüklemiş geliyor. Arkasından üçüncü minibüs nohut, fasulye, pirinç, patates, soğan, sarmsak doldurmuş, köylere tek tek uğruyor.

Bir minibüs daha var.

Dört oldu.

Evet dördüncü.

O ne yapıyor?

Bankamatik lojistiği!

★★★

Köydekiler, devletin bağladığı maaşı kasabadaki bankamatikten çeksin diye “kredi kartlarını” dördüncü minibüsçüye teslim etmişler. Aybaşlarında maaşı çekip getiriyor. Karşılığında 20-30 TL “bankamatikten çekim ve köye teslim hizmet ücreti” alıyor.

Köylerde üretim yok.

Tarlalar bomboş.

Terk edilmiş.

Çünkü oğullar ile gelinler, gençler ile torunların hepsi büyük kentlere gitmişler. Kimse köyde kalıp çiftçilikten geçinecek bir ortam bulamıyor. Tarla, bağ, bahçenin, ağıl ile ahırın geliri az. Köylerde kalıp “minibüs getirsin biz yiyelim düzeni” kuranların hepsi beli bükülmüş ihtiyarlar.

★★★

Kaçınılmaz son geldi. Rusya’dan şeker ithal ettik. Bakan, çok duyarlı, üzülmeyelim diye yıldırım açıklama yaptı.

Şekeri Rusya’dan aldık.

Başka ülkeye sattık.

Katma değer yarattık.

Sayın Bakan!

Tarlaları insansız, emeksiz boş yatacak duruma getirmeyip daha çok şeker pancarı ve daha çok şekeri biz üretseydik. Rus köylüsünün değil kendi köylümüzün ürettiği şekeri katkı yapıp daha çok katma değeri biz kazansaydık, köylü köyünde tarlasının başında kalsaydı kötü mü olurdu?

★★★

Sayın Bakan!

Konya’da, Erzurum’da, Yozgat’ta, Afyon’da, Tokat’ta, Çorum’da, Niğde’de, Kırşehir’de şeker fabrikalarını özele sattınız. Ve “devlet yapamıyor” şimdi hem pancar üretimimiz hem de şeker üretimimiz artacak dediniz.

Tersi oldu.

Konya Pancar Üreticileri Derneği Başkanı Ahmet Bestil, dün “Şeker pancarı fiyatları 7-8 senedir 180 kuruş ila 220 kuruş arasında değişiyordu. Üreticinin sattığı fiyat yükseltilmedi ama bütün girdi kalemlerine zam geldi. Para kazanamayan çiftçi de şeker pancarından kaçmaya başladı. Son 7-8 sene içerisinde pancar üretimimiz yüzde 20 civarında düştü. Bu kafayla gidersek Rusya’dan daha çok şeker ithal ederiz” dedi.

Daha ne desin!

★★★

Hem köylerde tarlalar sahipsiz kaldı, hem de şehirlerde işsizlik patladı. Denizli’de, Çorum’da, Kocaeli’nde Amasya’da, Batman’da, Samsun’da aile
geçindiren babalar işsiz kaldıkları için intihar ettiler. Kimisi kızına not bırakarak, kimisi borçlarını bir kağıda yazarak, kimisi kendini kabloyla asarak, kimisi siyanür içerek canlarına kıydılar.